Özal’lı yıllarda zannediyorum 1983 yılında VUK’a eklenen geçici 11’inci madde ile yeniden değerleme uygulaması başladı.
1970’li yılların sonundan itibaren Türkiye’nin enflasyonlu yılları, 70 cent’e muhtaç yılları başlamıştı. 1980 darbesinden sonra yapılan seçimlerde Özal ve Anavatan Partisi iktidara gelmiş, dış ticaret, üretim esaslı ve enflasyonla büyümeyi seçen bir ekonomik politika uygulanmaya başlamıştı. Tabii bu benim fikrim. Türkiye, uzun yıllardan sonra dışa açılmış, ihracat artmaya başlamıştır. Ama enflasyon canavarı da devam ediyordu.
O yıllarda ben de muhtelif firmalarda muhasebe müdürlüğü yapıyordum. Okulda okuduğum bütçe, bütçeleme, nakit bütçesi, proforma gelir gider tablosu, proforma kâr zarar tablosu, maliyet muhasebesi gibi her türlü bildiğim konuları uygulamama müsaade eden kişilerle çalıştım. Böylece Özallı ekonomiye çok güzel uyum sağladık. O günkü hükümetlerin düşünce tarzını keşfetmiş ve proforma bütçe ve diğer tabloları hazırlarken, enflasyonun ne olacağını tahmin edebiliyorduk. Yıllarca yaptığımız tablolar sayesinde hiç yanılmadık. İnsanlar da Özal’lı yıllara alışmıştı. Rahmetli, halkı iyi tanıyor ve işçi ve memura her yıl, onları ezdirmeyecek zamlar yapıyordu. Türkiye’nin parasındaki sıfırlar çoğalıyor ama üretim, ihracat, tabii ki ithalat artıyordu.
İşletmelerin enflasyon canavarı ile mücadelesi için ise yeniden değerleme bir can simidi ve önemli bir silah olmuştu. Bir takım yabancı şirketler, uluslararası muhasebe standartlarını uyguluyorlardı. Ama biz, Türkiye’nin insanları bu standartları bilmiyor, öğrenmiyorduk. Zaten yeniden değerleme yaparak hazırladığımız finansal tablolar, o uluslararası bağımsız denetim sonuçları ve tabloları ile ufak tefek farklarla hemen hemen aynı sonuçları veriyordu.
Yıllar geçti, geldik 2004 yılına. Yeniden değerleme son defa yapıldı. Bundan sonra enflasyonla mücadele esastı. Yeni atılımlar gelecek, yeni TTK gelecek ve uluslararası bağımsız denetim standartları hazırlıkları da başlamıştı. Yeniden değerleme yerine belirli şartlarda enflasyon düzeltmesi yapılacaktı. İlk enflasyon düzeltmesi de 2004 yılında yapıldı.
Sonra, daha sonra ve daha daha sonra ne enflasyon düzeltmesi ne de yeniden değerleme yapılmadı. Yapılmadıkça bilançolarda bozulmalar, finansal tablolarda bozulmalar da başladı. Bu konuda en az 4-5 yazı yazdım.
Bu sıralarda bağımsız denetim ve uluslararası standartların Türkçe uygulaması da başladı. Ne yazık ki vergi usul kanununa göre yapılan bilançolar ile bağımsız denetim standartları esas alınarak yapılan bilançolar ve tablolar arasındaki fark büyüdükçe büyüdü. Bizim maliye yetkilileri tablolar arasındaki farkı fark edemiyorlar mı idi, yoksa gündemlerinde mi yoktu bilemiyorum. Nihayet 2018 yılında yeniden değerleme tekrar geldi, ama %5 vergi ödemek şartıyla. Tabii ki birçok kimse bunu uygulamadı. Daha sonraki çalışmalarda vergi %2’ye indirildi ve sonunda bugün devamlı yeniden değerleme geldi.
İnşallah bundan sonra da sürekli yeniden değerleme uygulaması devam eder. Böylece TFRS tabloları ile VUK tabloları arasındaki farklar azalacaktır. Bir şekilde bu farklar azaldıkça sonunda da Maliye yetkilileri ülkemizdeki Tek düzen muhasebe sistemini, uluslararası muhasebe sistemi olarak uygulayabilecek ve dünya ile aynı yönde ilerleyecek hale geleceğiz inşallah.
Ancak, VUK’taki yeniden değerlemenin bağımsız denetimde kabul edilmemesini, hatta yapılan yeniden değerlemenin bağımsız denetim tablo ve finansal raporlamalarından çıkarılmalarını hazmedemiyorum. Kabul etmiyorum.
Nitekim şu anda KÜMİ Raporlama Standardı yayımlandı. Yeniden değerleme ve KÜMİ standardı ile ilgili çalışmalar konusunu da bundan sonraki yazımızda paylaşacağız.