AYDIN DAĞTEKİN – GÖKSEL BAŞARAN

Otomotiv sektöründe üretim, ihracat ve istihdam verilerini dikkate alarak yılın ilk 6 aylık dönemini değerlendiren firma temsilcileri, yan sanayide işlerin pek de iyi olmadığını kaydetti. Firma yöneticileri, 2024’ün ikinci yarısında da toparlanma beklemediklerini anlattılar.

 Otomotiv ana sanayinde küresel ölçekte yaşanan durgunluk, yoğun rekabet, yüksek maliyetler gibi nedenlerden dolayı yaşanan sorunlar yan sanayiye yansımış durumda. Ana sanayiye bağımlı olan yan sanayi firmaları, Tofaş ve Oyak Renault’nun tarihlerinin en uzun molalarına çıkacak olmalarının da etkisiyle zora girdi. Düşük karlılık, finansman sorunu v.s gibi sıkıntılarla da boğuşan yan sanayi firmaları, iki önemli otomotiv devinin üretime ara vererek tatile girmesiyle, işten çıkarma dahil olmak üzere pek çok önlemi devreye sokmaya başladı.

Üretim, ihracat ve istihdam açısından yılın ilk 6 aylık dönemini değerlendiren firma temsilcileri, yan sanayide işlerin pek de iyi olmadığını dile getiriyor. Firma yöneticileri, 2024’ün ikinci yarısında da toparlanma beklemediklerini ifade etti. Yetkililer, “Yüksek faizler şirketleri olumsuz etkiliyor. Firmalar işçi çıkarmaya başladı. Zor bir ikinci yarıyıl bizi bekliyor. Sektör ancak 2025’te toparlanmaya başlar. Sadece devlet değil ana sanayi de, bu zor zamanlarla yan sanayinin yanında olmalı” dediler. Sektörde faaliyet gösteren bazı firmaların yetkililerinin görüşleri şöyle:

 

Ayhan Korgavuş

Ünver Group YKB 

İstihdam daha da kötüye gidebilir 

Otomotiv ana sanayinde yaşanan üretim, satış ve ihracattaki düşüşler, yan sanayi üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratıyor. Ana sanayilerin üretime ara vermesi veya kapasite düşürmesi, yan sanayiye olan talebi azaltıyor ve bu da yan sanayi firmalarının maliyet kesintilerine gitmesine neden oluyor. Firmaların bu durumla başa çıkabilmesi için maliyet optimizasyonu ve stratejik yeniden yapılanma süreçlerine odaklanmaları gerekmektedir.

Ana sanayideki üretim düşüşleri, özellikle Tofaş ve Oyak Renault gibi büyük üreticilerin üretime ara vermesi, yan sanayiyi olumsuz yönde etkiliyor. Firmalar istihdam yaratmakta zorlanıyor ve bu durumun gelecekte daha da kötüleşmesi bekleniyor. Biz de firma olarak mevcut iş gücümüzü korumak için çeşitli stratejiler geliştiriyoruz, ancak şu anda bizde de istihdamda azalma eğilimi yaşanıyor.

Yılın ikinci çeyreğinde, iç pazarda bir artış öngörmüyorum. İhracat pazarındaki durgunluğun ise devam etmesini bekliyorum. Makroekonomik riskler ve teknolojik trendler, sektörün performansını belirleyen önemli faktörler olacaktır. Devlet desteği ve teşvikler, sektörün toparlanmasına ve uzun vadeli büyüme potansiyelinin gerçekleştirilmesine yardımcı olabilir.

Otomotiv sektörü için vergi teşvikleri ve ihracat destekleri artırılmalı, düşük faizli kredi imkanları sunulmalı. Ar-Ge yatırımları desteklenmeli ve yeni pazar arayışlarına gidilmelidir. Devletin stratejik önlemler alması ve uluslararası ticaret anlaşmalarının gözden geçirilmesi önemlidir. Özellikle ihracatta yaşanan yüzde 12,4'lük düşüşün önüne geçmek için yeni pazarlar bulunmalı ve mevcut pazarlarda etkinlik artırılmalıdır.

BYD'nin Türkiye'ye yapacağı 1 milyar dolarlık yatırım, ülkemiz için olumlu bir gelişme. Bu yatırım, Türkiye'yi elektrikli araç üretiminde önemli bir merkez haline getirecek. Yan sanayi için yeni iş fırsatları ve tedarik zinciri iş birlikleri doğacak. BYD'nin yerli tedarikçileri tercih etmesi durumunda, üretim kapasitelerimizi artıracak ve yeni teknolojilerle tanışmamızı sağlayacaktır.

 

Merve Önsever Çağlayan

PMS Alüminyum YKÜ

Sektör ancak 2025’te toparlanmaya başlar

Türkiye’nin en önemli ihracat kalemlerinden olan otomotiv endüstrisi, üretim ve pazar rakamları açısından geçen yıla göre önemli bir düşüş içerisinde.

Baktığımızda sektörün ihracat rakamları, özellikle artan işletme giderleri ve nakde ulaşımda yaşanan zorluklarının yanı sıra enflasyonist ortam ve globaldeki sorunların da etkisiyle bu yıl istenen seviyelere ulaşamadı. Sektör, yılın geri kalanında da bu düşüş ivmesine devam edeceğini ancak 2025 yılından itibaren yeniden bir toparlanma sürecine girecektir.

Sektörün rekabet gücünü koruyabilmesi adına yapılması gereken konuların başında, yüksek teknoloji önceliğiyle katma değerli üretime odaklanmak ve verimliliği artırma yönünde adımlar atmak olmalı.

Diğer yandan, Çinli otomotiv üreticilerinin Türkiye'de yatırım yapmaları hem otomotiv ana sanayisini hem de tedarik sanayisini olumlu yönde etkileyecektir. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında önümüzdeki süreçte daha sürdürülebilir, daha çevreci ve daha düşük karbon emisyonuna sahip araçlar yaygınlaşacak.

PMS Alüminyum olarak, sürdürülebilir teknolojiler geliştirerek otomotiv sektörünün geleceğine katkı sağlamaya devam ediyoruz. Yeni nesil araçlarda parça ağırlığının azaltılmasına yönelik çalışmalar yapıldığı için bu araçların tasarımında ve üretiminde alüminyum malzemeler öne çıkıyor.

Alüminyum dayanıklılığı, hafifliği ve çevre dostu özellikleriyle öne çıkıp araçların performansını artırırken, çevresel etkilerini de azaltmaktadır. Alüminyum aynı zamanda yakıt tasarrufu için de önem taşıyor. Bu yüzden alüminyum, Ar-Ge’si önemli bir metal olarak öne çıkmaktadır. Bu noktada PMS olarak, geri dönüştürülebilir ve çevreci bir malzeme olan alüminyum ile sürdürülebilir yaşamı desteklerken, otomotiv sektörü için ürettiğimiz özel kondisyonlu malzemeler ile geleceğe katkı sağlıyoruz. Bu yöndeki çalışmalarımız hızla devam edecek.

 

Taha Ersel Taş

Canel Otomotiv İş Geliştirme Müdürü

Ana sanayi, yan sanayiyi desteklemeli

2024 yılının Ocak-Mayıs dönemini bir önceki yıl ile kıyasladığımızda Türkiye otomotiv endüstrisi yüzde 2 artış gösterirken ihracat yüzde 1 düşüş kaydetti. Bu rakamlara baktığımızda büyük bir kayıp görünmese de ilk 5 ayda otomotiv endüstrisinin kaydettiği 606 bin araç üretim sayısı, kurulu kapasitenin 2 milyon araç olduğu değerlendirildiğinde ve 2017 yılı Ocak-Mayıs döneminde 728 bin adet üretim adedine göre zirve noktadan yaklaşık yüzde 17 geride kaldığını gösteriyor. İşçilik maliyetlerinin arttığı bir ortamda otomotiv yan sanayi firmalarımızın 2017 ve öncesi dönemde kapasite yatırımları ile oluşan sabit maliyetleri, gerçekleşen üretim adetleri nedeniyle karşılanamamaktadır. Bunun yanında özellikle proje başlangıcında ana sanayilerin taahhüt ettiği adetleri gerçekleştirememesi ve bütçelenen üretim adetlerindeki kısa dönemli değişiklikler, yan sanayi firmalarının değişken maliyetlerini yönetmesini de güçleştirmektedir.

Müşterilerimizin üretim adetlerindeki düşüşler doğal olarak istihdam kayıplarına da yol açmaktadır. Firmamız da bu dönemde istihdamda nisbi bir kayıp yaşamıştır. Yılın kalanında müşterilerimizin programlarındaki değişkenlikler istihdam koşullarında belirleyici olacaktır. 

Yılın ikinci yarısı ile ilgili beklentilerimizi olabildiğince rasyonel tutmaya çalışıyoruz. Bunun için de müşterilerimiz ile iletişimi ve güncel bilgi seviyemizi artırmaya çalışıyoruz. Firma olarak yılın ikinci yarısında, birinci yarıyıl ile paralel bir seyir öngörüyor ve planlarımızı buna göre yapıyoruz.

Otomotiv endüstrisinin Türk sanayisinin hem ihracatta hem de istihdamda lokomotifi olduğu değerlendirildiğinde, otomotiv endüstrisinin paydaşlarına büyük görevler düşüyor. Ana sanayilerimiz, Covid19 sonrası dönemde açıkça görüldüğü üzere, enflasyonist ortamın getirdiği koşullarda kârlılıklarını önemli ölçüde iyileştirdiler. Buna karşılık yan sanayilerimiz bu dönemin oluşturduğu maliyetlerle mücadele etmeye çalışıyor. Öyleyse ana sanayilerimiz, partnerleri olan yan sanayi firmalarımız ile empati yaparak, yakın ilişkide bulunarak, düşen adetler kaynaklı ekstra maliyetler oluşturmadan ilerlemek noktasında yan sanayiler olarak bizleri desteklemeli.

Kamu, işveren üzerindeki ve sektör üzerindeki maliyetleri düşürmek, en azından iç pazarın canlanması noktasında teşvik mekanizmaları, düşük maliyetli finansmana erişim gibi imkanlar kullanarak sektörü destekleyebilir. Bunun yanında hem dernek ve birlikler eliyle hem de kamu desteğiyle yan sanayilerimizin yurt dışı ihracat pazarlarına ulaşması için faaliyetler planlanabilir.

Yan sanayilerimiz de bu süreçte otomasyon, dijitalleşme ve üretimden veri toplama gibi sistemler ile maliyetlerini iyileştirmek ve verimliliği artırmak için var gücüyle çalışmalı. Bununla birlikte otomotiv ekosisteminde yaşanan dönüşümlere ayak uydurarak, üretimdeki katma değeri artıracak aksiyonlar alabilirler.

Tabii ki yaklaşık 30 yıldan sonra ilk defa doğrudan yatırım olarak bir otomotiv ana sanayii yatırımı alacak olmak bütün sektör gibi bizleri de heyecanlandırdı. Dünyada ticaret savaşlarının kızıştığı, ülkelerinin karşılıklı olarak belli sektörlere, belli ürünlere ilave korumacı vergiler uygulama refleksi gösterdikleri bir ortamda ülkemiz için jeopolitik konumu ve güçlü otomotiv endüstrisinin fırsatlar da yaratacağını değerlendirmekteyiz. Önemli olan bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek. BYD, VW grubu da geçerek dünyanın en büyük otomotiv üreticilerinden biri oldu. Hem içten yanmalı (ICE) hem hibrit (HEV/PHEV) hem de elektrikli araçlarda (BEV) inanılmaz hızla büyüyen hem üretim hem satış başarısı sunmaktadır. Özellikle ulaşılabilir maliyetlerde ve kârlı şekilde ürettiği araçlar hızla dünya pazarlarına yayılıyor. Elbette bugüne kadar bunu ağırlıklı olarak Çin’de Çinli tedarikçiler ile ve hatta ağırlıklı olarak entegre üretim yapısıyla yaptığını gördük. Yurt dışındaki operasyonlarında Çin’de olduğu kadar entegre üretim yapamayacağını en azından kısa, orta vadede yapamayacağını değerlendirebiliriz. Bu durumda Çin’den komponent ve sistemleri getirmek ya da Çinli yan sanayileri getirerek Türkiye’ de ürettirmek veya Türk otomotiv yan sanayiini kullanmak gibi 3 seçenek söz konusu olacaktır. Bu seçenekler içerisinde biz Türk otomotiv yan sanayi olarak hem maliyet hem kalite perspektiflerinde BYD için alternatif oluşturabileceğimize inanıyoruz. Yeter ki kamu otoritesi de bu noktada bizim önümüzü öngörülebilir kılarak, maliyetleri yönetmek noktasında bizi desteklesin.

Esma Baş Göcen

Yepsan YKÜ

İç pazar büyümezse sıkıntılar büyür 

Dünyanın her ülkesinde ekonomik ve siyasi krizlerin zirve yaptığı bir dönem yaşıyoruz. Böyle dönemlerde savaş ekonomileri hız kazanır. Büyüyen dünya nüfusu, gıda, enerji açığı ile sürekli dar boğaza sürüklenmekte.

Otomotiv de sürekli petrol, elektrik, hatta hidrojen gibi enerji açığını tetikleyen bir sektör.

Tekstil sektörü yol ayrımında Tekstil sektörü yol ayrımında

Isınan bir atmosfer kuraklık ve doğal afetleri paralelinde getiriyor. İklim değişikliğine neden olan dışarıya atılan gazlara çare bulmak zorundayız. Bunun için otomotiv üreticileri, petrole dayalı otomobil üretimlerini azaltıp alternatif enerji ile üretim yapmaya başlattılar.  Pazara doymuş olan batılı üreticiler, diğer ülkeleri pazar haline getirmektedir. Ülkemizde ihracat iç pazara göre artmaz ise daralan ekonomide sıkıntılı bir boyut olacaktır. Şu an ihracatın da düştüğü dönemdeyiz, yılın ikinci yarısında bu düşüşlerin biraz daha artacağını düşünmekteyiz. Enflasyon düşüşünün sağlanıp, faiz oranlarının yatırımcıları destekler hale gelmesini bekliyoruz.

2023’ten beri ivme kazanmayan sektörde istihdam düşüşleri yaşanıyor, biz de bu paralelde hareket etmek zorunda kaldık. Yepsan olarak başladığımız yatırımları tamamlamanın gayretindeyiz. Bu süreçte kredi kullanmamaya dikkat ediyoruz.

Ülkemize yapılacak yatırımları fırsat olarak görüyoruz. Uzakdoğu-Avrupa arasında köprü olmak bize her zaman kazandırır. BYD firmasının Manisa’da yapılacak yatırımının ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz.

 

Taner Yılmaz

May Fren Genel Müdürü

Yüksek faizler şirketleri olumsuz etkiliyor

Firmalar ekonomik koşullar altında ezilmekteyken, üzerine bir de bu üretimin düşmesi özellikle otomotiv yan sanayine çalışan firmaların finansman maliyetlerinden kaynaklanan gelirlerinin azalması ve beraberinde adetlerin de düşmesi, şirketleri ciddi şekilde zora sokacak.

Biz after market çalışan bir firma olduğumuz için OM tarafındaki adetsel düşüşlerden olumsuz şekilde etkilenmiyoruz. Bu yıl istihdamda yaklaşık yüzde 15’lik bir artış yaptık. Eleman alımlarına da devam ediyoruz.

Yılın ikinci yarısında ise genel olarak finansman maliyetlerinin artmasından kaynaklı zaman ilerledikçe şirketlerde finansal sorunlar baş gösterecek kanaatindeyiz. O yüzden bu işlerin beraberinde dünya genelinde bütün merkez bankaları faiz yükseltmelere ya da yükselttikleri faizleri tutmakta devam etmekteler. Tabi tüketiciyi alımdan uzaklaştırmak için yapılan işlemler bunlar. Bunun neticesinde de tüm sektörlerde üretim adetlerinde düşüşler meydana geliyor. Yüksek faizlerin şirketler üzerindeki olumsuz etkilerini önümüzdeki dönemde de göreceğimiz kanaatindeyim.

Devletin üreticilere ekstra destekler, kredi olanakları sağlaması gerekiyor. Aksi taktirde şirketlerin ayakta durması çok da mümkün gözükmüyor bu şartlar altında. Geçen yıl konkordato ilanları 400 küsur civarındayken, 6 ayda bu rakam 700’ün üzerine çıkmış, bunların yılsonunda da 2 binleri bulması bekleniyor. Tabi çok ciddi bir rakam. Buna yönelik hükümetin ek tedbirler alması, kaynakları sağlaması ve ucuz maliyetli krediler sağlaması gerektiği kanaatindeyiz.

Çinli otomotiv üreticisi BYD’nin Türkiye’ye yatırım yapması ülkemiz açısından kesinlikle olumlu bir adım. Özellikle otomotiv yan sanayi olarak zaten bugün baktığınızda Çin’in dışında ciddi üretim üssü olarak Türkiye’yi görebiliriz. Uygun maliyetler açısından da baktığımızda. Özellikle elektrikli araçlara yönelik de, bu teknolojileri ülkemize getirmesi kaynaklı bence dünya genelinde daha rekabetçi olabilme şansına ve fırsatlarını ortaya çıkaracaktır diye düşünüyorum.

 

 Mustafa Baş

İbraş Kauçuk Genel Md. Yard.

 Sektör önümüzdeki dönem pozitife döner

Otomotiv ana sanayinde üretim, satış ve ihracatta yaşanan kan kaybı, otomotiv yan sanayini çeşitli şekillerde etkiliyor. Ana sanayideki düşüş, ekonomik gidişatın olumsuz seyrine bağlı olarak tüketicilerin alım gücünde azalma ile paralel ilerliyor. Bu durum, ikinci el otomobil kullanım sürelerinin uzamasına ve bakım için kullanılan parçaların artışına neden oluyor. Ana sanayiye parça üreten otomotiv yan sanayi tedarikçileri için bu durum olumsuz bir etki yaratıyor. Çünkü araç üretimi azaldıkça, tedarik edilen parçalara olan talep de azalıyor. Ancak, satış sonrası için parça üreten üreticiler için bu durum pozitif bir etki yaratabilir. İkinci el araçların kullanım ömrü uzadıkça, bakım ve onarım için gereken parçalara olan talep artıyor. Bu da satış sonrası yedek parça üreticilerinin iş hacmini artırabilir. Ekonomik koşulların yanı sıra, sektördeki teknolojik gelişmeler ve tüketici tercihleri de yan sanayinin dinamiklerini belirlemede önemli rol oynuyor. Özetle, otomotiv ana sanayindeki daralma, yan sanayiyi karmaşık ve çok yönlü bir şekilde etkiliyor; bazı tedarikçiler için zorlayıcı olurken, bazıları için yeni fırsatlar yaratıyor.

Değerli kur politikası, özellikle ihracat yapan firmaları zorlamakta ve bu durum ana sanayideki daralma ile birleştiğinde iş gücünde de daralmayı beraberinde getirebilir. Bu gelişmeler, otomotiv yan sanayinde istihdamda azalmaların yaşanabileceğini işaret ediyor. Ancak İBRAŞ Kauçuk olarak, iş gücünde bir daralma planlamamaktayız. Yine de, mevcut ekonomik koşullar ve sektördeki belirsizlikler nedeniyle iş gücü artışı noktasında elimizi biraz daha yavaşlatmak durumundayız. Bu strateji, firmanın mevcut istihdam seviyesini korumakla birlikte, olası ekonomik dalgalanmalara karşı daha esnek ve hazırlıklı olmasını sağlayacaktır. Ekonomik ve sektörel gelişmeleri yakından takip ederek, istihdam politikalarımızı duruma göre yeniden değerlendirmeyi sürdüreceğiz.

Sektörde önümüzdeki sürecin pozitife döneceğine inanıyoruz. Bu iyimserlikte, ABD'nin piyasadaki para miktarını artırma politikasının da etkili olacağını düşünüyoruz. Gelişmekte olan bir ülke olarak, bu likidite artışından pay alacak politikalar üretmeliyiz. Makroekonomik gelişmeler ışığında, sıfır otomobil satışlarında ivmenin artış yönünde olmasını bekliyoruz. İBRAŞ olarak, yılın ilk yarısında çeşitli zorluklarla karşılaştık, ancak ilk yarının sonunda beklentilerimize paralel bir genişleme durumu söz konusu oldu. Bu genişlemenin yılın ikinci yarısında devam edeceğini tahmin ediyoruz. ABD'nin para politikalarındaki değişikliklerin yanı sıra, ülkemizdeki ekonomik politikaların da olumlu etkileri olacağına inanıyoruz. Bu gelişmelerin, hem iç pazarda hem de ihracatta artışı teşvik edeceğini öngörüyoruz. İBRAŞ olarak, bu süreci yakından takip ediyor ve büyüme hedeflerimize ulaşmak için stratejik adımlar atıyoruz.

Otomotiv sektörünün karşılaştığı zorlukları aşmak için çeşitli önlemler ve destekler gereklidir. Sektördeki firmalara düşük faizli krediler, vergi teşvikleri ve hibeler gibi finansal destek programları sağlanmalıdır. İhracat yapan firmalar için döviz kuru riskini azaltıcı tedbirler alınmalı ve ihracat teşvikleri artırılmalıdır. Ar-Ge faaliyetlerinin desteklenmesi, yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi ve sürdürülebilir üretim yöntemlerinin teşviki önemlidir. İş gücü eğitimine yönelik programlar ile mesleki eğitim ve dijital yetkinliklerin artırılması sağlanmalıdır. Ayrıca, uluslararası ticaret anlaşmalarının ve lojistik altyapının güçlendirilmesi, firmaların dış pazarlara erişimini kolaylaştıracak ve sektördeki büyümeyi destekleyecektir.

Öte yandan BYD'nin Türkiye'ye 1 milyar dolarlık fabrika yatırımı yapması, ülkemizin otomotiv sektörü için büyük bir fırsattır. Bu yatırım, elektrikli araç teknolojisinin yaygınlaşmasını sağlayarak çevresel hedeflere katkıda bulunacak ve teknolojik ilerlemeyi teşvik edecektir. Yan sanayi açısından, yerel tedarik zinciri canlanacak ve yerli firmaların iş hacmi artacaktır. Ayrıca, bu yatırım, yerli yan sanayi firmalarının elektrikli araç teknolojisine uyum sağlamalarını ve küresel rekabet güçlerini artırmalarını gerektirecektir. İstihdam açısından da önemli fırsatlar yaratacak olan bu yatırım, sektörde nitelikli iş gücü ihtiyacını artıracak ve eğitim programları ile desteklenecektir. Kanaatimiz, BYD'nin yatırımı, Türkiye'nin otomotiv sektöründe dönüşüm ve büyümeye katkı sağlayacaktır.

Ufuk Erdoğan

Erbab Genel Müdürü

 Firmalar işçi çıkarmaya başladı

İhracatın düşmesi hepimizi olabilecek en kötü şekilde olumsuz etkiliyor. Düşüşe bağlı iş kaybı sektördeki herkes tarafından hissediliyor. Bunun bir çıktısı olarak hiçbir firmada nakit akış düzeni kalmamış durumda ve tahsilat günümüzün en büyük zorluğu olmuş durumda. Firmalar işçi çıkarmaya hatta elindeki makinaları satmaya başladı ve bu durum sürdürülebilir olmaktan çıktı.

Bu sene istihdam ile ilgili henüz bir azalmaya gitmedik. Zaten firma politikası olarak bu en son tercih etmek zorunda kalacağımız bir uygulama ancak iş kaybındaki düşüş devam ederse bizim de ek önlemler almamız gerekebilecektir. Bu seçeneğin olmayacağını umuyoruz

Beklentimiz faizlerin düşmesi ve krediye ulaşmanın kolaylaştırılması yönünde. Bu mevcut sistemin bahsettiğim gibi sürdürülebilir bir yanı kalmamıştır. İkinci çeyrekte bu durumun bir hükümet politikası çerçevesinde düzeltilmesi en büyük beklentilerimizdendir

İlk olarak bahsettiğim gibi uygun krediye ulaşılabilmesi gerekiyor. Sonrasında ihracatı artırmak için kur baskısının bitmesi gerekiyor. İhracatçı mevcut kur politikası yüzünden rekabetçiliğini kaybetmiş durumda. Doğu Avrupa gerçeği zaten önümüzde bir riskken bu riski reele çevirmekte. Şu an Türkiye’de herhangi bir ihracatçının Doğu Avrupa’daki rakibine göre rekabetçiliği kalmamıştır. Bu iki uygulamanın bir an önce hayata geçmesi bizim olmazsa olmazımız haline geldi.

Öte yandan BYD’nin Türkiye’de fabrika açacak olmasının avantajları ve dezavantajları olacaktır. En büyük avantajı öngörülen rakam olarak 5000 kişiye istihdam sağlaması olacaktır. Aynı zamanda firma burada yan sanayi oluşturma yoluna giderse yan sanayiciler açısından da faydalı olabilir ancak ben firmanın yan sanayisini de Çin’den tedarik edeceğini ve bu şekilde maliyet düşürme yoluna gideceğini ön görüyorum. Aynı zamanda Çin firmasının Türkiye’de fabrika açması otomotivde Çin pazarının daha aktif şekilde Türkiye’de olmasının yolunu açacağı için uzun vadede yerli üretime zarar verebilir.

 

 Rengin Eren

Erener Otomotiv YKÜ

BTSO Otomotiv Konsey Başkanı

Zor bir ikinci yarıyıl bizi bekliyor

Haziran ayında   otomobil ve hafif ticari araç satışları 100 bin barajını geçti. Bunda 7-8 Temmuz kararlarının payı büyük.  (GSR yönetmeliği) Stok eritme çabası dışında Çin’den ithal edilecek araçlara gelecek olan ilave vergiler dolayısıyla yapılan kampanyalar da satışları arttıran en önemli unsur oldu.   6 ayda satışlar 600 bine yaklaştı. 10 yıllık ortalamaya göre ciddi bir artış bu. 10 yıllık haziran ayı ortalama satışlara göre yüzde 40 demek.  Yılın ikinci yarısı için öngörüde bulunmak çok zor. Zor bir ikinci yarıyıl bizi bekliyor diyebiliriz.

Otomotiv ana sanayindeki herhangi bir olumsuzluk, genellikle yan sanayiyi de olumsuz yönde etkiler ve bu durum geniş bir ekonomik zincire yayılabilir. Bu nedenle, otomotiv endüstrisindeki ana sanayi ve yan sanayi arasındaki ilişkiler sıkı bir şekilde bağlıdır. Otomotiv yan sanayi, genellikle müşteri ihtiyaçlarına ve ana sanayi firmalarının pazarlama stratejilerine göre şekillenir. Ana sanayideki değişiklikler, yan sanayi firmalarının pazarlama ve satış stratejilerinde ayarlamalar yapmalarını gerektirebilir. Ana sanayideki talep düşüşü, yan sanayi firmalarının yeni ürün geliştirme veya yenilik yapma kapasitelerini etkileyebilir. Daha az sipariş ve gelir, bu firmaların uzun vadeli büyüme ve yatırımlarını sınırlayabilir. Politik belirsizlikler, düzenleyici değişiklikler veya vergi politikalarındaki ani değişiklikler, otomotiv sektöründe yatırımları ve üretimi olumsuz etkileyebilir.

Küresel ve bölgesel ekonomik belirsizlikler, artan maliyetler, yurt içi tüketim belirsizliği, politik ve hukuki belirsizlikler gibi faktörler veya bunların bir kombinasyonunun Türkiye'deki otomotiv sektörünün 2024 Ocak-Haziran döneminde bir önceki yıla göre düşük performans göstermesinin nedeni olabileceği düşünülebilir. Her durumda, otomotiv sektörünü etkileyen çeşitli faktörlerin karmaşık bir etkileşimi söz konusudur ve bu faktörlerin etkileri zamanla değişebilir.

Genel olarak otomobil satışlarında gerilemenin nedeni; yüksek krediler, yüksek mevduat faizi ile ihtiyaç erteleme ve de yüksek enflasyon nedeni ile geçim derdine düşen yurttaşın talepte bulunamamasıdır.

Tofaş ve Oyak Renault gibi büyük otomotiv üreticilerinin tarihin en uzun tatillerinden birine çıkması, şirketlerin piyasa koşullarına adapte olma ve uzun vadeli sürdürülebilirliklerini sağlama çabalarının bir yansıması olarak da görülebilir.

Bildiğiniz gibi ülkemizde otomotiv sektöründe; 8’i küresel marka olmak üzere 13 marka üretim yapmakta. Geçtiğimiz yıl araç üretimi 1 milyon 400 bini aştı. 2023’te   3 milyon 100 bine yakın araç üreten dünya devlerinden biri olan BYD gibi, elektrikli araç ve yeşil teknolojilerde küresel lider olan bir markanın Türkiye'yi tercih etmiş olması, hem otomotiv alanında hem diğer sektörlerde yeni markaların yatırım için Türkiye'yi tercih etmelerinde bir kapı aralayacaktır. BYD yatırımı, iş gücü istihdamını ve   yerel tedarikçilerin iş hacmi arttıracaktır. BYD'nin fabrikasıyla birlikte Türkiye'de otomotiv yan sanayi sektöründe önemli hareketlilik yaşanacağı şüphesiz. Yerel tedarikçiler için yeni iş fırsatları doğacak ve bu da yerli üretim kapasitelerini arttıracaktır. Ayrıca, teknoloji transferi ve yerel yeteneklerin geliştirilmesine sağlayacağı katkı büyük olacaktır. Özellikle, fosil yakıtlı araçlara göre daha çevre dostu bir seçenek olan elektrikli araç teknolojileri ve sürdürülebilir enerji çözümleri konusunda teknoloji transferleri yaratacaktır. BYD'nin bu yatırımı, Türkiye'nin uzun vadeli ekonomik büyümesine ve sanayileşme sürecine olumlu katkı sağlayacaktır. Ancak, yatırımın hayata geçirilmesi ve yönetilmesi sürecinde çeşitli zorluklar ve fırsatlar da olabilir. Bu nedenle, tüm paydaşların iş birliği içinde hareket etmesi ve yatırımın uzun vadeli sürdürülebilirlik ilkesine dayandırılması önemlidir.

 Yesari Süalp

Ermetal CEO

Ekonomik istikrar en kısa sürede sağlanmalı

Öncelikle ülkemizde yaşanan ekonomik gelişmeler sonucu iç pazar satışları 2023-2024 yılının ilk 6 aylık döneminde benzer adetlerde gerçekleşmesine rağmen (2023 ilk 6 ay satışı 557 bin 369 adet, 2024 ilk 6 ay satışı ise 577 bin 981 adet) döviz kurlarının artmaması nedeniyle yerli olarak üretilen araçların satış paylarında yaklaşık yüzde 10 kadar pazar kaybı oldu. Diğer bir değişle ithal araçların satışı aynı dönemde 50 bin oto kadar daha fazla oldu.

Ancak 2023 yılının Temmuz -Aralık döneminde 675 bin 286 oto satıldığı göz önüne alındığında o döneme göre bu yılın ilk 6 ayında yüzde 16 oranında önemli bir satış kaybı daha yaşandı.

Bununla birlikte iki bayram tatilinin yılın ilk yarısında olması da üretim ve ihracat süreçlerini olumsuz etkileyen bir diğer faktör oldu.

Tüm bu faktörler yan sanayileri de doğal olarak olumsuz etkilemesi sonucu önemli kayıplar oluşturuyor.

Bu faktörler nedeniyle yan sanayinde ve firmamızda da yaklaşık yüzde 10 oranlarında istihdam azalmasına yol açtı.

Gerek satışlarda yaşanan zorluklar gerekse yıllık izinler nedeniyle önümüzdeki günlerden başlayarak ağustos sonuna kadar ana sanayilere göre değişkenlik gösterse de, 3-5 hafta arasında üretimlere ara verilecek. Geçmiş yıllara göre kıyasladığımızda yaklaşık 10 gün kadar daha fazla kapanma olacak ki bu durum da yine göstergeleri olumsuz etkileyecek. Eylül-Aralık döneminde de üretim adetlerinin bugünkü seviyelerde gideceğini öngörüyoruz.

İç Pazar satışlarında kredi faiz oranları ve krediye erişim çok önemli. Alınan ekonomik önlemler tüketimi azaltmaya yönelik olduğu için bu konuda olumlu bir gelişim beklemiyoruz. Yüksek faiz oranları gerek yatırım, gerekse mevcut ekonomik değerleri çok olumsuz etkilemeye devam ediyor.  Artan yüksek oranda ücretler (buna rağmen ciddi bir geçim sıkıntısı var), açıklanan enflasyon değerleriyle reel artışların örtüşmemesi sonucu oluşan genel giderlerdeki yüksek artışlara rağmen düşük kur maliyetler üzerinde olumsuz baskı yapmaya devam ediyor.  Özetle belirtmek gerekirse, yapay önlemlerle çözüm üretmek mümkün olmadığından ekonomik istikrarın en kısa zamanda sağlanması gerekiyor.

Bilindiği gibi son 27 yıldır otomotiv sektöründe yeni bir yatırımcı ülkemize gelmediği gibi yıllık üretim adetleri düşük de olsa Honda fabrikası üretimine son vermişti. Yine bilindiği gibi yakın zamanda VW yapacağı yatırımdan son anda vazgeçmişti.

Bu olumsuz gelişmelerden sonra dünya üzerindeki önemi ve ileri teknolojiye sahip olmasıyla bilinen BYD firmasının Türkiye’ye yatırım yapma kararı, gerek ülkemiz gerekse otomotiv sektörü için son derece müspet bir gelişmedir.

Anlaşmada belirtilen 1 milyar dolarlık yatırıım,150 bin adet üretim /yıl için 5 bin kişi çalışan istihdamı ve ülkemize getireceği ihracat tutarlarıyla ülke ekonomisine olumlu katkı yapacaktır.

Üretilecek modellerdeki firmanın hedefleyeceği yerlilik oranını oluşturacak parçalar ve bunu gerçekleştirebilecek yan sanayi teknoloji ve kapasiteleri biz yan sanayilere olan etkisini belirleyecektir.

Bunu şu an için öngörmek çok zor. O nedenle gelişmeleri çok yakından takip edeceğiz.

 

 

 Özgür Yıldız

SİFF Elektromekanik Genel Direktörü

Yan sanayide ciddi bir istihdam krizi var

Otomotiv yan sanayi normalde kendi ürün ve hizmetlerini ortaya koyan bir sektör değil, tamamen otomotiv ana sanayine bağımlı. Ana sanayiinde yaşanan her türlü gelişme, üretimdeki artış ya da azalış endeksleri çok hızlı bir şekilde doğrudan yan sanayisini de etkilemekte. Yan sanayinin mevcutta üretimdeki azalmalardan çok ciddi bir şekilde etkilendiğini ve bunun da yakın zamanda bir üretim ve istihdam sorunu yaratabileceğini görebiliriz.

Biz makine ana sanayi olarak, neredeyse yüzde 80 otomotiv ana ve yan sanayiine çalışan bir firma olarak, haliyle otomotivdeki bütün gelişmelerden hızlı bir şekilde etkileniyoruz. Yan sanayide ciddi bir istihdam sorunu yaşanıyor şu anda ve bu istihdam sorunu önümüzdeki iki çeyrekte de devam edecek gibi görünüyor. Biz firma olarak otomotivdeki payımızı azalttık, diğer sektörlerde, özellikle de havacılık, beyaz eşya, iklimlendirme gibi sektörlerde payımızı biraz daha artırarak, bu sene başında farklı bir stratejik hedef koymuştuk. Otomotivin bu şekilde düşeceğini öngörmüştük. Bu nedenle de diğer sektörlere kaydırdığımız işlerimiz sayesinde istihdam kaybı yaşamadığımız gibi, artış da oldu. Ancak yan sanayide ciddi bir istihdam krizi olduğunu biliyoruz.

Yılın son iki çeyreğine ilişkin beklentilerimiz, ilk iki çeyrekten farklı değil. Son iki çeyrekte de ana ve yan sanayide düşüşün devam etmesini bekliyoruz. 2025 için beklentiyi açıklamak zor, zira otomotiv firmaları şu anda kendi hedeflerini açıklamadılar. Çok ciddi bir üretim artışı beklemiyoruz otomotivde.

Ben şahsen devlet tarafından verilecek destek ve teşviklerin, günübirlik bir takım iyileştirmeler getireceğini, çok da sektörün derdine merhem olmayacağını düşünüyorum. Türkiye’de otomotiv ana ve sanayi kendini tamamen yenileyerek, yeni bir pozisyon almalı, çünkü dünyada otomotiv sanayi aynı devam etmiyor ki, Türkiye’de aynı devam etsin. Geçtiğimiz 5 yıldan itibaren endüstride bütün dünyada çok ciddi değişimler yaşandı. Elektrikli araçlarla birlikte içten yanmalı motorlu araçların üretiminde bir takım dalgalanmalar oldu. Sadece Uzakdoğu kaynaklı çip krizi, bütün dünyadaki üretim adetlerini değiştirdi. Ancak Türkiye’de tamamen yurtdışına bağımlı olan bir yan sanayi olması nedeniyle, buradaki hareketler ve mobilite çok düşük kaldı. Sanki hedefler, stratejiler, planlamalar, teknoloji aynı şekilde devam edecekmiş gibi düşünülüyor. Özellikle Çin’den gelen elektrikli ve hibrit araç üreticilerinin yoğun baskısı ve Avrupa pazarı üzerinde kurmaya çalıştıkları hakimiyet, doğrudan doğruya Türkiye’yi yani Avrupa’daki üreticilerin bir şekilde taşeronu olan Türkiye’deki ana ve yan sanayisini etkileyecektir. Eğer Çin’li üreticilerle yapılacak stratejik ortaklıklar ve onlarla birlikte yapılacak hedef ve plan değişiklikleri hızlı bir şekilde masaya yatırılmazsa, Türkiye’deki otomotiv yan sanayinin krizi devam edecektir. Öncelikle yapılması gereken bu, tamamen hedefin değiştirilmesi ve Avrupa Birliği’nden gelen üreticilerin yanına mutlaka Uzakdoğlu üreticilerin de hızlı bir şekilde eklenmesi gerekiyor.

Önümüzdeki yıllar çok farklı doğrular gösterecek. 2024- 2025 yıllarına dönüp baktığımızda gelecekte, sektörün, pazarın ve piyasa yapısının ne kadar hızlı bir şekilde değiştiğini bu yıllarda görerek, belki de devrimsel bir değişimden bahsedeceğiz bu yıllar için. Otomotiv yan sanayi, artık tamamen ana sanayiye angaje olmuş bir şekilde hareket etmekten kurtulup, hızlı bir şekilde dünyadaki (ABD ve Çin gibi) büyük oyuncuların hedef pazarı haline getirmeli kendini ve oradaki projelere çok hızlı bir şekilde angaje olmalı. Eğer geleneksel ana sanayiden hızlı bir şekilde kendini koparamazsa, yan sanayide, Bursa’da ve Türkiye’deki kriz devam edecektir. Bu da çok ciddi bir tehlike yaratacaktır. Daha önce mobilya ve tekstilde yaşandı bu. Bunlardan çok daha büyüğünü yaşayabilir Türkiye.

Özge Canıtez

CSA Kaplama Fabrika Müdürü

Sektörün rekabet gücü ÖTV’nin azaltılmasına bağlı

Türkiye’de otomotiv sektörü, payı itibariyle ilk sıradaki ekonomik belirleyicilerden olmuştur her zaman. Ana sanayinin gidişatı yan sanayiyi de etkiliyor.

Ülkemizde üretilebilir olan her parça, her katma değer dünyada bizi öne atan etkenlerden biri oluyordu bu döneme kadar, pandemi zamanını da buna dahil olarak görebiliriz.

Elektrikli araçlar ve ekonominin dünyadaki dalgalanması sebebiyle istatistiklerden de görülebildiği gibi bir gerileme söz konusu. Sektör ve kendi firmam adına şu an için hepimizin temkinli ve çekingen yaklaştığımızı düşünüyorum. Kendi içimizde de gözlemlediğimiz süreç mutlaka başka ülkeler tarafından da adım adım takip ediliyor. Yılın ikinci yarısı için şimdiden diğer senenin çalışmalarının adımlarını atmaya başlayacağız, sürecin negatif uzaması hiçbirimizin istediği bir durum değil. Beklentimiz de her zaman pozitif ivme yönündedir.

Sektörün rekabet gücünü geri kazanmasının ÖTV sisteminin kademeli olarak azaltılmasında yattığını düşünüyorum. Yapılacak mutlaka birçok şey var ama hızlıca olması, bağlantılı olarak hepimizi biraz zorlayıp sonrasında iyileştirecektir; her süreç başta sancılı geçiyor. Birkaç sene önce değişken ve güven ortamı sağlayamayan gündemimiz sebebiyle hepimizin bildiği önemli bir firmanın daha yatırımından vazgeçmesiyle ülkemin istihdam kazanımı anlamında hayal kırıklığı yaşamış biri olarak, BYD tesis yatırımının Türkiye adına otomotiv, yan sanayi ve devamında farklı sektörler adına da rekabeti arttırmasını bekliyor ve umuyorum.

Nazan Akıncı

Akka Kalıp Enjeksiyon YKB

Firmalar dönüşüme uyum sağlamalı

Otomotiv ana sanayi ve yan sanayi arasında karşılıklı bağımlılık bulunmaktadır ve ana sanayideki daralmalar yan sanayiyi de etkiliyor.

Durum böyle devam ederse giderlerin minimize edilmesi için ücretsiz izin veya işten çıkarmalar gibi önlemler alınmasına neden olacaktır.

Bununla birlikte, otomotiv ana sanayindeki durgunluk, yan sanayi firmalarını daha verimli ve rekabetçi olmaya zorlamaktadır. Bu durumda, yan sanayi firmaları yeni teknolojilere ve üretim metotlarına yatırım yapmaya yöneleceklerdir ve sektörde daha yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler geliştirmeleri ve hayata geçirmeleri hız kazanacaktır.

Dönüşüm sürecinde bazı iş gücü ihtiyaçları değişiyor ve bazı geleneksel pozisyonlar yerini daha teknoloji odaklı pozisyonlara bırakıyor. Çalışanların yeteneklerini ve becerilerini sürekli güncellemeleri ve geliştirmeleri önem arz ediyor.

Otomotiv sektörü için önemli olan, iç pazardaki büyümenin devam etmesi ve ihracattaki zorlukların aşılarak ihracatın artırılmasıdır.

Otomotiv sektörü için ikinci çeyreğe ilişkin belirsizlikler olsa da, endüstrideki gelişmeleri yakından takip etmek ve trendlere uygun stratejiler geliştirmek önemli olacaktır. Yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlerle sektördeki değişime ayak uydurmak, başarılı bir ikinci çeyrek geçirmek için önemlidir.

Firmalar dönüşüme ayak uydurmakta zorlanıyor

Otomotiv sektörü günümüzde büyük bir dönüşüm sürecinden geçmektedir ve birçok firma, bu değişime uyum sağlamakta zorlanmaktadır. Sektördeki durağanlığın aşılması ve ileriye yönelik olarak gelişmeler için bazı önlemler alınabilir ve destekler sağlanabilir.

Elektrikli araç üretimini teşvik eden politikaların ve teşviklerin artırılması sektörün dönüşüm sürecinde önemli pozitif bir rol oynayacak.

Dijitalleşme, otomotiv sektöründe verimliliği arttırarak, maliyetleri düşürecek ve müşteri deneyimini geliştirecektir. Bu nedenle, dijital teknolojilere ve yapay zeka gibi yenilikçi çözümlere yatırım yapmak sektördeki durağanlığa karşı önemli bir adımdır.

Otonom araç teknolojisi ve akıllı mobilite çözümleri, sektördeki geleceğe yönelik trendlerdir. Bu teknolojilere yatırım yapmak ve bu alanda gelişmeleri desteklemek, sektörün ileriye yönelik rekabet gücünü sağlayacaktır.

Sektördeki firmalar arasında işbirliklerini teşvik etmek ve kümelenmeyi desteklemek, inovasyon ve rekabet gücünü arttırır. Ayrıca sektördeki farklı paydaşlar arasında işbirliği ve ortak çalışmaları teşvik etmek de sektördeki durağanlığı aşmada önemli bir rol oynayabilir.

Bu önlemler ve destekler sektörün durağanlığını aşmasına ve ileriye yönelik olarak daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir şekilde faaliyet göstermesine yardımcı olur. Bu nedenle, otomotiv sektöründeki firmalar, kamu kurumları ve diğer paydaşlar arasında işbirliği ve stratejik adımlar atılması önemli.

Geçmiş yıllardaki gibi çok düşük oranlar olmasa da 2025 yılı itibariyle kredi faiz oranlarında düşüş olacaktır. Bu durum, tüketicilerin yeniden alım gücünü artırabilir ve otomotiv sektöründe hareketlilik sağlayabilir.

BYD'nin Türkiye'ye yapacağı 1 milyar dolarlık fabrika yatırımını da, ülkenin otomotiv sektörü için olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Elektrikli araçlar günümüzün ve geleceğin otomotiv endüstrisinin önemli bir parçası olacak gibi görünüyor ve bu yatırım Türkiye'nin bu alandaki potansiyelini artırabilir. Bu yatırımın yan sanayiyi olumlu etkilemesi beklenmektedir.

Büşra Demiroğlu Okur

Burçak Metal Genel Müdürü

Faiz politikası ve ÖTV gözden geçirilmeli

Otomotiv ana sanayinde yaşanan kan kaybı, domino etkisi ile biz yan sanayicileri de etkiliyor. İlk 6 aylık verilere baktığımızda geçen seneye oranla ihracatta azalış söz konusu ama iç pazarda bu durum stabil şekilde devam etmekte. Şu anlık firmamızda istihdam azalması söz konusu değil ama yılın ikinci yarısının ne göstereceği belli değil. Yılın ikinci yarısının da, ilk yarı ile aynı oranda seyredeceğini düşünüyoruz.

Sektöre destek için devletin faiz politikasını ve ÖTV oranlarını gözden geçirmesi gerekiyor.

Dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi olarak bilinen Çinli BYD firmasının Türkiye’de fabrika kurma kararı vermesi, Türkiye’nin Avrupa otomotiv pazarındaki gücünü artıracaktır. Türkiye’nin ‘milli otomobil’i TOGG’un en büyük rakiplerinden biri olan BYD’nin 1 milyar dolarlık yatırımla Türkiye’de kuracağı fabrikanın gerek iç pazarda, gerekse Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı Avrupa otomotiv pazarında dengeler değişeceğe benziyor.

BYD’nin bu doğrudan yatırımı elektrikli araçlarda yerlilik oranını artırarak yan sanayimizi daha da güçlendirecek ve binlerce iş imkanı sağlayacaktır.

Cıhangır Yenıce

Cihangir Yenice

Maysan Mando Genel Müdür Yardımcısı & CFO

Sektörde pazar çeşitliliği artırılmalı

Otomotiv endüstrisi, uzun yıllardır Türkiye ekonomisi içinde çok önemli bir konuma sahiptir.

Geride bıraktığımız dönemde ortaya çıkan verilere baktığımızda, otomotiv endüstrisi açısından ihracat pazarlarında yaşanan talep daralması hem ülkemizdeki hem de dünyadaki ekonomik gelişmeler, sektörümüz için risk barındırıyor.

Konjonktürel gelişmelerin yanı sıra AB pazarındaki daralma, enflasyonist ortamın yarattığı negatif etki, girdi fiyatları ve işçilik maliyetlerindeki artışlar ve finansman kaynağına erişimde yaşanan zorlukların, beraberinde getirdiği maliyetlerin yükselmesi hem yurt içi pazarında hem de ihracatta azalmalar meydana gelmesine sebebiyet vermiştir.

Sektör olarak bu sürecin etkilerini en aza indirmek için mutlaka yeni pazarlara yönelmemiz ve pazar çeşitliliğini artırmamız gerekiyor.

Otomotiv sektöründe globalde yaşanan teknolojik dönüşüm doğrultusunda gerekli adımların ivedilikle atılması, sektörün geleceği açısından son derece önem taşımaktadır.

Bu bağlamda, yerli otomotiv tedarik sanayisini destekleyecek ilave teşvik ve düzenlemelerin yapılması, özellikle en büyük ihracat pazarımız olan AB’de Türk otomotiv tedarik sanayi algısının güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılması beklentilerimiz arasında.

Maysan Mando olarak da Türkiye’nin ilk ve en büyük amortisör üreticisiyiz. 55 yıllık köklü geçmişimizle, dünyanın önde gelen otomotiv üreticisi markaların global tedarikçisi olarak, sürdürülebilir büyüme odağında gelecek yolculuğumuza devam ediyoruz.

Firma olarak, mevcut pazarlardaki payımızı artırırken, yeni pazarlara yeni ürünlerimizle giriş yapma çalışmalarımız da sürüyor. Aldığımız yeni projeler ile de 3 yılda 2 kat büyümeyi garanti altına aldık, buna uygun olarak yatırımlarımız da devam etmektedir. Ayrıca son 1 yılda ilave 25% istihdam sağlayarak sektöre pozitif katkı vermenin gururunu yaşıyoruz.

Uzun vadede ihracat oranımızı artırmaya odaklanıyoruz. Bir yandan globaldeki büyüme ivmemiz devam ederken diğer taraftan rekabetçi olabileceğimiz her coğrafya için iş geliştirme ve ARGE faaliyetlerimizi de devam ettiriyoruz. 2024 yılının ilk 6 ayı, bu anlamda kısa ve uzun vadedeki stratejik hedeflerimize ulaşabilmek adına planlamalarımızı tekrar gözden geçirdiğimiz, partnerlerimiz ile süregelen bir büyüme oranı yakalama misyonumuzu destekleyici çalışmalar ile geride kaldı. Yılın 2. yarısında da en yüksek kalite standartları ile üretim yapmak; üretim safhasında ve tasarımda çevre dostu olmak; müşteri ve çalışan memnuniyetini sağlamaya devam etmek ve yenilikçi çözümler ile amortisör pazarındaki liderliğimizi devam ettirmek misyonu ile devam edeceğimiz bir dönem olacağını belirtmek isterim.

Baktığımızda Çin merkezli otomotiv üreticileri, almış oldukları ciddi teşviklerin ardından ülkemize yönelik yatırım odağını artırmaya başladı.

Dünyanın en büyük elektrikli araç üreticilerinden biri olan Çinli BYD şirketinin Türkiye'de yaklaşık 1 milyar dolar yatırımla, yıllık 150 bin araç kapasiteli elektrikli ve şarj edilebilir hibrit otomobil üretim tesisi ile sürdürülebilir mobilite teknolojilerine yönelik Ar-Ge merkezi kuracak olması aslında bu teşviklerin somut bir göstergesi oldu. 2026 yılın sonunda üretime başlanması planlanan tesiste yaklaşık 5 bin kişinin doğrudan istihdam edilmesi planlanırken; ülkemizde faaliyet gösteren mevcut markaların pazar paylarını da kuşkusuz önemli ölçüde etkileyecektir.

Editör: DİLEK ATLI