Yeni ekonomi yönetimi oluşmaya başladı. Bu noktada karşımıza Merkez Bankası’na atanan yeni başkan çıkıyor. Genç, eğitimli ve küresel ölçekte kariyere sahip bir kadının atanması memnuniyetle karşılandı. Diğer taraftan ABD’de yönettiği bankanın aktiflerini çılgınca para basıldığı dönemde 10 kat artırıp negatif getirili bonolara yatırarak bankayı batırdığı iddialarının da mahkeme konusu olduğu yazılmakta.
Bu yazı yazıldığı gün yeni bakan koltuğunda 7 gününü tamamlamıştı. Geçen bir hafta boyunca İngilizce atılan sosyal medya mesajları dışında bir aktivite göremesek de toplum beklentisini koruyor.
Burada yaklaşık 15 yıldır aynı şeyleri yazıyoruz. Türkiye’de gerçek enflasyon bilinmemektedir. Bu durumda piyasa nasıl sağlıklı karar verebilir? Bu uzun süre zarfında TL satılmış ve vergiye muhatap olamadan büyük servet transferleri gerçekleşmiştir. Sonunda ultra negatif bir gerçeklikten kopuş hamlesiyle süreç taçlandırılmıştır. Dünya ekonomi tarihine geçen bu deneme sonucunda Türkiye ekonomisi sürdürülemez bir noktaya ulaşmıştır.
Gelinen noktada irrasyonellikten rasyonelliğe dönüşüleceği söylenmektedir.
Faizin yükseltileceğinden ve kemer sıkılacağından dem vurulmaktadır. Kemer sıkılması bir gerektir ya faiz?
Burada defalarca yazdığımız gibi faizi merkez bankaları belirlemez, faiz serbest piyasada belirlenir ve merkez bankaları piyasaları takip eder.
Serbest piyasansın hüküm sürdüğü demokratik, hukuk devletlerinin tümünde durum budur.
Demek ki; ülkenin önceliği faizi arttırmak değildir. Türkiye kuralların işlediği, demokratik, hukuk devleti niteliğine bir an önce kavuşmalıdır.
Mesela, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bağımsız bir şekilde son 21 yılda oluşan enflasyonu gerçek olarak hesaplamalıdır. Sonrasında faizin bankalarla yapılan işbirliğiyle kapalı kapılar ardında değil, serbest piyasada belirlenmesi sağlanmalıdır. Ekonomi yönetimi serbest piyasayı ikna edici politikaları uygulaması bu şekilde sağlanabilir.
Başka bir alternatif yoktur, ekonomi artık dikiş tutmamaktadır. Döviz piyasalarına müdahale edildiği gün TL %0,5 değer kaybetmekte, müdahale edilmediği günse kayıp %5’lere ulaşmaktadır.
Yeni Merkez Bankası Başkanımızın geçmişte uzun dönem çalıştığı yatırım bankasından yapılan açıklama kısa bir süre içerisinde TL faizinin %40’a çıkarılacağı yönündedir. Mevduat faizlerinin %40’a yaklaştığı söylendiği bir ortamda bu yükselişin etkisinin çok sınırlı olacağı ve uzun vadede bir iş yaramayacağı açıktır.
Dediğimiz gibi bugün faizin nerede oluşacağının tartışılması gereksiz ve faydasızdır.
Toplum olarak kurum ve kuralların tam olarak işlediği şeffaf bir yönetimin oluşturulmasını ve bu sayede güvenin tesis edilmesini talep etmek durumundayız.
Türkiye’nin sorunu yönetimseldir, bugünkü şartlarda faizini 100’e çıkarsanız vatandaşınız altınını ve dövizini bozmadığı sürece hiçbir işe yaramayacaktır.