Mart güneşi odanın köşesine vurmuş… Havadaki o tatlı bahar esintisi, gelen müzik sesi ile birlikte beni taaa ortaokul yıllarıma götürdü.
Şanzelize diye bir şarkı ve bu şarkı sözlerini hiçbir zaman bilemesem de, müzikte birlikte fısıldadığım bir melodiye sahip. Ah o çocukluk yılları, uçtu gitti kuş gibi… Hatıra defterime bakıyorum o dönemde de korku var içimde. İkmale kaldığımı babama nasıl söyleyeceğim. Ama eskiye takılmayı sevmiyorum, eskileri anlatmayı da çok istemiyorum ama hatıra defterime yazmışım bir kere, paylaşmalıyım diyorum. Bahar ayı gelmiş, okul bitti bitiyor, arkadaşlarım sinemaya gidiyor, bir kişi 2 buçuk lira. Bende bu kadar para yok ama arkadaşım “Ben veririm seninkini, sen de bir gün beni götürürsün” diyor. Ortaokul üçüncü sınıftayım, sınıfın yarısıyla birlikte evden okula diye çıkıp sinemaya gidiyoruz, onun adı okulu kırmak. Fakat arkadaşlarımın çoğu sınıfı geçmiş ben ise kalmışım ikmale. Film de Elvis Presley Amerika’dan Paris’e gelmiş, elinde gitar, Eyfel Kulesi’nin önünde kalabalık bir topluluğa konser veriyor. Gerçek ile film karışık bir arada. Filmin bir sahnesinde Fransızca bir şarkı okunuyor Şanzelize…
İşte müziğin insan beyninde yaratmış olduğu anılaaar...
Kokuları ve korkuları ile birlikte.
Bugün bir dostum Whatsapp’tan bir video göndermiş.
Paris’te kaykay üzerinde dans eden genç bir kadın ve şanzelizeee, şanzelizeee diye o şarkıyı söylüyor.
Müziği herkes hatırlar çünkü birçok reklamda kullanılıyor.
Müzik aldı götürdü beni gençlik yıllarıma.
Ve 2 buçuk liralık borcu ise ödeyemedim, arkadaşımın babasının tayini çıkınca ailesi ile birlikte taşındı gitti buralardan ve bir daha da asla göremedim onu, fotoğrafı kaldı sadece bende.
İşte böyle…
Güzel Paris Caddesi
Hatıran var bende, bahar tadında.
Şanzelizeeeee…
Şanzelizeeeeee…