Neden bu kadar yükseğe ve uzağa bir yerleşke kurmuşlar? Kıvrıla kıvrıla geldiğimiz bu yer antik yerleşke Attuda… Paranın ilk basıldığı ve kullanıldığı yerlerden biri.

Attuda (Attouda) Antik Kenti

Attuda (Hisarköy) Denizli ili, Sarayköy ilçesi sınırları içerisinde ve ilçenin yaklaşık 17 km güneybatısında yer almaktadır. Antik dönemde, Caria ve Frigya arasında bir sınır kentidir. Çürüksu Vadisi’nde bulunan Tripolis ve Laodikya'yı Aphrodisias'a bağlayan en kısa yol Attuda'dan geçmektedir. Kentin ilk kuruluşu hakkında kesin bir bilgi bulunmamasına rağmen Lykos Vadisi’nde kurulan kentlerle çağdaş olduğu ve Hellenistik dönemde kurulduğu tahmin edilmektedir. Lykos Vadisi’ndeki kentler ile Aphrodisias arasındaki ticari, ekonomik ve sanatsal iletişimleri kurmada önemli bir rol oynamıştır. Antik kaynaklarda Attuda'da Men kültünün olduğu, bu tanrıya ait bir tapınak yapılarak tapınıldığı, tapınak içinde at üzerinde tanrı Men 'e ait heykel bulunduğu yazılmaktadır. Ayrıca, Zeus, Apollon, Dionysos ve Asklepios heykelleri ile Artemis Anaitis kültünün de Attuda'da bulunduğunu antik kaynaklar yazar. Antik kentte imparatorluk öncesi ve sonrasında sikke basılmıştır.

Binlerce yıl sonra bu antik kentte yine birileri yaşamaya başlamış. Kim bunlar? Bu dağ başında ne işleri var?

Hisar Köyü, kayınvalidemin doğduğu, büyüdüğü, evlendiği ve ilk doğumunu yaptığı yer. Buradaki şivenin, yemeklerin, oyunların ve giysilerin Bursa Orhaneli ile aynı olduğunu fark edince çok şaşırmıştım.

Şaşırmam tabii ki bu konuya olan algı zayıflığımdandı.

Bu kadar uzak mesafedeki insanlar ve kültürleri birbirine nasıl bu kadar benzeyebilirdi?

İnsanlar tarihler boyu göçmüşler ve kendilerine yeni yerleşim yerleri bulmuşlar ya da bir yer beğenip kurmuşlar. Çoğaldıkça kaynaklar yetmez olur. Bu, göçmek için bir nedendir. Bazen savaşlar ve felaketler de insanları göçe zorlar. Bir de Yörükler gibi göçmeyi yaşam biçimi yapanlar vardır. Onlar bile eninde sonunda yorulmuş olacaklar ki bir yer bulup yerleşik hayata geçmişler.

Tarihi Attuda’nın niye buraya kurulduğu gayet açık. Öncelikle korunma amaçlı. Çünkü burası doğal bir kale. Akarsuyun yaptığı iki doğal kanyon arasında bir ada oluşmuş. Gürül gürül çağlayan nehir, herhangi bir yerinden geçip şehre girmeyi zorlaştırmıştır muhakkak ki o zamanlarda. Nehirde balık, tertemiz içme suyu, yakacak ve yiyecek ile dolu çam ormanı… Daha ne olsun! Attuda’ya en yakın antik yerleşke bugünkü Pamukkale civarındaki Laodikya (Laodikeia) şehri.

Hisar Köyü de bu antik kentin üstüne kurulmuş. Ama geçmişinden hep bihaberler olmuşlar kurucuları ve yaşayanları. Buluntular para ve ziynet eşyasıysa yağmalanmış. Buluntu bir heykelse kapı dayağı yapılmış, sütunsa camiye musalla taşı olmuş, yazıtsa caminin dökülen sıvasının yerine yamanmış. Bir kültürün, bir bilgeliğin üzerinde oturduklarına dair farkındalık neredeyse hiç oluşmamış. Oluşsaydı bıcır bıcır konuşan kayınvalidemin, kayınpederimin ve yakınlarının ağzından mutlaka duyardık.

Laodikya gibi büyük bir deprem sonrası oluşan salgın hastalıklardan sonra göçüp gitmiş insanlar başka yerlere. Çöken bu kara hummadan uzaklaşmak ve temiz bir sayfa açmak istemişler muhakkak.

Yine baştaki sorulara dönelim ve bu kıt aklımızla yanıtlamaya çalışalım. İnsanların burada işi ne demiştik.

Attuda kenti bir medeniyet beşiği hem de binlerce yıl önce. Sanatla uğraşmışlar, kendilerine ait para bile basmışlar. Yeni sahipleri yani buraya Hisar (kale) diyenler, her bakımdan fakirler. Tek dertleri var o da geçinmek, hayatta kalmak.

Küçükbaş hayvan bakmışlar, ormanda avlanmışlar, ot ve meyve toplamışlar, geçinip gitmişler. Ta ki ihtiyaçlar başkalaşıncaya dek.

İhtiyaç başkalaştı mı orada yaşam zorlaşır. Bunu da başka bir gün düşünelim.

Şimdilik hoşça kalın.