Firma temsilcileri, “Ya Çin, Mısır gibi devlet desteğini arkasına almış ülkelerle, ya da İtalya gibi moda, tasarım ve markaya yön veren ülkelerle rekabet edeceğiz. İkinci seçenek daha mantıklı geliyor. Çünkü, istemesek de sektörde segment atladık, artık işçilik yönünden avantajlı değiliz” şeklinde görüş belirtiyor.
AYDIN DAĞTEKİN – GÖKSEL BAŞARAN
Yüksek girdi maliyetleri, zorlu Çin rekabeti, düşük kur ve dünya ekonomilerindeki durgunluk nedeniyle küresel pazarlarda yıllardır rekabet etmekte zorlanan tekstil sektörü, eski hareketli günlerini mumla arıyor. Sektörden gelen değerlendirmeler üretim, ihracat ve istihdam açısından bakıldığında Türkiye’nin lokomotif sektörleri arasında yer alan tekstilin, bugün yol ayrımında olduğuna işaret ediyor. Konkordato ve iflas haberlerinin de geldiği sektörde faaliyet gösteren Bursa’daki firmaların yetkilileri, “Ya Çin, Mısır gibi devlet desteğini arkasına almış, bu nedenle maliyet avantajını elinde bulunduran ülkelerle, ya da İtalya gibi moda, tasarım ve markaya yön veren ülkelerle rekabet edeceğiz. İkinci seçenek, yani İtalya gibi moda, marka ve tasarıma yönelerek butik ve kaliteli üretim yapmak daha mantıklı geliyor. Çünkü, istemesek de segment atladık, artık işçilik açısından avantajlı değiliz” dediler.
Yiğit Durak
Durak Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama Direktörü
Sektör daha fazla desteklenmeli
İplik başta olmak üzere tekstil endüstrisi, hem Türkiye hem de üretim merkezimizin olduğu Bursa için en önemli üretim güçlerinden birisidir. Yarattığı ihracat gücünün yanı sıra sağladığı istihdam ile tekstil endüstrisi Bursa ve Türkiye için olmazsa olmazdır. Ancak son dönemde yaşanan olumsuz ekonomik gelişmeler nedeniyle endüstri paydaşları zorlu bir süreçten geçiyor. Bu nedenle hem finansmana erişim hem de yeni pazarlara ihracat noktasında sektörün daha fazla desteklenmesi gerekiyor. Yerli tekstil endüstrimizin yurt dışına kaçmasına ancak bu şekilde engel olunabilir.
Durak Tekstil stratejik olarak ihracatı odağına almış bir firma ve ihracat pazarlarını da çeşitlendirmeyi başardık. Bu nedenle yerel dalgalanmalar bizleri birçok sektör mensubu gibi derinden etkilemiyor. Kısa, orta ve uzun vadeli planlarımıza bağlı kalarak adımlarımızı atıyoruz. Turquality belgesini de almış olmanın verdiği güçle, ihracat pazarlarında gücümüzü daha derine nüfuz ettirmek için çalışıyoruz. Hedef pazarlarımız içinde Amerika öne çıkıyor. Yeni yapılanmalar ve stratejilerle ABD başta olmak üzere Batı ve Doğu Avrupa ile Rusya ve çevre bölgesinde pazar gücümüze paralel olarak marka bilinirliğimizi ve değerimizi artıracağız.
Konkordato ve iflas haberlerini endişe ile izliyoruz
2024 Türk tekstil endüstrisi için ihracatta esasen güç kaybedilen bir yıl oldu, bunda sadece Türkiye’nin kendi özel koşulları değil bölgesel ve uluslararası güncel gelişmeler de etkili oldu. Tekstil endüstrimizin rekabetçi gücünün korunabilmesi, tedarik ve pazarlama süreçlerinin kesintisiz ve güçlü bir şekilde yürütülebilmesi gerekiyor. Tekstil endüstrisinde bizler bir zincirin halkaları gibiyiz ve zincirde bir halkada oluşabilecek problemler tüm sektörde zincirleme sonuçlar yaratıyor. Konkordato ve iflas haberlerini bu bağlamda büyük bir dikkat ve endişe ile izliyoruz. Umarız bu kötü haberlerin devamı gelmez ve sektörümüz en az hasarla süreci atlatır. 2024 yılında uygulanan yeni ekonomik önlemlerin makro sonuçlarının 2025 ve 2026 yıllarında görülebileceğini düşünüyoruz, dolayısıyla önümüzdeki dönemde pazara ilişkin daha iyi beklentilere sahibiz, ancak bunun için şimdiki zorlu koşullarda ayakta kalmak gerekiyor. Durak Tekstil olarak biz bu süreci güçlü bir finansal ve kurumsal yapı ile atlatıyoruz, üretimimiz ve satışlarımız aynı seviyelerde devam ediyor ve bu sayede pazarda herhangi olumsuz bir sonuç yaşamadık.
Döviz kurunda ve faizlerde yaşanan güncel gelişmeler de açıkça yeni yatırımları cazip hale getirmiyor. Bir nevi parayı elinde tut, harcama yönündeki sıkılaştırma politikaları kısa sürede cari açık açısından olumlu sonuçlar verebilir ancak uzun sürdüğünde pazarlarda küçülme ve sonunda üretimde dönülemez kayıplara yol açabilir. Bir politika başarılı olduğu noktada bir sonraki süreç için yeniden mutlaka revize edilmeli, değişen koşullar için yeni politikalar için cesaret gösterilmelidir.
Ali Serdar Kükrer
Kükrer Tekstil YKB
Sektör olarak moda ve marka yaratmalıyız
Üç kuşaktır tekstil sektörü içerisinde olan bir firmayız ancak bugüne kadar hiç görmediğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Sektörümüzde şu anda en temel sorunun maliyetlerin tutmaması olduğu düşüncesindeyim. Tekstil, kumaş, ev tekstili ve konfeksiyon sektörü dünya ile rekabet edemez duruma geldi. Her alanda olduğu gibi Çin bizim sektörümüzde de tüm pazarları ele geçirdi.
Tekstil sektöründe piyasaların tam olarak ne zaman açılacağını ön göremiyoruz. Dünyada global sıkıntı var ve Türkiye’de de enflasyonla mücadele içindeyiz. İş dünyası olarak bu sıkıntıları bizim kendi başımıza çözmemiz mümkün değil. Resesyon ortamında ve yaşanan global ekonomik krizinden yöneticilerimiz ve hükümetimizin alacağı önlemlerle çıkılacağı inancındayım.2025’in ikinci yarısından sonra genel olarak piyasalarda hareketlenme bekliyorlar. Bu durumun hep böyle gitmeyeceğini düşünüyorum. Yurt içi ve yurt dışında katıldığım fuarlardan sonra daha ümitlendim.
Tekstil yol ayrımında diye yorum yapan arkadaşlarımız var. Maliyet artışlarından dolayı Çin gibi fasoncu olma fırsatını kaçırdık. Bizde Mısır’a, Fas’a gidip oralarda üretim yapalım diye düşünenler var ama oralarda da yeterince insan gücü yok. Giden arkadaşlarımızla da görüşmeler yaptık. İkinci seçenek, yani İtalya gibi moda, marka ve tasarıma yönelerek butik ve kaliteli üretim yapmak daha mantıklı geliyor. İtalya gibi organizatör olup, yetmediğin işleri dışarda yaptırıp, ürünü tamamlayıp Türkiye’den ihraç edilebilir hale getirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Moda ve marka olmalıyız bence. Çünkü, istemesek de segment atladık, artık işçilik açısından avantajlı değiliz. Mısır, Pakistan, Çin var, çoğunun üzerindeyiz. Sektör olarak moda ve marka yaratmalıyız. Bu durum sektörde dönüşümü zorunlu kılıyor.
Onur Kırayoğlu
Kırayteks YKÜ
Maliyetler dengelensin, diğer sorunları sanayici çözer
Yatak sektörü Türkiye’de büyük bir sektör, sürekli büyümeye devam eden bir sektör. Yatak yan sanayi bu anlamda çok önemli; yaklaşık 3,5 milyar dolarlık bir hacme sahip. 1,5 milyar dolar da ihracat yapan bir sektör. Bu anlamda Türkiye’de çok gözle görülmeyen bir sektör ama ekonomik anlamda da yapıtaşı bir sektör.
Dünyada bu faiz ortamı ve pandemi sonrası koşullar baş gösterince, ev tekstili ve ilişkili sektörlerde düşüşler yaşandı. Bunlardan bir tanesi yatak sektörü. Pandeminin son senesinde aslında bu sektör büyük bir patlama yaşamıştı. Biz bu patlama sonrasında 1-2 yıl durgunluk yaşanacağını biliyorduk, şu anda o durgunluğun yaşandığı dönemdeyiz. Bunun biraz sonuçlarını yaşıyoruz açıkçası. Lakin şöyle; 2024’le birlikte 2025 yılında da durgunluk beklerken, 2026’dan tekrar bir çıkış beklentimiz var.
Sektörün sorunlarına değinecek olursak, hammadde ve buradaki artışlar en büyük sorunlarımızdan biri. İşçilik maliyetleri keza öyle. Global sorunlar var, evet ama ülkemize ait sorunlar da var. Bunlar kısa vadede aşılabilecek sorunlar değil, ancak orta ve uzun vadeli planlamalarla aşılabilecek sorunlar. Bir kere Türkiye’de hakiki hammaddenin artması, enerji fiyatlarının dengelenmesi, kur baskısının bir şekilde çözümlenmesi gerekiyor. Bunlar hem yatırımlar, hem de ekonomik programın orta ve uzun vadede doğru işlemesiyle çözülebilecek sorunlar. Bunlar çözüldükten sonra sanayiciler olarak diğer sorunları çözeriz biz. Yani doğru ortamda yatırım yapmaktan korkan insanlar değiliz biz. Ufak bir ışık gördüğümüzde, hemen yatırım yapmaya yönelen insanlarız, karakterimiz bu.
Bugün dünyada en büyük ana konulardan biri, enerji ve enerjinin dönüşümü, yeşil enerji, enerji maliyetlerini düşürmek. Bu anlamda Türkiye özellikle güneş ve rüzgar enerjisinde geniş topraklara sahip bereketli bir ülke, aynı zamanda ihtiyaç duyuyor, çünkü sanayisi büyümeye devam ediyor. Bizim şu anda en büyük beklentimiz, teşvikler anlamında, enerji yatırımı. Enerji yatırımlarında teşviklerin artırılmasını bekliyoruz. Çünkü dünya şu anda dönüşüyor, yeşil enerjiye yöneliyor. Ana büyük alıcılar, sizin karbon ayak iziniz belli değilse, yeşil enerji kullanmıyorsanız, sizden mal bile almıyorlar. Dolayısıyla biz bu dönüşümü sırf bu anlamıyla bile sağlamak zorundayız.
Semih Kaynar
Ventsa Tekstil Genel Müdürü
Ar-Ge ve inovasyon ile farklı yol çizmeliyiz
Tekstil sektöründe sanayiciler olarak ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Hem finansal sıkılaşma hem de Türkiye’nin çevresindeki savaşlardan dolayı işlerimizde gerileme mevcut hatta tamamen durma noktasına geldi.
Dünyadaki savaş ortamının giderek artması sanayicilerin önünü görmesini zorlaştırıyor. İş dünyası olarak finansal sıkılaşmanın adım adım gevşetilmesi ve yıl sonundan itibaren faiz indirimlerinin başlamasını beklemekteyiz. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde 2024 yılının son çeyreğiyle birlikte 2025 yılının çok parlak geçeceğini düşünmüyorum. Ancak biz tüm planlarımızı 2025’in üçüncü çeyreğine göre yapıyoruz.
Bursa’daki tekstilcilerin yüzde 80’i global firmalarla çalışıyor. Şu an global firmalardan da siparişler gelmiyor. Çünkü Türkiye’deki üretim maliyetleri çok yüksek ve rekabet gücümüzü neredeyse bitiriyor. Avrupa ve diğer yakın coğrafya pazarları çok durgun. ABD pazarında diğer bölgelere göre büyüme mevcut ancak Türkiye için zor bir pazar.
Tekstil sektörü olarak yönümüzü iyi belirlemeliyiz. Çin ve Mısır gibi ülkelerle mücadeleye mi gireceğiz ya da İtalya gibi moda, marka ve tasarımda kendini kanıtlamış ülkelerle rekabete mi edeceğiz. Biz bu yüzden inovasyon ve Ar-Ge ile, butik işlerle, farklı bir yol çizmek zorundayız. Başka çıkışımız yok maalesef. Firma olarak da biz bunu seçtik ve bu şekilde yürüyoruz, umarım düşündüğümüz de gerçekleşir.
Emre Şahin Yılmaz
Yılmaz Şirketler Grubu YKÜ ve Marsteks Gen. Md.
Bu bir sallama dönemi, güçlü olan kalıyor
Enflasyonu düşürmek için uygulanan programa diyecek bir şey yok tabi ki, ancak ben işlerin açılacağını düşünüyorum. Özellikle 2025’in yaz aylarına doğru… “Şu kışı atlatalım” diyorlar ya, şu kışı atlatsak, her şeyin daha iyi olacağını düşünüyorum. Tabi piyasada bir nakit sıkışıklığı var ve ihracat yine de iç piyasadan daha hızlı şu anda. Ancak ihracat şu anda bizi zorluyor. Arkadaşlarımız devamlı yurtdışına gidip geliyorlar. Balkanlar, Amerika, Avrupa… Avrupa zaten kendisi durgun. Bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
Ama ben şöyle düşünüyorum; 2025 yılının bizler için, Türkiye için daha iyi bir yıl olacağını temenni ediyorum. Umarım da öyle olur. Ama şu anda standart gidiyoruz, şu anda aslında biraz kendimizi koruyor gibiyiz. Bu bir sallama dönemi, güçlü olan kalıyor, kendini koruyor. Şu anda biz mal satıp kendi üretimimize bakıyoruz.
Teşvikli destekleme konusuna değinecek olursak, devlet özellikle yurtdışı fuarları konusunda ciddi teşvikler veriyor. Ancak teşvikler daha da çoğaltılmalı, çünkü paranın değeri düştüğü için, fiyatı biraz daha artırmaları gerekiyor. Para kazanmak zaten çok zor şu devirde. Karlı satış yapmak çok zor, rekabet çok fazla var. Teşvikler konusunda devletin cirosal anlamda biraz daha üreticiyi desteklemesi gerektiğini düşünüyorum.
Halihazırda yaklaşık 75 ülkeye ihracat yapıyoruz. Ama tabi hepsi çok aktif değil. Bizim aslında en büyük hedefimiz Amerika’ya satış yapmak, birkaç yerde de başladık. Şunu görüyorum; orada siparişler hep çok fazla metrajlı oluyor. Hedef ABD pazarında güçlenmek, Balkanlar’da iyiyiz. Aynı şekilde İngiltere, İspanya gibi pazarlarda güçlenmeyi hedefliyoruz. Marsteks olarak yatak kumaşlarının yüzde 60’ını ihracata gönderiyoruz. Toplam üretimdeki ihracat payını yüzde 70’e çıkarmak istiyoruz, çünkü Türkiye’de iş yapmak, para toplamak zor. Bu anlamda ihracata daha fazla ağırlık vermek, bizim için iyi olacak.
Cenk Ünal
Ünallar Tekstil Genel Koordinatörü
Üretim yapmanın bedeli giderek daha ağırlaşıyor
Firmamız dokuma kumaş üretiminde 50 senedir aktif olarak çalışmakta. 2023 senesinden bu yana sektörümüzde genel bir daralma var, özellikle konfeksiyon tarafında maliyet kaynaklı büyük bir daralma ve firmalarda küçülmeler görüyoruz. Biz üretimdeki kapasiteyi Mart 2023’ten bu yana düşürmedik. Ama her geçen gün bunun bedeli biraz daha ağırlaşıyor. En başında işçilik maliyetleri rakip ülkelere kıyasla çok yüksek. Onun dışında iş yapabilmek için gerekli olan hammaddenin tedarik edilmesi her geçen gün zorlaşıyor. Buna rağmen teknolojide güncel kalabilmek için yatırıma devam ediyoruz, sene içerisinde üretim kapasitemizi yüzde 10 artıracak makina alımı yaptık ve buna her sene devam etmeyi planlıyoruz.
İhracat oranımızı artırmak için çaba sarf ediyoruz. 2024 yılı ortalamamızda yüzde 40 direkt, yüzde 25 dolaylı ihracatımız var. İhracat oranımızı artırmamız gerekiyor, çünkü iç pazardaki fiyatlamalar sonucunda oluşan durum stabil değil.
2025 yılı beklentilerine gelince, bize göre 2025, 2024’ten çok farklı olmayacak. Yine yüzde 60-70 sektörel kapasiteyle işe devam edeceğimizi düşünüyoruz. Ama bazı firmalardaki küçülmeler kalıcı hale gelebilir.
Tekstil, Türkiye’ye -özellikle dokuma kumaş- İtalya’dan kaydı. Şu anda tekstilin İtalya’dan Türkiye’ye kaymasındaki sebepleri ülkemizde yaşıyoruz. Eğer problemler bu şekilde devam ederse, tekstil Türkiye’den başka ülkelere kayacak. Peki şu anda neyi hedeflemeliyiz?.. Ya piyasamızın 6-7 sene önceki seviyede yatırıma uygun, sabit dolar bazında işçilikli, fiyatlamada 1 senelik öngörülebilir hale gelmesini beklerken küçülmeye gideceğiz, ya da İtalya’nın bugünkü pozisyonu gibi butik üretime kayıp, olan kapasiteyi birbirinden farklı kalitelerle, düşük metrajlarla hizmet verebilecek seviyelere getirerek, çalışmaya eleman sayısı, maliyet ve fiyatları artırarak devam edeceğiz. Buradaki kırılım, biraz Türkiye’nin ekonomik gidişatına bağlı olarak değişecek. Eski işlerimizi aynı şartlarda yapmaya çalışmaya devam edersek ya küçülmeye gideceğiz ya da üretimi Türkiye dışındaki yerlere kaydıracağız.
Biz firma olarak son 7 senedir butik üretime kayarak kapasiteyi doğru planlama ve çok çeşitle doldurmayı tercih ettik. Aynı metrajdaki üretimi, müşteri ve sipariş sayısını artırarak sağlıyoruz.
Kapasiteleri butik üretimin organizasyonunu sağlamaya uygun olmayan, yüksek hacim hedefli firmalar içinse bir ayaklarını ülke dışında konumlandırmaları idealdeki kar oranlarına ulaşmaları için zorunlu hale gelmeye başlıyor.