VERİMLİLİĞİ ARTTIRMADAN ENFLASYONU DİZGİNLEYEMEYİZ

Yazıma Türkiye İhracatçıları Meclisi Başkanının açıklamalarından birebir aktararak başlamak istiyorum.

“Ülkemizin ihracatı, Eylül 2024 itibarı ile yüzde 1,8 düşüşle 22 milyar dolara, ithalatımız ise yüzde 1.4 geri giderek 27.1 milyar dolara indi.

Böylelikle eylül ayı dış ticaret açığımız 5.1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Uygulanmakta olan sıkı para politikaları neticesinde, değerli TL nedeni ile geçtiğimiz ay tüketim malları ithalat 4.2 milyar dolar olurken yıl bazına baktığımızda 52 milyar doları aşarak ithalattaki açığımız tüm zamanların rekorunu kırdı.

Dış ticaretimizdeki açık ise yıllık orana bakıldığında 60 milyar dolara çıktı.”

Bu rakamların arkasından, tam da yazımı yazarken eylül ayı enflasyon rakamları da yüzde 49.38 olarak açıklanmış oldu.

Çok sayıda sohbet, fuar ve iş toplantılarında, her türlü üretici veya ticaret ile uğraşan insanların ağzından aktarıyorum.

Uygulanmakta olan sıkı para politikası neticesinde piyasalar daraldı, buna bölgemizde ve Dünyadaki olumsuzluklar da eklenince sıkıntılar büyüdü.

Neticesinde rekabet gücümüz düştü, ihracat azaldı, kârlılığımız iyice küçüldü ve nakit paraya ulaşım güçlendi.

Yani piyasalar pek iç açıcı değil. Elbette sektörlere göre değişkenlik gösteren sıkıntılar var ama en büyük sıkıntı daralan ekonomi.

Yine en büyük ümit üretim sektörlerinde yani reel diye adlandırılan sektör.

Aslında istihdamı artırmadan, üretimi artırmadan, verimliliği artırmadan çok zor görünüyor.

Herkesin gözü kulağı Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıklamalarında, oysa ki enflasyonu azaltmanın temel ilkesi mali politikalarda disiplinin yanında eğitimde, tarımda ve sanayide üretimin arttırılmasında.

Her alanda meslek çeşitliliği arttırılarak üretim artmadan enflasyon düşmez.

Sıkı para politikasının gerekliliği enflasyonist ortamlarda şart ama üretimi teşvik etmeden enflasyonu dizginlemek çok zor.