Fakir Baykurt, İmece Dergisi’nin Aralık 1963 tarihli 32. sayısında “Kavaklı’nın Eşekleri” adlı bir hikaye anlatmış. Hikaye kısaca şöyle:
Kavaklı Köyü’nde Emin adında işinin erbabı bir semerci varmış. Bir gün ölüvermiş Emin Efendi. Köylüler çok üzülmüş, ağlaşıp yas tutmuşlar böyle değerli bir ustanın ölümüne.
Diğer taraftan köyün eşekleri sevinçten hop oturup hop kalkıyorlarmış. Köyde çok çile çekmiş bilge bir eşek onların bu haline dayanamayıp, “Küçücük sıpalar gibi ne seviniyorsunuz be?” diye sormuş.
Eşekler, “Semerci öldü ya ona seviniyoruz!” demişler.
Bilge eşek, “Fakat köylü gider bir semerci daha getirir, o zaman ne yapacaksınız?” demiş.
Eşekler susmuşlar.
Bilge Eşek, “Semerci Emin ben bildim bileli bu köyün semercisidir, yarın köylü gider bir acemi semerci getirir. Acemi semerci bilmez bizim sırtımızı, ölçümüzü, ucuz yapıp tutunayım diye kötü semerler vurur sırtımıza. Ne haliniz varsa görün o zaman, üç günde sırtı yara olmadık eşek kalmaz köyde. Anladınız mı?” demiş.
Eşekler kara kara düşündükten sonra, “Peki Koca Eşek bunun çaresi nedir, ne yapalım?” demişler.
Koca Eşek yerinden doğrulup, “Bunun tek bir çaresi vardır, o da eşeklikten kurtulmaktır!” demiş.
Atasözü ve açıklamasıyla bitirelim
“İnsan eşek olunca semer vuran çok olur.”
Kişi akılsız, budala olursa, çevresi bu durumunu sömürür: Kendisiyle alay edenler, ondan çıkar sağlayanlar çok olur.
Saygılarımla.