Ekonomik iflasını açıklayan Osmanlı Devleti’nin, bütün varlıklarına 1881 yılında el konuldu.
İstanbul, iğneden ipliğe her konuda, Yahudi, İtalyan, Ermeni, Fransız tacirlerle dolmuştu. 1881 yılında, Osmanlı Devleti’nin hazinesinin gelirlerine el koyan Avrupa, bugün İstanbul Erkek Lisesi olan binaya, Duyun-u Umumiyeyi
yerleştirip borçları tahsil etmeye çalıştı. Hazine ecnebilerin eline geçmişti. Borçlar ödenmedikçe Abdülhamit
Avrupalı tefecilere önce Tekel’i verdi. Sonra teker teker milli varlıkları kaybettik. Demiryolları, iplik, fındık, pamuk, kömür, tekstil, demir çelik, tuğla, kireç ne iş varsa Avrupalılara satıldı. 93 harbide kaybedilmişti. Sürekli toprak kaybeden Osmanlı, Berlin anlaşmasında Ruslara karşı yanında olması için İngilizlere Kıbrıs’ın önce yönetimini vermişti.
Tek kurşun atılmadan Kıbrıs’ın elden çıkış süreci böyle başlamıştı.
Kısa sürede, Haliç ecnebi fabrikalarla doldu. Tarlabaşı Avrupa’dan gelen tüccarların görkemli evleri ile bezendi. Zenginler İstiklal caddesi ve Sıraselviler’e yerleşti. Bugün İstanbul’da gördüğümüz şahane binaların çoğu o dönemlere aittir. Türk’lerse yüzlerce yıldır tamir gören, yamalı bohçaya benzer tahta evlerde otururdu. Bu evler Süleymaniye ve Fatih’in arka sokaklarında bulunurdu.
O yıllarda Avrupa’dan gelecek zenginleri ağırlamak için 5 yıldızlı bir otelde yaptılar. Pera Palace. Pera Palace, Rumcada yokuş sarayı demekti. Fransa’dan trene binip Sirkeci’de inen Avrupa jet sosyetesi, Tren garından bu otele Türk hamalların sırtında özel tahtlarla taşınırdı. Aslında batı emperyalizmi İstanbul’u Vahdettin döneminde değil, 1876/1909 arasında 33 yıl hüküm süren Abdülhamit zamanında çoktan ele geçirmişti.
Osmanlı Devleti’nin İflas ilan ettiğini açıklayan meşhur RAMAZAN KARARNAMESİ tarihi Kasım 1875’tir. Vergi gelirlerinin ecnebilere devredildiği MUHARREM KARARNAMELERİ ise 1879 ve 1881 tarihli iki kararnamedir. Bu arada, Dolmabahçe Sarayı 1843 yılında, Çırağan Sarayı 1867 yılında, Beylerbeyi Sarayı 1865 yılında, Yıldız Sarayı 1880 yılında yapılmış. Dünya Sanayiye, Eğitime, Bilime ağırlık verirken, borç faizi ödeyemeyen Osmanlı Devleti çöküşünü gizlemek için Saray yapımına ağırlık vermiş. Muharrem Kararnameleri borçların ödenmesi için devletin ekonomik faaliyetlerinin büyük bir kısmını yönetme yetkisinin yabancıların kontrolüne verilmesidir. Alınan kararlarla Osmanlı Devleti Ekonomik Bağımsızlığını kaybetmiş. Bu durum Osmanlı Devleti için sonun başlangıcı olmuştur.
Çöken Osmanlı Devleti sonrası kurulan devletlere dağıtılan borçların aslan payı %65 oranla Yeni Türkiye Cumhuriyetine yüklenmek istenmiş, Lozan’da 162 milyon lira diye diretilen borcun 107,5 milyon liralık kısmı 1928 Paris anlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından üstlenilmiş ancak daha sonra, tespit çalışmaları sonucu yapılan itirazlar ve 3 yıl süren toplantılarda alınan sonuçla borcun kalan miktarı, çok büyük bir diplomatik başarı sonucu %80 oranında hafifletilerek 8,6 milyon liraya düşürülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı borçlarının son taksitini 1954’te ödeyerek kapatmıştır.
Kurtuluş Savaşı sonrasında, Türklerin elinde sadece çarık kalmıştı. İlk 10 yılda Sanayi ve Tarım hamlesi başlatıldı. Türk çocukları milli üretimin değerini anlasın diye, yerli malı haftası o tarihte başladı. İktisat kongreleri yapıldı. Bedeli narenciye ile ödenen onlarca fabrika yapıldı. 10 bin kilometre demiryolu inşa edildi. Türklere ait banka yoktu.
Adında Osmanlı olan banka ecnebilere aitti. İlk yerli banka, Türkiye İş Bankası kuruldu. Ve kısa sürede bütün Dünya’yı şaşırtan ekonomik başarılar elde edildi. Yöneticilerine güvenen ve inanan Türk Milleti mucizeler yaratmıştı. “Türk öğün, çalış, güven” söylemi de o günlerde hak edilmiş bir ifadedir.