Ülkemizin en önemli sorunlarından biri diplomalı işsizlerdir. Kısa vadede çözümü de mümkün görünmemektedir. Kriz aşılıp enflasyon makul bir seviyeye indirilse bile bu sorun çözülmüş olmayacak çünkü gelişen ekonominin ihtiyaç duyduğu iş gücü ile üniversitelerin verdiği diplomalar istenen ölçüde örtüşmüyor. Bu yüzden, 15 yaş üstünde olan işsizlerin oranı yüzde 25 civarında dolaşıyor. Sayı olarak ise 3 milyonun üstünde. Yapay zekânın işsizliği kesinlikle artıracağı da bir gerçek.
Bu kadar genç iş ararken, sanayi sektörü aradığı vasıfta iş gücünü bulamamaktan şikayetçi. Örneğin, yüksek maaşlara rağmen kaynakçı bulunamıyor. Bu konuda Makina Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nin Uygulamalı Kaynak Eğitim Merkezi’nin çok isabetli bir işletme olduğunu vurgulamak istiyorum.
Çevremize baktığımızda herkesin devletten maaşlı bir iş arayışına tanık oluyoruz. Adamını bulunca bir ölçüde bu gerçekleşebiliyor. Ama iş bekleyen milyonlarca genç var. Yoksul köylü toplumu olduğumuz asırlardan kalma; devletten maaş kültürü, çağımızın endüstri ve iş zihniyetine uymuyor.
Temel sorun, eğitim sisteminin istihdam kapısı olarak devlete yüklenen diplomalılar yetiştirmesidir. Verdiğiniz diplomalarla, ekonominin talep ettiği iş gücü ne ölçüde uyumlu? Böyle bir bilgiye sahip değiliz.
Daha ortaöğretimde gençleri yönlendirmeye çoktan başlamalıydık. Üniversitede “akademik” öğretim görecek gençlerle, endüstride çalışmak üzere eğitim ve beceriye yönlendirilecek gençler uzun vadeli bir programla ayrılmalıydılar.
Almanya'nın başarısının temelinde bu ayrım vardır. Merkel döneminde, bizimle aynı nüfustaki Almanya'daki üniversite öğrencisi sayısı 3 milyon iken bizdeki öğrenci sayısı 8 milyona yakındı. YÖK’ün son verilerine göre Türkiye'de 208 üniversitede her sene 1 milyon 800 bin öğrenci kayıt yaptırıyor. 900.000 öğrenci mezun oluyor.
Eğitim fakültelerinde okuyan yaklaşık 200.000 öğrenci öğretmen olarak atanamazsa ne yapabilir? Öğretim kadrosunda tek bir profesör bulunmayan hukuk fakültesinin mezunu ne ölçüde hukukçudur? Niye bu kadar çok, dolayısıyla kaliteleri arasında uçurumlar olan hukuk fakültelerimiz var?
Tüm branşlar dahil, dünya kalitesini hedefleyecek sayıda fakülte, ama bunun dışında sanayinin kalifiye iş gücü ihtiyacını karşılayacak iş ve meslek eğitimi gerekiyor.
Şimdi yeni müfredat gündemde. Bu çalışma yapılırken Milli Eğitim, endüstri çevrelerinin görüşlerini ne ölçüde aldı? Bu konuda iş çevrelerinin yayınladığı önemli raporlar var. Bakanlık “maarifi” bilebilir ama kalite ve kalifikasyon konusunda endüstri dünyasına mutlaka sormaları, yayınları okumaları gerekir.
Türkiye'nin geleceği; gençlerin eğitim, bilgi ve beceri düzeyine bağlıdır. Asıl beka meselesi budur.