Yönetim yetki devrinin  ceza hukukuna yansıması

Anonim şirket yönetimini;
- Şirket işlerinin yürütülmesi,
- Pay sahipleri ile şirket arasındaki ilişkilerin yürütülmesi,
amacıyla kanun ve esas sözleşmenin yüklediği işlerin yapılması olarak değerlendirmek mümkündür. (1)
Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Ancak bunun kanuni istisnaları da vardır. (TTK m. 365 , 367, 375 ). TTK m. 366 (1) hükmüne göre ;  “ Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekalet etmek üzere , en az bir başkan vekili seçer. Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir.” Hükümde , başkanın ve vekilinin veya bunlardan birinin seçiminin genel kurulca da yapılabilmesinden amaç, başkan ve vekiline güç kazandırmaktır.     
TTK’nında yönetim kurulunun hemen hemen üyelerinin tümünün, yürütme yetkisini haiz olmayan üye konumuna geçebildiği esnek bir rejim benimsenmiştir. Yönetimin devri için esas sözleşmede hüküm bulunması conditio sine qua non’dur (onsuz olmaz veya olmazsa olmaz), bu hususta genel kurul kararı yeterli değildir. Diğer bir conditio sine qua non da, devrin, bir iç yönerge ile yapılması zorunluluğudur.
Nitekim, TTK m. 367 hükmüne göre “ (1) Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir.(...)
(2) Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir. ” 
Yönetimin bu anlamda devri, organsal işlevin devridir. Böylece bir iç ilişki hakkı olan yönetimin kısmen veya tamamen devrine olanak verilmiştir. Yönetim devri, kural olarak temsil yetkisinin devrini içermez. 
TTK’nun 367 nci ve 370 (2) madde fıkrası hükümlerinde yer alan sistemi yönetim kurulu üyelerini, yönetim hakkını haiz olan ve olmayan üyeler ayırımına tabi tutmaya da elverişlidir. Devir organsal işlevleri içerdiğinden sorumluluk yönünden önemli sonuçlar doğurur. Söz konusu sorumluluk, hem medeni hukuk hem de ceza hukuku bakımından önemlidir. 
Yetkili organlar vasıtası ile yürütülen iş sırasında bir zararlandırıcı olay (iş kazası) meydana gelirse burada hem işveren konumunda olan tüzel kişilik (şirket), hem de bu tüzel kişiliği temsil eden yetkililer (işveren vekili, müdür vs.) bakımından 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümleri kapsamında ayrı ayrı değerlendirme yapmak gerekir. (2) 
 Nitekim, emsal bir olayda Yargıtay 12. Ceza Dairesi 29.011.2015 tarih, 2014/7727 Esas ve 2015/1525 Karar sayılı içtihadında; ... sanığın işletmenin idaresini işine ehil olan ... ‘a devretmesi nedeniyle sanığa yüklenecek kusur bulunmadığı gözetilip, beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, (...) BOZULMASINA ..  karar verildi.” görüşünü belirtmiştir.
Yönetimin devri için sadece esas sözleşmede hüküm bulunması ve bu hususta genel kurul kararı yeterli değildir. Ayrıca devrin, bir yönetim yönergesi ile de yapılması gerekir. Yönerge üretim öncesini, üretimi, pazarlamayı, muhasebenin yapısını, işleyişini, görev tanımlarıyla şemasını içerir ;  “yönetimi” bir bütün halinde düzenler. Yönergede yönetim şemasının verilmesi yeterli değildir; karar ve atama yetkileri ile işletmenin teknik, ticari ve hukuki açıdan yönetimine ilişkin esasları da içermelidir. Bu tasarruf temsilcilerin yetki alanlarının da açıkça belirlenmesinde önem kazanır. Bu yönergeyi genel kurul veya yönetim kurulu onaylayabilir. Yönetim yönergesi, devri uygulamaya ilişkin hükümlerini göstermesi bakımından önemlidir. Yönetim yönergesi hakkında pay sahipleri de bilgilendirilmelidir. 
6102 sayılı Kanun’un 553/2. maddesinde ise yönetim kurulunun kanundan doğan ya da esas sözleşmeden kaynaklanan devir yetkisini kullanarak, görev ve yetkilerini devretmesi hâlinde sorumluluğun görev ve yetkiyi devralan kişilere ait olduğu, yönetim kurulunun sorumluluğunun sadece “yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermek” ile sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır. 
6102 sayılı Kanun’un 553/3. maddesinde ise, hiç kimsenin kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamayacağı, bu sorumlu olmama durumunun gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamayacağı düzenlenmiştir. 
6102 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemelere göre yönetim kurulunun gerçek sorumluluğu, üst düzey yönetim için söz konusu olmalı, gündelik işler için sorumluluk alanında uzman ve ehil kimselere bırakılmalı, yönetim kurulu alanında uzman ve ehil kimselerin atanmasındaki özen borcundan kaynaklanan sorumluluğu ise layıkıyla yerine getirmelidir.
TTK’nında  yer alan bu düzenlemelerin, Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğuna ilişkin olup, bu hukuki sorumluluk aynı Kanunlarda yer alan cezai sorumluluğun belirlenmesinde dikkate alınabilecektir. Ancak, diğer Kanunlarda yer alan suçlara ilişkin cezai sorumluluğun belirlenmesinde ceza hukukunun genel ilkelerinin esas alınması gerekmektedir. Bununla birlikte Ticaret Kanunu’ndaki hükümlerin yol gösterici niteliğinden yararlanılarak yönetim kurulu üyelerinin anonim şirketin temsil ve idaresindeki rolleri belirlendikten sonra cezai sorumluluğun olup olmadığı hususunda bu rollerin de dikkate alınabileceği kabul edilmelidir. Öte yandan bir fiilin ceza hukuku bakımından değerlendirilmesinde öncelikle yapılması gereken, suçun (tipikliğin) maddi ve manevi unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, bir başka anlatımla, kasten veya taksirle işlenmiş ceza hukuku anlamında bir haksızlığın mevcut olup olmadığının tespit edilmesi, daha sonra ise bu haksızlık (suç) dolayısıyla kişinin kınanıp kınanamayacağının belirlenmesidir. Kusurluluk değerlendirmesi ancak haksızlık oluşturan bir fiil üzerinden yapılabilir. Haksızlığın gerçekleşmediği durumlarda ise kınama yargısı (kusurluluk) konusuz kalacağından bu yönde bir değerlendirme yapmaya da gerek olmayacaktır. (3-4) 
Bir diğer önemli konu da, bu konuda “Fenni Mesul Sözleşmesi” yapılması ve görevlendirilmesidir. İstisna olarak, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu düzleminde yönetim kurulu için öngörülen yönetim yetkisinin, bir başka kişiye devri mümkün değildir. Kaydetmek gerekir ki, yukarıdaki açıklamalar limited şirkette yönetim yetkisinin devri konusunda,  limited şirket müdürler kurulu için de aynen uygulama görür.
Ailenizle birlikte esenlik ve mutluluklar diler, 
en içten saygılarımı sunarım.
        
(1) Çevik, O. N. :Anonim Şirketler, B.3, Ankara 1988, s.513
(2) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 04.04.2016 tarih, 
2015 Esas ve 2016/5930 Karar sayılı içtihat metni özeti  
(3) Gökçen, A./Artuk, M.E. : Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, B.11, s.317
(4) Yargıtay Ceza Genel Kurulu  05.02.2019 tarih, 2015/1073 Esas ve 2019/64 Karar
sayılı içtihat metni (https://karararama.yargıtay.gov.tr) (Erişim tarihi:10.11.2021)