Neden mi? Çünkü, teknoloji ancak kadınlarla birlikte insanileşir.
Yapay zekâ artık sadece bir teknoloji değil; hayatın her alanını dönüştüren bir paradigma. İş yapış biçimlerimizden iletişimimize, eğitimden sağlığa kadar geniş bir yelpazede yepyeni bir düzen kuruyor. Ancak bu düzenin mimarları kimler? Kimler karar veriyor, kimler bu geleceği inşa ediyor? Her zaman veriler ile konuşmayı seviyorum, ikna etmeye çalışmak kaygım hiç olmuyor sadece veriler gösteriyor ki diyebiliyorum ve Yapay Zeka konusunda da veriler çok açık şunu söylüyor; Kadınlar bu dönüşümde hâlâ yeterince yer almıyor.
UNESCO’ya göre, dünya genelinde yapay zekâ araştırmacılarının sadece yüzde 12’si kadın. Büyük teknoloji firmalarının teknik ekiplerinde ise kadın oranı yüzde 20 seviyelerinde. Sadece üretici olarak değil, kullanıcı olarak da kadınlar yapay zekâya daha temkinli yaklaşıyor. Bu da onları geleceğin dijital dünyasında daha da görünmez hale getiriyor. Oysa yapay zekâ, doğru şekillendirilirse kadınlar için büyük bir fırsata dönüşebilir. Rehberlik, zaman yönetimi, kariyer desteği gibi konularda güçlü bir dijital destek sunabilir. Büyük bir fırsat, ancak kadınlar bu teknolojiyi sadece kullanan değil, aynı zamanda tasarlayan, geliştiren ve yöneten kişiler olduğunda gerçek olur. Kendimi düşündüğümde, konu hakkında bu kadar çok düşünüp, okurken, araştırırken ve öğrenmeye çalışırken yine de halen çok başındayım, bu konuda kendim olarakta hızlanmakla ilgili direncimi görüyorum, bir kadın olarak sanırım bende bu konuya temkinli yaklaşıyorum. Bugün yazım için araştırma yaparken, raporları okurken TIME dergisinde yayımlanan çok çarpıcı bir makaleye rastladım, makalede şöyle bir cümle geçiyor:
“Kadınlar bu teknolojiyi yalnızca kullanmamalı; onu yönlendiren, dönüştüren ve geleceğini çizen kişiler olmalı.”
Bu cümlenin üzerine düşündüm ve kendimin bu konudaki yeni hedeflerini belirledim. Yapay zeka konusunda hızlanmalıyız, bu hızlı değişen yeni dünyaya entegrasyon için bekleyecek zamanımız yok, boşa geçirecek bir dakikamız yok.
Türkiye’de durum nasıl peki? Kadın mühendislerin oranı yüzde 36 civarında. Ancak yapay zekâ gibi ileri teknoloji alanlarına baktığımızda bu oran ciddi şekilde düşüyor, yaklaşık yüzde 2 seviyelerinde. Eğitimde, iş gücünde ve girişimcilikte hala çok ciddi bir temsil açığı var. Oysa Türkiye’nin dijital dönüşüm hikâyesi kadınlar olmadan yazılamaz. Daha adil, daha kapsayıcı, daha yaratıcı teknolojiler için kadınların bu alanlarda güçlenmesi gerekiyor. Kız çocuklarını erken yaşta teknoloji ile buluşturmak, üniversitelerde toplumsal cinsiyet odaklı mühendislik programlarını artırmak, kadın girişimcilere özel teşvikler ve ağlar kurmak şart. Ve elbette, sivil toplumun ve özel sektörün iş birliğiyle bu süreci hızlandırmak gerekli. Yapay zekâ devrimi, ancak kadınlarla birlikte toplumsal bir dönüşüme dönüşebilir. Kadınlar bu devrimin sadece öznesi değil, aynı zamanda yol göstericisi olmalı. Çünkü ancak o zaman, teknolojinin şekillendirdiği bir gelecek gerçekten insana dair olabilir.