AYDIN DAĞTEKİN- GÖKSEL BAŞARAN

2025 yılının ilk çeyreğinde Türkiye'nin inşaat ve gayrimenkul sektörü, yüksek maliyetler, artan konut talebi ve kentsel dönüşüm gereksinimleriyle şekillendi. Hem üretim hem satış tarafında hareketli bir dönem yaşanırken, uzmanlar özellikle İstanbul, Bursa gibi metropol kentlerdeki riskli konutlar konusunda uyarılarda bulunuyor.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, Şubat 2025'te inşaat maliyet endeksi aylık bazda yüzde 1,24, yıllık bazda ise yüzde 23,94 arttı. Malzeme fiyatlarında yıllık yüzde 19,49’luk artış gözlenirken, işçilik maliyetlerinde bu oran yüzde 32,38’e ulaştı. Bina dışı yapılar için maliyet artışı ise yüzde 22,34 olarak kaydedildi.

Maliyetlerdeki bu artışa rağmen inşaat üretim endeksi şubatta yıllık bazda yüzde 12,7 arttı. Bina inşaatı yüzde 14,9, bina dışı yapılar yüzde 10,3 büyüme gösterdi. Aylık bazda ise hafif bir düşüş yaşandı.

Fiyatlar da, satışlar da artıyor

Mart 2025 verilerine göre Konut Fiyat Endeksi (KFE), yıllık bazda yüzde 32,3 arttı. Reel fiyatlardaki artış ise enflasyon etkisiyle yüzde 4,2 düşüş gösterdi. İstanbul'da yıllık fiyat artışı yüzde 30,7, Ankara’da yüzde 38,6, İzmir’de ise yüzde 32,5 olarak kaydedildi.

Konut satışları, yılın ilk üç ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20,1 artarak 336 bin adede yaklaştı. Ocak 2020’den bu yana en yüksek ikinci ilk çeyrek verisi olarak dikkat çeken bu rakam, sektördeki hareketliliği ortaya koydu.

Aynı dönemde ipotekli satışlar yüzde 87,3 artışla 51 bin 729 adede ulaşırken, kredili satışların toplam içindeki payı yüzde 15,4’e yükseldi. Faiz oranlarının kısmen düşmesi ve konut fiyatlarındaki yükseliş, vatandaşları faizlere rağmen konut yatırımına yöneltti.

Konut kredi hacmi 551,7 milyar lirayı aşarak yeni bir rekora imza attı. Gayrimenkul ve İnşaat Platformu Başkanı Mustafa Ekiz, “Faizler yüksek olsa da insanlar uygun konut bulunca kaçırmak istemiyor ve krediye yöneliyor” dedi. Gayrimenkul iktisatçısı Ahmet Büyükduman ise, “Fiyatların yükselmesi kredi tutarlarını artırdı” değerlendirmesini yaptı.

1,5 milyon konut riskli

6,2 büyüklüğündeki depremin ardından yeniden gündeme gelen İstanbul’da yaklaşık 1,5 milyon riskli konutun bulunduğuna dikkat çeken Şehircilik ve Kentsel Dönüşüm Derneği Genel Başkanı Hüseyin Kılınçarslan, kentsel dönüşümün artık zorunlu hale geldiğini vurguladı. Bina güçlendirme uzmanı Sinan Türkkan ise, “Önce binanın durumunu anlamalı, ardından güçlendirme mi dönüşüm mü kararını vermeliyiz” çağrısında bulundu.

Mustafa Ekiz ise, bürokratik süreçlerin sadeleştirilmesi ve tek merkezden koordinasyon sağlanmasının önemine dikkat çekti.

Özetle, inşaat ve konut sektöründe üretim ve satışlar artış gösterse de maliyet baskısı ve riskli yapıların fazlalığı, çözüm bekleyen başlıklar arasında yer alıyor. Konut sahipliği hayali kuranlar krediye yönelirken, uzmanlar ise dönüşüm süreçlerinde vakit kaybedilmemesi gerektiği görüşünde birleşiyor.

Şeref Demir

İMSİAD YKB

Sektörün can suyuna ihtiyacı var

İnşaat sektörü uzun süredir daralma yaşıyor. 2024’ün ikinci ve üçüncü çeyreğinde başlayan hareketlenme, 2025’in başında ivmesini yitirdi. Faiz oranlarının yüksek seyretmesi, konut kredilerine erişimi zorlaştırdı. Görünürde satışlar yüksek gibi dursa da, özellikle ilk el konutlarda düşüş yaşanıyor.

Sektörün finansal desteğe, bir “can suyuna” ihtiyacı var. Bu destek ya faizlerin düşürülmesiyle ya da sübvanse edilmiş modellerle sağlanmalı. Aksi takdirde barınma krizi ve kira sorunu daha da büyüyecek. Arz, talebi karşılayamıyor.

En büyük sorunlardan biri ise arsa maliyetleri. Parçalı yapıdaki yüksek maliyetli arsalar, Avrupa’da benzeri olmayan bir sistem oluşturuyor. Üstelik arsa stokçuluğu, vergi düzenlemeleriyle teşvik ediliyor. İmara açılan arsaların belirli süre içinde yapılaşmaya açılması, aksi takdirde yaptırımlarla karşılaşması gerekiyor.

Türkiye’de nüfusun yüzde 53’ü konut sahibi, yüzde 47’si kiracı. Bu tablo, konut ihtiyacının hâlâ ne kadar büyük olduğunu ortaya koyuyor. Kira artışının sınırlandırılması gibi uygulamalar, ikinci konut yatırımlarını engelliyor. Oysa yatırım yapıp kiraya verme sistemi yeniden kurgulanmalı.

Hüseyin Kul

Bars Kimya YKB

Finansman sorunu çözülürse sektör canlanır

İnşaat sektörü, finansmana erişim zorlukları nedeniyle durağan seyrediyor. Ancak ikinci el satışlar hâlâ hareketli. Finansman sorunları çözülürse birinci el konut satışları da artar ve sektör yeniden ivme kazanır.

Yılın ortasından sonra toparlanma beklentisi vardı ancak bu umut yıl sonuna ertelendi. 2026’nın başı itibarıyla daha olumlu bir tablo bekleniyor.

Deprem gerçeği piyasaları doğrudan etkiliyor. Deprem anında kentsel dönüşümün önemi hatırlanıyor ama bu farkındalık ne yazık ki zamanla kayboluyor. Bu bilinç devam ettirilmeli.

Nedim Yılmaz

3D Maket Genel Müdürü

Projeler 2026’ya hazırlanıyor

Faizlerin yükselmesi inşaat sektöründe ivme kaybına yol açtı. Ancak müteahhitler 2026’nın ilk yarısına yönelik hazırlık yapıyor. Bu beklenti, maket sektöründe de bir kıpırdanmaya neden oldu. Bursa’da başlayan bu hareketlilik, Türkiye genelinde de hissediliyor.

Kentsel dönüşüm yavaşladı. Deprem izolatörü gibi yeni teknolojilerin projelere dahil edilmesi gerekiyor. Ancak finansman sıkıntısı sürüyor. Proje sayısının az olması, tedarik zincirini ve satışları da olumsuz etkiliyor.

Muhammet Adiloğlu

Adiloğlu Grup YKB

Planlama eksikliği en büyük problem

2016 sonrası değişen ekonomik şartlara sektör hazırlıksız yakalandı. Üretim maliyetlerindeki artış, kalitesiz konut üretimine neden oldu. Adiloğlu Grup olarak bu trende karşı durarak sismik izolatörlü projeler geliştirdik. Sürdürülebilir enerji çözümleri de projelerimize dahil edilmeye başlandı.

Sektörün temel sorunu planlama eksikliği. Bursa’da çok sayıda boş arazi olmasına rağmen önceden planlama yapılmadığı için arsa maliyetleri fahiş seviyelere ulaşıyor. Bu da konut fiyatlarını artırıyor.

Haziran ayından sonra bir hareketlenme bekliyoruz. Önümüzdeki yılın daha olumlu geçeceği kanaatindeyiz.

Mustafa Altın

Altın İnşaat YKB

Arsa maliyetleri konut fiyatlarını yükseltiyor

Pandemi, savaşlar ve ekonomik krizlerin etkisiyle sektörde daralma yaşandı. Ancak konut ihtiyacı özellikle deprem sonrası daha da arttı. Orta gelirli ailelerden ciddi talep var fakat artan maliyetler nedeniyle bu taleplere cevap verilemiyor.

Arsa maliyetleri, Türkiye ortalamasında toplam maliyetin yüzde 44’ünü, Bursa’da ise yüzde 50’sini oluşturuyor. Bu oran Avrupa ortalamasının çok üzerinde. BTSO olarak organize konut projeleri geliştirerek bu maliyeti azaltmayı hedefliyoruz.

2024’ün ikinci yarısından itibaren hareketlilik bekleniyordu, ancak faizlerin yeniden yükselmesi bu süreci öteledi. Yine de yılın son çeyreğinde sektörün ivme kazanacağına inanıyoruz.

Mehmet Yıldız

Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı

Deprem, Türkiye’nin en büyük sorunu

Türkiye birinci derece deprem kuşağında. 20’den fazla il, 7’nin üzerinde deprem üretebilecek fay hatları üzerinde. Bu nedenle deprem, sadece bir doğa olayı değil, aynı zamanda bir beka meselesi.

Bursa ihracatı patinaj yaptı Bursa ihracatı patinaj yaptı

Depremin afete dönüşmesini engellemenin en etkili yolu yapı dönüşümüdür. Ancak bu dönüşüm, rant odaklı değil; risk odaklı olmalı. Deprem sonrası oluşacak zararın 10’da 1’i maliyetine, bu dönüşüm yapılabilir.

Dirençli şehirler için bütüncül ve planlı hareket edilmesi şart. Tüm paydaşların tek bir hedefe yönelmesi gerekiyor. Yerel yönetimlerden vatandaşa kadar herkesin bu bilinçle hareket etmesi hayati önem taşıyor.

Nurcan Özdemir

EPSA Yalıtım YKB

Dünya pazarlarında büyümeye odaklandık

2025’in ilk üç ayında inşaat sektöründe bir dalgalanma beklentisi vardı; ancak ilk çeyrek verileri, özellikle konut tarafında bekleneni veremedi olarak görünüyor. Konut satışlarında beklenen hareketlilik yakalanamadı, yatırımcı temkinli, alıcı ise daha çok izleyici pozisyonunda kaldı. Elbette bunda faiz oranlarının etkisi büyük, ancak tek başına bir neden değil. Jeopolitik belirsizlikler, döviz dalgalanmaları, artan maliyetler… Tamamı tabloya eklendiğinde, sektördeki genel hava; “bekle, gör” şeklinde idi. Oysa ki bizim sektörümüz, inşaatla aynı nabızda atar. Ne kadar çok temel atılırsa, o kadar çok ürün talep edilir. Dolayısıyla sahada harç azaldıkça, bizim de stoklarımızda birikme riski artıyor. Durağanlığı stoklarımızda, üretim planlarımızda ve hatta hammaddede dahi hissederiz. Bu noktada durup beklemek bize göre değil, beklemek lüks…

İç pazarda yılın ikinci yarısında bir toparlanma beklentisi var; ancak biz EPSA olarak 2025'in ilk günlerinden itibaren "ihracat odaklı büyüme" çalışmalarımıza ağırlık verdik açıkçası. Çünkü, yapı kimyasalları artık sadece iç piyasayla sınırlı değil. Bizim gibi son teknoloji üretim tesisine sahip markalar, global oyuncu olmak zorunda. Hedef pazarlarımızı yeniden analiz ettik. Avrupa’daki sürdürülebilir yapı trendlerini yakından takip ediyoruz, Orta Doğu pazarlarına yönelik çalışmalarımızı hızlandırdık. Çünkü biliyoruz ki Türk yapı kimyasalları, sadece uygun fiyatıyla değil, yüksek kalitesi ve teknik dayanıklılığıyla küresel pazarda fark yaratıyor. Üstelik yeni nesil ürünlerimiz gerek esnek yapıştırıcılarımız, gerek enerji verimliliği sağlayan yalıtım çözümlerimiz, Avrupa’daki sürdürülebilirlik odaklı projelerde ciddi avantaj sağlıyor.

Bu yılın geri kalanında ihracata ağırlık vermenin yanında, iç pazarda marka bilinirlik avantajımızı daha da güçlendirerek, Ar-Ge yatırımlarımızı artıracağız. Farklı iklim koşullarına, farklı yapı tekniklerine ve yönetmelik gerekliliklerine uygun ürün gamı geliştirmek için üretimden sahaya kadar bütünsel bir bakış açısıyla çalışıyoruz. Çünkü her kıtanın ihtiyacı başka ama çözüm aynı. Güvenilir, esnek ve sürdürülebilir yapı kimyasalları. EPSA olarak biz; yalnızca ürün üreten değil, pazarı okuyabilen, geleceği inşa eden bir üretici anlayışıyla hareket ediyoruz. Globalleşen taleplere, yerel mühendislikle çözüm sunmak bizim en büyük gücümüz. Pazar çeşitliliğimiz, güçlü üretim altyapımız ve sürdürülebilir ürün gamımızla ihracatta kararlıyız.