Sektörel Haberler

Makinede rekabet için Ar-Ge ve inovasyon şart

MAKFED raporuna göre, Türkiye makine sanayisi küresel ekonomik zorluklara rağmen büyüme ve ihracatta güçlü bir performans sergiledi ancak, sektörde uzun vadeli rekabet gücü için Ar-Ge, yenilikçilik ve teknolojik yatırımların artırılması gerekiyor.

AYDIN DAĞTEKİN

Türkiye Makina Federasyonu (MAKFED) tarafından hazırlanan Makine İmalat Sektörü Türkiye ve Dünya Değerlendirme Raporu, global ekonomik zorluklara rağmen Türkiye makine sektörünün büyümesini sürdürdüğünü ancak 2024 yılı itibarıyla üretimde yavaşlamalar yaşandığını bir kez daha ortaya koydu. Rapora göre sektör, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odaklı yatırımlarla küresel rekabet gücünü artırmayı hedeflerken; ekonomik belirsizlikler, finansmana erişimdeki zorluklar ve dış pazarlardaki dalgalanmalar sektörün büyüme hızını sekteye uğrattı. 2025 ve sonrasında teknoloji odaklı yatırımların sürdürülebilir büyümeye katkı sağlaması beklenirken, sektörün uzun vadeli rekabet gücünü artırması için Ar-Ge, inovasyon ve ihracat dengesine daha fazla odaklanması gerekiyor. MAKFED raporuna göre, 2025 yılına yönelik beklentiler, sektörün toparlanması için ekonomik koşulların iyileşmesi ve dış pazarlarda talebin artmasının da kritik olduğunu gösteriyor.

Makine sanayisine yönelik dikkat çeken veriler, tespitler ve değerlendirmeler ile geleceğe yönelik projeksiyonlara yer verilen kapsamlı çalışmada öne çıkan notlar şöyle:

2023 ve 2024 yılları; küresel ekonomide enflasyonist baskılar, jeopolitik belirsizlikler ve enerji maliyetlerindeki dalgalanmalar gibi meydan okumalar ile şekillenmiştir. Türkiye özelinde ise sektörü etkileyen temel unsurlar arasında fiyat istikrarsızlıkları, kredi daralması ve politika faizinin baskılama unsuru olarak kullanılması ile temel yurtdışı pazarlardaki dalgalı seyir öne çıkmaktadır. Buna rağmen, Türk makine sanayi büyümesini sürdürmüş, sektörde girişim sayısı, ciro, üretim değeri ve katma değer gibi göstergelerde dikkat çekici artışlar kaydedilmiştir. Bununla birlikte 2024’ün ikinci ve üçüncü çeyreğinden sonra ise üretimde dikkat çekici geri çekilmeler görünürlük kazanmaktadır. Makine sektörünün dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odaklı yatırımlara hız vermesi, sektörün küresel rekabet gücünü arttırma potansiyelini yükseltmektedir. Özellikle yapay zeka, otomasyon ve nesnelerin interneti (IoT) gibi teknolojiler, sektördeki verimlilik artışlarına ve üretim süreçlerinin modernizasyonuna büyük katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda, 2025 ve sonrası dönemde teknoloji odaklı yatırımların sürdürülebilir büyümeyi destekleyeceği öngörülmektedir. Buna ek olarak, sektörün ihracat performansı ve uluslararası pazarlardaki konumu, ekonomik dalgalanmalara rağmen güçlenmeye devam etmektedir.

Üretim gelişimi

2024 yılı Ocak-Ağustos dönemi verileri bir önceki yıl aynı dönemi ile kıyaslandığında makine sanayi çarklarında belirgin bir yavaşlama görülmektedir. Türkiye’de uygulanan yüksek faiz politikası, krediyle yapılan yatırımları ve işletme sermayesi finansmanını zorlaştırmakta, bu da üretimi yavaşlatmaktadır. Ayrıca, makine sektörü ihracata büyük ölçüde bağımlı olduğundan, dış pazarlardaki yavaşlama da üretim üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Küresel ekonomik koşullar, özellikle Avrupa ve diğer ana pazarlarındaki durgunluk, ihracat siparişlerini azaltarak sektördeki genel üretim hacmini baskılamaktadır.

2025 yılına yönelik tahminler, sektörün toparlanması için faizlerin düşmesi ve talebin güçlenmesi gerekeceğini işaret etmektedir. 2025’te makine sanayi ve genel olarak imalat sektöründe büyümenin yeniden hız kazanabilmesi için ekonomik koşullarda iyileşme, finansmana erişimin kolaylaşması ve dış pazarlarda talebin artması önem arz etmektedir.

Uluslararası doğrudan yatırımlar

Makine sanayine yönelik yabancı sermaye yatırımları, toplam yabancı sermaye girişine oranla sınırlı kalmaya devam etmektedir. 2021 yılında makine sanayine yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımları 70 milyon dolar olarak kaydedilmiş ve bu sektörde önceki yıllara göre önemli bir artış yaşanmıştır. Ancak, 2022 yılında makine sanayine yönelik yatırımlar yüzde 37,1 oranında azalarak 44 milyon dolara gerilemiştir. Buna rağmen, 2023 yılında makine sanayine yönelik yabancı sermaye yatırımları hızlı bir artış göstererek 114 milyon dolara ulaşmıştır. 2024 yılının ilk yarısında ise makine sanayine yönelik yabancı sermaye yatırımları 6 milyon dolar olarak gerçekleşmiş ve 2023 yılındaki yüksek seviyeden belirgin bir şekilde gerilemiştir. Bu durum, makine sanayinin imalat sanayine yönelik toplam yabancı sermaye yatırımları içindeki payını yüzde 0,8 seviyesine düşürmüştür. Sonuç olarak, makine sanayine yönelik yabancı sermaye yatırımları dalgalı bir seyir izlerken 2023 yılında dikkat çekici bir artış kaydedilmiş, ancak 2024 yılının ilk yarısında bu eğilim tersine dönmüştür.

Firma ölçekleri ve yatırımlar

Makine sanayi, geleneksel olarak sahip olduğu küçük ölçekli işletmeler yapısından orta ölçekli işletmeler yapısına geçişe devam etmektedir. Makine sanayinde firma başına çalışan sayısı 2020 yılında 13,9 kişi olarak gerçekleşmiştir. 2021 yılında bu sayı 14,4 kişiye yükselmiş, 2022 yılında 14,4 kişi ile aynı seviyede kalmıştır. Ancak 2023 yılında firma başına çalışan sayısı 14,2 kişiye gerilemiştir.

2023 yılı, makine sanayinde yatırımların sektörel çeşitlenme ve yenilikçi dönüşüm odaklı bir perspektifle sürdüğünü gösteren bir dönem olmuştur. 2023 yılı tamamında toplam 1.503 teşvik belgesi düzenlenmiştir. 2023 Ocak-Ağustos dönemi itibarıyla ise 19,67 milyar TL yatırım tutarına ulaşıldığını ortaya koymaktadır. Belge adedi açısından bakıldığında 2022 yılının aynı dönemine kıyasla artış olduğu görülmektedir. 2023 yılında komple yeni yatırımlar, sektörün büyümesini sürükleyen önemli bir alan olmaya devam etmiştir. Yıl boyuna yaygın olarak 500 adet teşvik belgesi düzenlenmiştir. 2023 Ocak-Ağustos dönemi itibarıyla ise toplam 8,487 milyar TL yatırım yapılmış, bu yatırımlar özellikle katma değerli üretim ve teknolojik yenilikler odaklı olmuştur. Tevsi yatırımları ise yıl boyuna yaygın olarak 788 adet ile adet bazında önemli bir büyüme kaydederken; 2023 Ocak-Ağustos dönemi itibarıyla toplam 7,38 milyar TL’lik bir yatırım büyüklüğüne ulaşılmıştır. Bu yatırımlar daha çok kapasite arttırımı ve yenileme ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. 2023 yılı verileri, makine sektöründe yerli makine kullanımının artış trendini sürdürdüğünü ve önemli bir dönüm noktasına ulaştığını göstermektedir. Yerli makine kullanım oranı yüzde 58’e yükselirken, yabancı makine kullanım oranı yüzde 42’ye gerilemiştir. Bu değişim, yerli makine üreticilerinin rekabet gücünü arttırdığını, yatırımcılar nezdinde daha fazla tercih edilir hale geldiğini ve Türkiye’nin makine sektöründe iç üretim kapasitesini güçlendirdiğini ortaya koymaktadır.

Şirketlerin mali yapıları

2023 yılı makine sanayinde artan maliyetlerin, özellikle enerji ve hammadde fiyatlarındaki yükselişin ve kur dalgalanmalarının gelir-gider yapısı üzerinde baskı yarattığı bir yıl olmuştur. Faaliyet giderlerindeki artışlar ve brüt kâr marjındaki düşüşler, sektörün karlılık oranlarında gerilemeye yol açmıştır. Ancak döviz bazlı gelirlerin ve düşük finansman maliyetlerinin etkisiyle, sektör genel olarak karlılığını büyük ölçüde korumayı başarmıştır. Gelecek dönemlerde karlılığı arttırmak için maliyet yönetimi, Ar-Ge yatırımları ve katma değerli üretim odaklı stratejilere ihtiyaç duyulmaktadır.

2023 yılında makine sanayinde kısa vadeli borçlanma artarken uzun vadeli finansman azalmış, özkaynak oranı ise sınırlı bir düşüş göstermiştir. Dönen varlıkların oranındaki yükseliş, firmaların likidite yönetimine odaklandığını ve yatırımların yavaşladığını ortaya koymaktadır. Makine sanayi firmalarının bilançolarındaki pasif yapısı incelendiğinde; 2022’de yüzde 41,1 olan özkaynak oranı, 2023 yılında hafif bir düşüşle yüzde 40,8’e gerilemiştir. Bu durum, şirketlerin borçlanmayı arttırarak faaliyetlerini finanse ettiğini göstermektedir. 2023 yılı makine sanayi açısından borçlanma yapısında kısa vadeli kaynakların öneminin arttığı, uzun vadeli kaynakların ise azaldığı bir yıl olmuştur. Özkaynak oranındaki sınırlı gerileme, firmaların borçlanma yoluyla faaliyetlerini sürdürme çabasının sürdüğünü göstermektedir. Dönen varlık oranındaki artış, sektördeki likidite yönetiminin ön planda olduğunu ve firmaların kısa vadeli nakit ihtiyaçlarını karşılamak için stoklarını ve ticari alacaklarını arttırdığını düşündürmektedir.

Performans değerlendirmesi

2023 yılında Türk makine sanayinde değerlendirilen 18 göstergeden 12’si pozitif, 1’i durağan ve 5’i negatif gelişme göstermiştir. Bu durum, sektörde genel olarak pozitif bir görünüm sergilendiğini ancak bazı göstergelerde gerileme olduğunu ortaya koymaktadır. İstihdam ve üretime yönelik göstergelerde pozitif performans sürmüştür. Ar-Ge harcamalarında güçlü bir artış kaydedilmesine rağmen, endüstriyel tasarım ve yenilikçilikle ilgili göstergelerde zayıflama yaşanmıştır. Özellikle yerli patent ve faydalı model sayısındaki düşüş, yenilikçi kapasiteye dair olumsuz bir sinyal oluşturmaktadır. İhracat göstergelerinde pozitif performans korunmuş, ihracat miktarı artmaya devam etmiştir. Dünya ihracatı içindeki payın yüzde 0,98’e yükselmesi, sektördeki küresel rekabet gücünün artışını işaret ederken, Türkiye ihracatı içindeki pay ise pozitif bir görünüm sergilemiştir. Ancak, ihracatın ithalatı karşılama oranındaki düşüş, dış ticaret dengesinde zayıflamaya işaret etmektedir. Yatırım teşvik belgelerinin sayısında artış görülmüş olsa da, teşvikli yatırımların etkinliği ve genel yatırım iştahının sınırlı kalması dikkat çekmektedir. 2023 yılında Türk makine sanayi, küresel ekonomik koşullardaki zorluklara rağmen istihdam, üretim ve ihracat alanlarında güçlü bir görünüm sergilemiştir. Ancak, Ar-Ge ve yenilikçilik göstergelerindeki durağanlık ve dış ticaretteki dengesizlikler, uzun vadeli büyüme ve rekabetçilik açısından dikkatle ele alınması gereken alanlar olarak öne çıkmaktadır. Sektörün dayanıklılığı ve büyüme potansiyeli, bu alanlardaki gelişmelerle desteklenmelidir.

Teknoloji faaliyetleri

Makine sanayinin Ar-Ge harcamaları, 2020-2023 arasında nominal olarak beş kat artarken, reel olarak her yıl ortalama yüzde 9,4 (CAGR) artış sergilemiş, ancak imalat sanayii içindeki payı gerilemiştir. Sektörün Ar-Ge faaliyetlerinde özkaynak finansmanı güçlü bir bağımsızlık sağlarken, nitelikli personel ve Ar-Ge çalışanlarının imalat sanayisi içindeki payındaki azalma, sektörel rekabet gücünü artırmak için daha fazla yatırım ihtiyacını vurgulamaktadır. 2020-2023 yılları arasında makine sanayinde Ar-Ge harcamaları nominal olarak yaklaşık beş kat artarak 1.772 milyon TL’den 9.010 milyon TL’ye yükselmiştir. Makine sanayi Ar-Ge harcamalarının sürdürülebilir büyümesi için, fiyat etkilerinden bağımsız reel artışların sağlanması, özellikle teknolojik altyapı ve işgücüne yapılan yatırımların arttırılması kritik önem taşımaktadır. Reel büyümenin desteklenmesi, sektörün küresel rekabet gücünü artırma hedeflerine ulaşmasında temel rol oynayacaktır.

2020-2023 arasında Ar-Ge harcamalarının ciro içindeki payı yüzde 1,11’den yüzde 0,96’ya gerilemiştir. Ar-Ge harcamalarının ciro içindeki payında meydana gelen bu düşüş, sektörün cirosal büyümesine paralel bir şekilde Ar-Ge yatırımlarını arttırmada yeterince hızlı hareket edemediğine işaret etmektedir. Makine sanayinin cirosu, reel olarak da Ar-Ge harcamalarından daha hızlı büyümüştür. Bu durum, sektörün genel büyümesinin Ar-Ge harcamalarına oranla daha yüksek bir ivme yakaladığını göstermektedir. Ar-Ge harcamalarının ciro büyümesini daha fazla desteklemesi için, sektörün teknoloji yatırımlarını arttırması ve bu harcamaları etkin bir şekilde yönetmesi kritik önem taşımaktadır.

2024 itibarıyla Türkiye genelinde 169 Ar-Ge merkezi (yüzde 12,7), 37 tasarım merkezi (yüzde 11,1), 271 TÜR belgesi (yüzde 19,6) ve 64 teknoyatırım projesiyle (yüzde 31,4) teknoloji geliştirme ve inovasyon alanında öncü bir rol üstlenmiştir. Ayrıca makine sektörü, teknoloji geliştirme bölgelerinde yüzde 0,95’lik payla temsil edilmektedir. Kamunun teknoloji destekleri, makine sanayinin Ar-Ge ve inovasyon kapasitesini arttırarak küresel rekabet gücüne doğrudan katkı sağlamaktadır. Özellikle proje bazlı kamu teşvikleri, sektörün yüksek katma değerli üretim ve teknolojik dönüşüm hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynamaktadır. Kamu desteğinin daha etkin kullanımı, makine sanayinde sürdürülebilir büyüme ve yenilikçilik için bir kaldıraç görevi görmektedir.

2024 yılı itibarıyla Türkiye’de faaliyet gösteren toplam 1.327 adet Ar-Ge merkezi ve 332 adet tasarım merkezi, sanayinin teknoloji geliştirme ve inovasyon kapasitesini destekleyen önemli yapılar olarak dikkat çekmektedir. Makine ve Teçhizat İmalatı ile otomotiv sektörü, her biri 169 ve 166 Ar-Ge merkeziyle (yüzde 12,7 ve yüzde 12,5) lider sektörler arasında yer almakta ve tasarım merkezi sayıları da 37 (yüzde 11,1) ile yüksek bir seviyededir. Bu iki sektör, hem Ar-Ge hem de tasarım süreçlerinde güçlü bir performans sergileyerek sanayi üretiminde ve teknoloji geliştirmede öncü roller üstlenmektedir.

2024 yılı itibarıyla Türkiye’de toplam 1.386 TÜR belgesi bulunmakta olup, bu belgeler sanayi sektörlerinin teknoloji geliştirme ve yenilik kapasitesini yansıtmaktadır. Makine ve Teçhizat İmalatı sektörü, 271 belgeyle toplam belgelerin yüzde 19,6’sını oluşturarak, yazılım ve telekomünikasyon sektöründen sonra en yüksek belge sayısına sahip ikinci sektör olmuştur. Bu durum, makine sektörünün üretim ve teknoloji geliştirmede kritik bir rol oynadığını göstermektedir.

Diğer taraftan Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı kapsamında yüksek teknoloji ürünlerin ticarileşmesi ve bu ürünlere yönelik yatırımların arttırılmasını hedefleyen “teknoyatırım” projelerinde, Makine ve Teçhizat İmalatı sektörü yine öne çıkmaktadır. Toplam 204 proje içinde 64 proje (yüzde 31,4) ile en yüksek paya sahip olan makine sektörü, teknolojik ürün geliştirme ve ticarileştirme açısından lider konumdadır. Bu durum, makine sanayinin yüksek katma değerli ürünlerin geliştirilmesinde ve üretim süreçlerinin inovasyonla desteklenmesinde önemli bir role sahip olduğunu göstermektedir.

2025 beklentileri

2025 tahminleri, küresel ekonomik büyümenin stabil bir seyir izleyeceğini işaret etmektedir. Küresel mal ticareti hacmi ise, 2024 yılında 23,9 trilyon USD olarak tahmin edilmekte ve 2025 yılında ise yüzde 3,8’lik bir artışla 24,8 trilyon USD’ye ulaşması beklenmektedir. Gerek OECD gerekse de IMF, dünya ekonomisinin 2024’te yüzde 3,2 büyümesini öngörmektedir. Bununla birlikte 2025’te IMF yüzde 3,2 ve OECD ise yüzde 3,3 olarak hafif bir toparlanma öngörüsünde birleşmektedir. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin genel olarak gelişmiş ülkelere kıyasla daha yüksek büyüme oranları sergilemekte olduğunu ve küresel büyüme performansını büyük ölçüde bu ülkelerin belirleyeceği anlaşılmaktadır. 2025’te ticaret hacminin yüzde 3,2 oranında büyüme göstermesi beklenmektedir. Bu artış, pandemiden sonraki toparlanma sürecinin daha istikrarlı bir döneme girdiğini işaret etmektedir. Türkiye için ise 2025 ve 2026 GSYİH büyüme beklentisi sırasıyla yüzde 2,7 ve yüzde 4,5’tir. Türkiye’de ekonomi yumuşak inişe hazırlanmaktadır.