Gazetemiz Ekohaber geçen hafta, “Meyve sebze ihracatçısı dertli” manşetiyle yayınlandı. Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, sektörde yaşanan sorunlar ile çözüm önerilerini rapor haline getirdi. Raporda yer alan çözüm önerilerinden birini Alara Tarım Ürünleri Pazarlama Koordinatörü Hakan Gazi şöyle yapıyor, ‘’İhracatta üretici sayısı çok fazla. Sebebi de küçük alanlar. Bu alanların toplulaştırılması, daha büyük alanlarda daha verimli üretim yapılması için biz kendi üreticilerimizi yönlendiriyoruz. 1 dönüm arazisi olanın da, 50 dönüm arazisi olanın da traktörü var. Ama 1 dönümde üretim yapanın maliyeti çok yüksek. Biz Avrupa’ya ihracat yapıyoruz, çiftçilerin bin dönüm, 5 bin dönüm arazileri var. Toplulaştırılmış daha verimli araziler…’’
İşte burada yanılıyorsunuz Sayın Hakan Gazi. Avrupa’da sizin en büyük rakibiniz Hollanda çiftçileri ki, onların tamamı yazımın aşağıdaki bölümünde anlattığım gibi kooperatifleşerek üretim yapıyorlar. 2023 yılı tarımsal ürün ihracat rakamları 129 milyar dolar, bizim Konya ovasından biraz büyükler, arazilerinin yüzde 60’ı deniz seviyesinde ve devamlı pompalı drenaj sisteminin işlerliğiyle toprakları tava gelebiliyor. Kooperatiflerin bünyesi içinde küçük arazi sahipleri de var, büyük olanlar da, herkes arazi büyüklüğü oranında kooperatif yapısı içinde yer alıyorlar, üretim, pazarlama ve kar dağılımı bu yapı içinde işliyor, traktörler de kooperatifindir!
Geçen hafta tarımsal üretim konusunda bir etkinlik daha vardı. Büyükşehir Belediyemizin yaptığı çağrı üzerine, ‘’Bursa Ürettikçe Türkiye Güçlenecek’’ temasıyla ‘’Tarım Paydaşları Buluşması’’ gerçekleşti. Bu buluşmaya Vali Yardımcımız, Büyükşehir Belediye Başkanımız, bir Milletvekilimiz, İlçe Belediye Başkanlarımız, Tarım Örgütleri temsilcilerimiz ve ilgi duyan tarımcılarımız katıldı.
Ben de tüm meslek yaşamı, toprakla suyu birleştiren, önce suyun taşkınlarla toprağa verdiği zararları önleyen, sonra da bölgemizin 4 mevsim iklim koşulları içinde toprağın verimliğini artırma yolunda su ile buluşturma projelerini uygulayan DSİ mensubu ve de bu kenti yönetmiş bir belediye başkanı olarak toplantıya katıldım. Konuşmamda değerli tarım topraklarımıza sahip çıkmada çiftçilerimizin Hollanda Modeli yapılanmasını, yani Kooperatifleşmeyi, Hollanda ve İspanya’dan birer örnek vererek anlattım.
Aslında, Bursa Ürettikçe Türkiye Güçlenecek temasını daha sağlam temellere oturtmak için, ilimiz topraklarının önce su taşkınlarının zararlarından korunması, ardından da toprakla suyu buluşturarak toprağın verimliğini artırma yolunda atılması faydalı adımları, tüm meslek yaşantımın geçtiği DSİ kurumu atmaktadır. Dört mevsim iklim koşuluyla, verimli topraklarıyla, çok yağış isteyen çay üretiminden çok sıcak isteyen muz üretimine kadar her nevi tarımsal ürün yetişmesine imkan veren ülkemiz topraklarının doğru kullanılmasıyla, hiçbir tarım ürününü ithal etmeyen ve fakat ihraç edenlerin önünde koşan bir ülke olabiliriz, ta ki tarım ve hayvancılıkta doğru yapılanmayı yakalayalım. Her vesile ile burada sizlerle paylaştığım, o doğru yapılanma modelini, Hollanda Modelini bu vesile bir defa daha tekrarlayacağım. Bursa ilinin su ve toprak kaynaklarının buluştuğu, tarım ve hayvancılığın ön planda olduğu tüm ilçelerinde köy bazında Tarımsal Kooperatifleşmeyi, oluşturmak, geliştirmek öncelikle köylülerimizi toprağa bağlayacak, kente göçün önünü kesecek ve de kendi topraklarından zengin olma yollarını önlerine açacaktır. Hatırlarsanız bu modelin iki temel ayağı olduğunu her vesile ile vurgularım; birinci ayağının kooperatifleşme, ikincisinin de çiftçi çocuklarının Uygulamalı Tarım Meslek Okullarında Eğitilmesidir.
Kooperatifleşme demokratik bir yapıdır, yönetim kurulu üyeler tarafından 1 veya 2 yıl hizmet vermek üzere seçilir, herhangi bir ücret almazlar, belki günlük işlemleri takip için bir sekreter istihdam edilir. Ama kooperatif yönetimi, kooperatifin toplam alanına yetecek adette traktöre sahip olur ve tüm tarım alanlarını tek elden sürer. Pazar araştırması yapar, önlerindeki yıl değerli olacak iki/üç ürün cinsi belirler ve üyelere sunar. Üyeler bu ürünlerden birini seçer, yalnız başkasını seçme şansı yoktur, o ürünün tohum veya fidesini, meyve ise fidanını yönetim uygun fiyatla toptan alır, üyelere aktarır. Gübreyi de toptan alır, ilaçlama gerekiyorsa ilaç da toptan alınır ve tek elden yapılır. Ürün yetiştiğinde pazarlamayı da, aracı olmadan, kooperatif yönetimi yapar. Geçenlerde TV’de güney bölgelerimizde limon yetiştiren çiftçilerimizin, limonu beş liraya satabildiklerini, zarar ettiklerini dinlemiştik, oysa biz pazarda limonu kaça alıyoruz, 25-30 liraya!!!
Tarım topraklarımıza sahip çıkalım ve Hollanda Modeli yapılanmayla tarımdan da zengin olmanın yollarını keşfedelim.
Aslında bu modelin başarılı birer örneği Bursa’mızda var, Ağaköy Kooperatifi ve Abdülhamid’in kurduğu ve halen eğitim vermeğe devam eden Ameli ve Nazari Hüdavendigar Ziraat Mektebi…