Marmara ve Ege bölgelerindeki endüstri yapılarımız...
Öncelikle Allah ülkemizi ve milletimizi bu tarz beklenmedik afetlerden korusun. Vefat eden canlarımıza Allah’tan mağfiret, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Her şeye rağmen hayat devam ediyor, etmeli.
Ülkemizin yer altı deprem haritalarını zaten biliyoruz. Bundan sonra kesinlikle yer üstü ile uğraşmak, kafa yormak ve gereğini yapmak mecburiyetimiz var. Umarım Japonların 1995 yılında Kobe depreminde 400 bin binanın yıkılması ya da kullanılamaz hale gelmesi sonrası her şeyi bu afete göre dizayn ettikleri gibi, bizde de en başta ülke ve kent yöneticilerimiz olmak üzere tüm halkımız ile bu işi başarırız, başarmalıyız.
Tabii ki bir yurttaşımın dahi hayatının değerinin maddi karşılığı olamaz. İnsan hayatını hariç tutarsak ülkemizi bekleyen en büyük tehlike; 1. derece deprem bölgesi olan Marmara ve Ege bölgelerinde meydana gelecek depremde; endüstri yapılarımızda meydana gelecek yıkımlarda ekonomimizim trilyon dolarla karşılanmayacak bir potansiyel tehlikenin vahametidir.
Endüstri gücümüzün %65’i Marmara Bölgesi’nde, %20’si de Ege Bölgesi’ndedir. Ne yazık ki bu iki bölgemizde tarihte büyük depremlerin yaşandığı 1. derece deprem bölgesindedir.
Deprem haritasını göz önüne aldığımızda sanayi yapılarının yapılması gereken yerlerin Orta Anadolu Bölgesi olduğunu görüyoruz. Orta Anadolu’da deprem tehlikesini göz önüne alırsak Niğde, Kayseri, Yozgat, Kırşehir, Sivas, Konya ve kısmen Ankara’da stratejik sanayi bölgelerimizi inşa etmemiz gerekiyor.
Bursa özelimizi ele alırsak; bugün mevcut organize sanayi bölgelerimizden BOSB ve NOSAB hariç diğer sanayi bölgeleri kaçak sanayi binalar ile başlayarak, sonrasında ıslah planlarla OSB kimliğine kavuşmuşlardır.
Bu sanayi bölgelerinin büyük bölümü ovalarda, tarım alanlarında, sıvılaşma potansiyeli olan alanlarda, alüvyonlu zeminlerde yapılmış olması yapı güvenliği açısından büyük handikabımızdır.
Halen tamamı ova koruma alanında kaçak olarak yapılmış yüzlerce sanayi tesisimiz faaliyetlerine devam etmektedirler.
Özellikle 1999 Marmara Depremi’nden önce yapılmış ve yapı güvenliğinin öncelenmediği sanayi binalarımız mevcuttur. 1960’lı yıllarından sonra başlayan sadece coğrafi konumun öncelendiği sanayileşme, aynı zamanda ‘obez kentlerin’ oluşmasına, kaçak sanayi inşaatlarının yanı sıra kaçak yapılaşmayı ve iç göçü tetiklemiştir. Bugün Bursa’da kaçak yapılaşma %55 seviyelerinde olup korkutucu bir boyuta ulaşmıştır. 1960 yılından günümüze 39 bin hektar Bursa Ovası’nın 19 bin hektarı kaçak sanayi ve kaçak binalarla adeta talan edilmiştir.
Marmara Depremi’ni yaşamış sanayi yapılarımızda, özellikle çatı makasları prefabrike olan sanayi yapılarımız bir şekilde etkilendiğini, bazı yapılarda kendini göstermiş olup çatı makaslarını dönmeğe zorladığını gözlemledik. Bu süreçte az bile olsa, çatı taşıyıcıları çelik bile olsa binalarını analiz eden ve güçlendiren sanayicilerimiz olmuştur. Zaman geçtikçe unutuldu…
Kahramanmaraş Depremi kendini göstermemiş olsaydı maalesef bu konuları konuşmamış olacaktık. Biz teknik insanların yazdıkları, çizdikleri, söyledikleri arşivlerde kalmaya devam edecekti.
2018 yılında en son deprem yönetmeliği çıkmış olmasına rağmen, 1999 yılından sonra yapı denetimi görmüş yapılarımızda büyük sıkıntı yaşanacağını düşünmüyoruz. 1999 yılından önce yapı denetimi görmeden yapılmış sanayi yapılarımız, uzman teknik elemanlarca zeminden çatıya mutlaka analiz edilmelidir. Güçlendirme ile kurtulacaklar güçlendirilmelidir. Güçlendirme ile kurtulamayacak sanayi yapılarımız mutlaka yenilenmelidir. Sanayi yapıların maliyeti o binanın içindeki üretim ekipmanlarının %10’dur. Özellikle çatı taşıyıcı sistemleri prefabrike olanların ve 1999 yılından önce yapılmış sanayi binalarımızın ivedilikle performans analizlerini uzman teknik elemanlara yaptırmalarını ve ameliyat yapmaları gerekiyorsa bundan kaçınmamalarını, bir teknik insan vicdani sorumluluğu olarak arz ediyorum...
Öncelikle tedbirimizi almamız şartı ile;
Allah ülkemizi ve milletimizi bu tür afetlerden korusun…