2 Şubat 2022 günü Bursadabugün haberi: “Bursa’nın dereleri zehir akıtıyor.” Haberde özetle “sanayi bölgelerinde bazı fabrikalarda kimyasalların arıtılmadan derelere, oradan da Marmara’ya akıtıldığı ortaya çıktı. Bursa’nın sulak alanlarını besleyen derelere zehir akmaya devam ediyor, normalde arıtma yapılarak salınması gereken sanayi atığı sular, merkez Yıldırım ilçesi Samanlı Deresine arıtılmadan salındı. Özellikle Gürsu, Kestel ve merkez Yıldırım ilçelerinin kesişme noktasında bazı sanayi kuruluşları atık sularını arıtmadan deşarj ediyor. Derelerden dumanlar çıkınca arıtılmadığı anlaşıldı” deniyor. Bütün bunlara şaşırdık mı? Hayır. Hiç şaşırmadık. Senelerdir yazılıyor, resimleniyor, sonuçları yaşanıyor ne duyan var ne gören.
Ama yıllardır şaşırdığımız, anlaşılan o ki giderek daha çok şaşırmaya devam edeceğimiz anlaşılmaz bir tutum var. Her sene, çeşitli medya organlarında birkaç kez, toplamda senelerdir defalarca yazılıp çizilen, fotoğraflar, canlı videolarla gösterilip anlatılan, insan sağlığını ciddi tehlikeye atan, denizlerimizi ve çevreyi önemli miktarda kirleten bu hayati konuda, ilgililerin bu kadar duyarsız kalmasına, sayıları her ne kadarsa, toplumun sağlığı ile oynayan bu fabrikaların sorumsuzluğuna sessiz kalınmasına, önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmamasına çok şaşırıyor ve sebep olanları, görevi olup da önlemeyenleri şiddetle kınıyoruz.
Neredeyse 20 seneden fazla zamandır, gözler önünde cereyan eden bu gafletin, Ülkemiz ve milletimize verdiği zararı görmeyenlerin günahları af olur mu Allah bilir. Çünkü cana kastetmektedirler. Nice dereler göllerin kuruması yetmemiş, 11.350 km2 bir iç denizdeki yaşam öldürülmüştür. 25 sene önce lüfer avlanan Gemlik Körfezi’nde, olta atan balıkçıların, misineden bulaşan pislik nedeniyle elleri kapkara olmaktadır. Bırakın lüferi nadiren denk dip balıkları bile baygın gibi hareketsiz haldeler. Son birkaç yıldır tanıştığımız Müsilaj dahi, dereleri kirletenleri utandırmamış, önlemesi gerekenleri harekete geçirememiş, çareyi kirletmenin önüne geçmek yerine müsilaj temizlemekte aramışlardır. Kendilerinin, çocuklarının dahi pazardan alıp yedikleri balıklarda, ıspanaklarda yer etmiş kanserojen mikroplarla zehirlendiklerini bilmek dahi bu insanları durduramamıştır. Cehaletin vardığı nokta ne yazık ki budur.
Rant adına, çocukları, günahsızları, hemşerilerini, vatandaşlarını hatta kendisini ve ailesini zehirleyen ve bunu durdurması gereken vazifelerini ihmal edip, engel olmayanlar. İşte insanlıktan nasibini almamış bu zümreye baktıkça çok şaşırıyoruz. Bu kıyımın bir an önce durdurulması gerektiği ve herkesin üstüne düşeni yapması zamanı gelmemiş midir? Çok iyi biliyoruz ki bu işe hemen bugün dur demek zor değildir. Yeter ki sorumluluk bilinci olsun, yeter ki istensin. Ay’a gitmeden önce, dünya, çevre ve insan sağlığı için irade koymak yeterli.