Sonradan anlayabiliyoruz

2002 yılından itibaren dünya bir bolluk dönemine girmişti. Bu süreç 2008’de ilk darbeyi yedi.  Sonrasında merkez bankalarının sonu olmayan para basma hamlesiyle refah döneminin devam ettirilmesine çalışıldı. Yerküre tarihinde görülmemiş bu sosyal-ekonomik dönem içerisinde çok büyük dengesizlikler bulundurdu. Hatırlayalım; “Süper Güç” diye adlandırılan ABD’de ırkçılık ve siyasi bazda iki kırılma yaşandığına şahit olduk.  Yaşanan sokak çatışmalarında şehirler yakıldı, insanlar öldü.  Dünyanın birçok noktasında insanların sokaklarda birbirlerine girdiğine yakın geçmişte gördük. Bölgesel çatışmalar, devletler arasında anlaşmazlıklar sözü edilen yılların vazgeçilmeziydi. Tüm bunlar olurken insanlar bireysel kurtuluşun yolunu aramaktaydı. 3. dünya ülke vatandaşları batıya göç etmeye çalışırken, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke insanları elindeki varlığı tutabilme veya bir miktar arttırabilmenin mücadelesi içindeydi. Bunun için sürekli çalışma ve spekülatif alanlardan kısa sürede gelir elde etme yolunu tuttular. İlk başta hisse senedi sonrasında emlak yatırımı dünyanın gündemine oturdu. Akabinde altın insanların gözdesi haline geldi.  Sonra mı? Pirinçten, her türlü metale, etten, çimentoya aklınıza gelecek her şeyin değeri arttı. Bugün sanal ortamda olduğu söylenen paraların milyonlar tarafından takip edildiğini biliyoruz. Gelir arttırma ya da mevcutları elde tutma mücadelesi insanları o kadar yormuştur ki kendimizi bir anda dünya savaşına neden olabilecek bölgesel çatışmaların içerisinde bulduk. Sosyal olaylara bakıldığında negatif bir trendden bahis edilirken, para ve sermaye piyasaları global bazda hala yukarı yönlüdür.
Bu durum neden olabilir?
Ya daha büyük olumsuzluklar bizi beklemektedir. Ya da küresel boyuttaki pozitif trend o kadar güçlüdür ki; bu tür yaşadığımız olumsuzlukların günlük hayatımıza etkisi sınırlı kalmaktadır. Çoğunlukla yaşadığımız olayların bizi nereye götürdüğünü sonradan anlayabiliyoruz. Ama şu gerçek ki; daha parlak günler gelmeden daha bir süre daha stres altında kalacağız.