Sağlık sektörünün öncülerinden birisi Ahmet Özkul
Dursun EROĞLU
Özel Hayat Hastanesi'nin sahibi Ahmet Özkul, insanların kamu hizmeti olarak düşündüğü sağlık alanında kendi özel işini kuran sıradışı girişimcilerden birisi.
Henüz yeni olmasına rağmen hızla büyüyen sağlık sektöründe Bursa'nın ilk özel yatırımlarından birisi olan Hayat Hastanesi'ne doktor olarak giren Özkul, zamanla hastanenin sahibi oldu ve şimdi sektördeki değişime ayak uydurarak yeni ve büyük bir hastane kurmanın hazırlıklarını yapıyor.
"Bursa'ya geldiğimde hiç kimsem ve hiçbir şeyim yoktu" diyen Özkul'un öyküsü, sabırla çalışmanın yanı sıra, alışık olunmayan bir alanda işini kurmak açısından derslerle dolu.
1951'de Kütahya Emet'te doğan Ahmet Özkul, kasaba eşrafından hatırı sayılır bir ailenin çocuğu. Maden taşıyan kamyonları olan, ticaretin içindeki bir ailenin ferdi olan Özkul, anlaşılan çocuk yaşlarda pek yoksulluk çekmemiş. İldeki tek lise olan Kütahya Lisesi'nden mezun olduktan sonra 1968'de ülkenin en saygın tıp fakültelerinden birisi olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne giren Özkul, başarılı bir öğrenci olarak dikkat çekti. Özkul, okul bittikten sonra burada ihtisasını da yaptı. Asistan ve başasistan oldu. Kariyer basamaklarını teker teker çıkarken, askerlik sonrasında Bursa'ya geldi ve bir yıl SSK Çekirge Hastanesi'nde çalıştı.
Ardından, Bursa'nın ilk özel hastanesi olarak 1978'de kurulan Hayat Hastanesi'nde çalışmaya başladı. Bu arada Ertuğrulgazi Polikliniği ve Bursa Teşhis Merkezi'ni kurdu.
Özkul ile sağlıkta girişimci olmayı ve neler yaşadığını konuştuk.
EKOhaber: Çocukluk ve gençliğiniz nasıl geçti?
Özkul: Babam ticaretle uğraşırdı. Emet'te işyerleri vardı. Dedem de hep yanımızdaydı. Serbest hayata alışmanın kökü oradaydı. Dükkan, bakkaliye... Babam nakliye kamyonları ile maden çekiyordu. Boraks madenleri. Büyükanne ve büyükbabalı bir ailede, çocukların eğitimi ailede kültürel altyapının toruna aktarılması daha kolay oluyor galiba. Dini ve milli kişiliğimin gelişmesinde torunlu ortamda olmanın rol oynadığını düşünüyorum. Dedem Rüştiye mezunuyum derdi. Bölgenin hakimi, savcısı ile kasaba eşrafının olduğu sohbetlerde bulunmuşluğumuz vardır.
EKOhaber: Öğrencilik...
Özkul: Kendi içinde başarılı bir öğrencilikti. Okul birincilikleri... Okulda 14 Mart Tıp Bayramı, dergiler, etkinliklerinin yapılmasında çalışırdım. Sosyal etkinlikleri sever, katılırdım. Güzeldi. Haldun Simavi'nin Günaydın gazetesinde çalıştığımı hatırlıyorum. Kuponlar dağıtılıyordu. Onların gönderilmesi ve organizasyonlarla harçlık çıkarıyor, iyi de kazanıyorduk. Ben öğrenci iken de çalışıyordum. Kitap aldım, sattım, teksir basıp sattım. Öğrencilik dönemindeki etkinlikler belki bugün girişimcilik olmamın temelini attı.
EKOhaber: Neden Bursa?
Özkul: Benim bölgemdi. İstanbul'da evlenmiştik ama eşimin ailesi de Bursa'daydı. Bursa hem büyük hem küçük bir şehirdi. Hem İstanbul'un boğucu yanı, trafik yoğunluğu yoktu hem de büyükşehirlerin iş imkanı vardı.
EKOhaber: SSK'dan neden Özel Hayat Hastanesi...
Özkul: Özel çalışma ihtiyacından. İdari görevler de talep ettim ve verildi. Laboratuvarda primli çalışan doktor olarak başladım, maaş artı prim, sonra başhekimliğe kadar yükseldim.
EKOhaber: Çalışandan patronluğa geçiş nasıl oldu?
Özkul: 1990'da bir ortaklığım söz konusu oldu, ama 1996'da müteahhit İbrahim Kuru hisselerini bana devredince 1977'den itibaren Yönetim Kurulu Başkanı oldum. İbrahim Kuru, Nazım Serhatlı ortaklığına bir parasal katkı ile katılmıştı. Finansör ve üçüncü ortak durumundaydı. Hastane kurmayı başından beri düşünüyordum. Büyük bir sağlık tesisi kurma hep kafamda vardı. Ama yeni bir tesis kurmak kolay değil. O günün şartlarında kurulmuş olanı satın alıp, onu işler hale getirmek daha şartlarımıza uygundu. İbrahim Bey, 'Burayı alacaksın derenin taşı ile derenin kuşunu vuracaksın' derdi. Yani burayı alacaksın. Buradan kazandıklarınla buranın borcunu ödeyeceksin demek isterdi. Öyle de oldu, hastaneyi hazır paralarla almadım. Elimde diğer işleri yaparken satın aldığım bazı gayrimenkulleri paraya dönüştürdüm. Sağlıkla ilgili işlerdi. Bir teşhis merkezi kurmuştum. Oralardan elde edilen paralardı. Ailemden sermaye almadım. Ahmet Özkul, Bursa'ya geldiğinde hiç kimsesi ve hiçbir şeyi olmayan birisiydi. Sosyal aktivitelerle, çalışmaların içinde bulunarak oluşturduğumuz bir çevre vardı. Sektör hizmet sektörü. Burada en önemli şey çevre, güvene dayalı imaj, saygınlıkla oluşan bir çevre. Bu tesisler buradan orta çıktı
EKOhaber: Aileden gelen girişimci ruha meslek bilgisi eklendi...
Özkul: Bakteriyoloji ve enfeksiyon hastalıklar uzmanıyım. Bir hekim olarak sağlık gibi işlerde önemli olan çizginin bozulmadan, yalpalanmadan sürdürülebilmesi. Su damlalarının mermeri aşındırması gibi... Edindiğimiz çalışma disiplini, işyerine olan bağlılığımız ve sürekliliğimiz... Onun ötesinde de kul hakkına dikkat etmeyi çok önemsiyorum. Açık, şeffaf olmayı çok önemsiyorum. Devlette görev yapmış olmanın getirdiği tecrübeler, yasal prosedüre ve etik değerlere uymak konusunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir dostumuz, 'Şu kadar insan gelip geçti, ama siz ayakta kaldınız, bunun temeli prensip, etik değerlere sahip olmaktan kaynaklandı' diye söylemişti, ben de katılıyorum.
EKOhaber: Sağlık hizmeti ile ilgili değerler değişiyor mu?
Ahmet Özkul: Ortaklarına çalışma arkadaşlarına ve gelen insanlara yaklaşım, hizmetin kalitesi... Büyüklerim bize böyle öğretmişti. İşin en iyisini, en kalitelisini, en güzel şekilde ortaya koymak. Önemli olan oraya gelen kişinin parasını almak değil. Onu en iyi şekilde memnun etmektir. Mutlaka onun peşinden maddi karşılığı de gelir. Biz hizmet sektöründeyiz, hep önemli olan kişiyi ve onun gönlünü kazanabilmek. Belki o anda parasını alamamış olabilirsiniz, ama bir şekilde size yansır. Amcasının oğlundan, kızından, dayısından, komşusundan da olsa mutlaka size döner.
EKOhaber: 'Hasta'dan 'müşteri'ye geçiş nasıl oldu?
Özkul: Hastadan müşteriye geçiş kolay olmadı. Zaman zaman doktorların arasındaki diyaloglarda da, müşteri lafından rahatsızlık vardır. Ama işletmeler kuruluyorsa, bunların da bir maliyet hesabı varsa, bunların da olması lazım. Sonuçta serbest rekabet var. O zaman müşteri ya da hasta memnuniyeti de ön planda olmalıdır. Kalite ortaya konulacak, rekabet olacak. Rekabet ve kalite arayışı içinde herkes ticaretin kurallarını da bilip uygulamak zorunda. Kamusal işler gibi düşünüldü. İkisi arasındaki dengeyi koruyabilmek çok önemli.
Önce sağlık...
EKOhaber: Parası olmayanlar hastanelere gitmeye çekiniyor mu?
Özkul: Sağlık her şeyden önemli, bir anayasal hak, bir insan hakkı. Tabip odalarında deontoloji, etik kurullar var. Tıp fakültelerinde deontoloji ve etik dersleri var. Kanunlarımızda hasta geldiğinde ona bakılması zorunluluğu var. Hepimiz bunu biliriz, hem insan hem de hekim olarak. Zorunluluk olarak önce hastaya bakarız. Acil hasta geldiğinde parasına puluna bakmadan bu hastaya bakma zorunluluğu olduğunu biliriz ve gereğini yaparız. Tabi ondan sonrası da işin maliyetini karşılamaktır. Ama bunlar ilk acil müdahalenin yapılmasından sonra bakılacak iştir. Hem insan hem doktor olarak bunu yaparız.
EKOhaber: Tatil...
Özkul: Sıfırdan geldiğimiz için hazır zemin üzerinde olanlara göre çok daha fazla çaba sarfetmek durumundayız. Son zamanlara kadar hiç tatil yapamamıştım. Ama son senelerde artık vücudun da ihtiyacı olduğunu hissetmeye başladım. Tatil iyi geliyor. Demek ki vücut istiyor. Eski tempoyu biraz azaltarak aileme ve kendime bakmaya çalışıyorum. Son sekiz senedir böyle. Bir de sosyal kurum ve kuruluşlarda görevlerimiz oldu. Tatil, dinlenme ve eğitim toplantıları da yaptık yurt içi ve dışı olarak.
EKOhaber: Kurumsallaşma sağlandı o zaman...
Özkul: Tabi sıfırdan başlayıp yükselen bir yöneticinin işletmedeki ağırlığı çok önemli oluyor. Mutlaka hizmet sektörü ise hastalar da misafirler de hastanenin kurucusunu arıyorlar. Ama kurumsal yapıyı kurmak da çok önemli. Bir personel müdürü, sosyal etkinliklerini yapan birisini, başhekimini de oluşturduk ve kurumsallaşmayı büyük ölçüde sağladığımızı düşünüyoruz ve Ahmet Özkul, tatil veya iş nedeniyle işin başında olmayınca sistemin yürüdüğünü de görüyoruz.
EKOhaber: Kızınız Betül Hanım kendini yetiştiriyor. Oğlunuz ne okuyor?
Özkul: Çocukların hem bu ortamın içinde bulunmaları sağlandı, hem de eğitimlerinin bu işe uygun olması sağlandı. Burada kendilerine sunulmuş ve kabul edilmiş bir iş var, kademe kademe yükselecekler. Oğlum Fatih, üniversitede kimya mühendisliği okuyor. O da laboratuvar bölümlerinde istediği zaman yer alabilir.
EKOhaber: Hayalleriniz...
Özkul: İş hayatı olarak, böyle bir işletmenin yetkilisi olma hayalim yerine geldi. Ama yeterli değil. Daha geniş bir alanda, daha büyük, günün ölçülerine göre uygun bir sağlık tesisinin de kurulması lazım. İkinci nesil olayı sahiplenir, arzu ederse ve talep ederse, bunu yapabileceğimiz bir altyapıyı oluşturduğumuzu düşünüyorum. Zaman içinde bu kurumu ikinci nesile devrettikten sonra da asıl arzu ettiğim sosyal çalışmalar. Bu çerçevede de kreşinden huzurevine kadar bir sağlık kompleksi olabilir mi, diye düşünüyorum. Hatta bunlar bir vakıf haline getirilse, uzun süreli devam eden bir kurumsal yapı olsa diyorum. Hayallerim bunlar. Öğrencilere ve öğrenci hizmetlerine önem veriyoruz. Hem tıp fakültesinde, hem sağlık okullarında bu kurumun burs verdiği öğrenciler de var. Hem hayata hazırlamak hem de sağlık sistemi içinde olmasına çalışıyoruz.
Dursun EROĞLU
Özel Hayat Hastanesi'nin sahibi Ahmet Özkul, insanların kamu hizmeti olarak düşündüğü sağlık alanında kendi özel işini kuran sıradışı girişimcilerden birisi.
Henüz yeni olmasına rağmen hızla büyüyen sağlık sektöründe Bursa'nın ilk özel yatırımlarından birisi olan Hayat Hastanesi'ne doktor olarak giren Özkul, zamanla hastanenin sahibi oldu ve şimdi sektördeki değişime ayak uydurarak yeni ve büyük bir hastane kurmanın hazırlıklarını yapıyor.
"Bursa'ya geldiğimde hiç kimsem ve hiçbir şeyim yoktu" diyen Özkul'un öyküsü, sabırla çalışmanın yanı sıra, alışık olunmayan bir alanda işini kurmak açısından derslerle dolu.
1951'de Kütahya Emet'te doğan Ahmet Özkul, kasaba eşrafından hatırı sayılır bir ailenin çocuğu. Maden taşıyan kamyonları olan, ticaretin içindeki bir ailenin ferdi olan Özkul, anlaşılan çocuk yaşlarda pek yoksulluk çekmemiş. İldeki tek lise olan Kütahya Lisesi'nden mezun olduktan sonra 1968'de ülkenin en saygın tıp fakültelerinden birisi olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne giren Özkul, başarılı bir öğrenci olarak dikkat çekti. Özkul, okul bittikten sonra burada ihtisasını da yaptı. Asistan ve başasistan oldu. Kariyer basamaklarını teker teker çıkarken, askerlik sonrasında Bursa'ya geldi ve bir yıl SSK Çekirge Hastanesi'nde çalıştı.
Ardından, Bursa'nın ilk özel hastanesi olarak 1978'de kurulan Hayat Hastanesi'nde çalışmaya başladı. Bu arada Ertuğrulgazi Polikliniği ve Bursa Teşhis Merkezi'ni kurdu.
Özkul ile sağlıkta girişimci olmayı ve neler yaşadığını konuştuk.
EKOhaber: Çocukluk ve gençliğiniz nasıl geçti?
Özkul: Babam ticaretle uğraşırdı. Emet'te işyerleri vardı. Dedem de hep yanımızdaydı. Serbest hayata alışmanın kökü oradaydı. Dükkan, bakkaliye... Babam nakliye kamyonları ile maden çekiyordu. Boraks madenleri. Büyükanne ve büyükbabalı bir ailede, çocukların eğitimi ailede kültürel altyapının toruna aktarılması daha kolay oluyor galiba. Dini ve milli kişiliğimin gelişmesinde torunlu ortamda olmanın rol oynadığını düşünüyorum. Dedem Rüştiye mezunuyum derdi. Bölgenin hakimi, savcısı ile kasaba eşrafının olduğu sohbetlerde bulunmuşluğumuz vardır.
EKOhaber: Öğrencilik...
Özkul: Kendi içinde başarılı bir öğrencilikti. Okul birincilikleri... Okulda 14 Mart Tıp Bayramı, dergiler, etkinliklerinin yapılmasında çalışırdım. Sosyal etkinlikleri sever, katılırdım. Güzeldi. Haldun Simavi'nin Günaydın gazetesinde çalıştığımı hatırlıyorum. Kuponlar dağıtılıyordu. Onların gönderilmesi ve organizasyonlarla harçlık çıkarıyor, iyi de kazanıyorduk. Ben öğrenci iken de çalışıyordum. Kitap aldım, sattım, teksir basıp sattım. Öğrencilik dönemindeki etkinlikler belki bugün girişimcilik olmamın temelini attı.
EKOhaber: Neden Bursa?
Özkul: Benim bölgemdi. İstanbul'da evlenmiştik ama eşimin ailesi de Bursa'daydı. Bursa hem büyük hem küçük bir şehirdi. Hem İstanbul'un boğucu yanı, trafik yoğunluğu yoktu hem de büyükşehirlerin iş imkanı vardı.
EKOhaber: SSK'dan neden Özel Hayat Hastanesi...
Özkul: Özel çalışma ihtiyacından. İdari görevler de talep ettim ve verildi. Laboratuvarda primli çalışan doktor olarak başladım, maaş artı prim, sonra başhekimliğe kadar yükseldim.
EKOhaber: Çalışandan patronluğa geçiş nasıl oldu?
Özkul: 1990'da bir ortaklığım söz konusu oldu, ama 1996'da müteahhit İbrahim Kuru hisselerini bana devredince 1977'den itibaren Yönetim Kurulu Başkanı oldum. İbrahim Kuru, Nazım Serhatlı ortaklığına bir parasal katkı ile katılmıştı. Finansör ve üçüncü ortak durumundaydı. Hastane kurmayı başından beri düşünüyordum. Büyük bir sağlık tesisi kurma hep kafamda vardı. Ama yeni bir tesis kurmak kolay değil. O günün şartlarında kurulmuş olanı satın alıp, onu işler hale getirmek daha şartlarımıza uygundu. İbrahim Bey, 'Burayı alacaksın derenin taşı ile derenin kuşunu vuracaksın' derdi. Yani burayı alacaksın. Buradan kazandıklarınla buranın borcunu ödeyeceksin demek isterdi. Öyle de oldu, hastaneyi hazır paralarla almadım. Elimde diğer işleri yaparken satın aldığım bazı gayrimenkulleri paraya dönüştürdüm. Sağlıkla ilgili işlerdi. Bir teşhis merkezi kurmuştum. Oralardan elde edilen paralardı. Ailemden sermaye almadım. Ahmet Özkul, Bursa'ya geldiğinde hiç kimsesi ve hiçbir şeyi olmayan birisiydi. Sosyal aktivitelerle, çalışmaların içinde bulunarak oluşturduğumuz bir çevre vardı. Sektör hizmet sektörü. Burada en önemli şey çevre, güvene dayalı imaj, saygınlıkla oluşan bir çevre. Bu tesisler buradan orta çıktı
EKOhaber: Aileden gelen girişimci ruha meslek bilgisi eklendi...
Özkul: Bakteriyoloji ve enfeksiyon hastalıklar uzmanıyım. Bir hekim olarak sağlık gibi işlerde önemli olan çizginin bozulmadan, yalpalanmadan sürdürülebilmesi. Su damlalarının mermeri aşındırması gibi... Edindiğimiz çalışma disiplini, işyerine olan bağlılığımız ve sürekliliğimiz... Onun ötesinde de kul hakkına dikkat etmeyi çok önemsiyorum. Açık, şeffaf olmayı çok önemsiyorum. Devlette görev yapmış olmanın getirdiği tecrübeler, yasal prosedüre ve etik değerlere uymak konusunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir dostumuz, 'Şu kadar insan gelip geçti, ama siz ayakta kaldınız, bunun temeli prensip, etik değerlere sahip olmaktan kaynaklandı' diye söylemişti, ben de katılıyorum.
EKOhaber: Sağlık hizmeti ile ilgili değerler değişiyor mu?
Ahmet Özkul: Ortaklarına çalışma arkadaşlarına ve gelen insanlara yaklaşım, hizmetin kalitesi... Büyüklerim bize böyle öğretmişti. İşin en iyisini, en kalitelisini, en güzel şekilde ortaya koymak. Önemli olan oraya gelen kişinin parasını almak değil. Onu en iyi şekilde memnun etmektir. Mutlaka onun peşinden maddi karşılığı de gelir. Biz hizmet sektöründeyiz, hep önemli olan kişiyi ve onun gönlünü kazanabilmek. Belki o anda parasını alamamış olabilirsiniz, ama bir şekilde size yansır. Amcasının oğlundan, kızından, dayısından, komşusundan da olsa mutlaka size döner.
EKOhaber: 'Hasta'dan 'müşteri'ye geçiş nasıl oldu?
Özkul: Hastadan müşteriye geçiş kolay olmadı. Zaman zaman doktorların arasındaki diyaloglarda da, müşteri lafından rahatsızlık vardır. Ama işletmeler kuruluyorsa, bunların da bir maliyet hesabı varsa, bunların da olması lazım. Sonuçta serbest rekabet var. O zaman müşteri ya da hasta memnuniyeti de ön planda olmalıdır. Kalite ortaya konulacak, rekabet olacak. Rekabet ve kalite arayışı içinde herkes ticaretin kurallarını da bilip uygulamak zorunda. Kamusal işler gibi düşünüldü. İkisi arasındaki dengeyi koruyabilmek çok önemli.
Önce sağlık...
EKOhaber: Parası olmayanlar hastanelere gitmeye çekiniyor mu?
Özkul: Sağlık her şeyden önemli, bir anayasal hak, bir insan hakkı. Tabip odalarında deontoloji, etik kurullar var. Tıp fakültelerinde deontoloji ve etik dersleri var. Kanunlarımızda hasta geldiğinde ona bakılması zorunluluğu var. Hepimiz bunu biliriz, hem insan hem de hekim olarak. Zorunluluk olarak önce hastaya bakarız. Acil hasta geldiğinde parasına puluna bakmadan bu hastaya bakma zorunluluğu olduğunu biliriz ve gereğini yaparız. Tabi ondan sonrası da işin maliyetini karşılamaktır. Ama bunlar ilk acil müdahalenin yapılmasından sonra bakılacak iştir. Hem insan hem doktor olarak bunu yaparız.
EKOhaber: Tatil...
Özkul: Sıfırdan geldiğimiz için hazır zemin üzerinde olanlara göre çok daha fazla çaba sarfetmek durumundayız. Son zamanlara kadar hiç tatil yapamamıştım. Ama son senelerde artık vücudun da ihtiyacı olduğunu hissetmeye başladım. Tatil iyi geliyor. Demek ki vücut istiyor. Eski tempoyu biraz azaltarak aileme ve kendime bakmaya çalışıyorum. Son sekiz senedir böyle. Bir de sosyal kurum ve kuruluşlarda görevlerimiz oldu. Tatil, dinlenme ve eğitim toplantıları da yaptık yurt içi ve dışı olarak.
EKOhaber: Kurumsallaşma sağlandı o zaman...
Özkul: Tabi sıfırdan başlayıp yükselen bir yöneticinin işletmedeki ağırlığı çok önemli oluyor. Mutlaka hizmet sektörü ise hastalar da misafirler de hastanenin kurucusunu arıyorlar. Ama kurumsal yapıyı kurmak da çok önemli. Bir personel müdürü, sosyal etkinliklerini yapan birisini, başhekimini de oluşturduk ve kurumsallaşmayı büyük ölçüde sağladığımızı düşünüyoruz ve Ahmet Özkul, tatil veya iş nedeniyle işin başında olmayınca sistemin yürüdüğünü de görüyoruz.
EKOhaber: Kızınız Betül Hanım kendini yetiştiriyor. Oğlunuz ne okuyor?
Özkul: Çocukların hem bu ortamın içinde bulunmaları sağlandı, hem de eğitimlerinin bu işe uygun olması sağlandı. Burada kendilerine sunulmuş ve kabul edilmiş bir iş var, kademe kademe yükselecekler. Oğlum Fatih, üniversitede kimya mühendisliği okuyor. O da laboratuvar bölümlerinde istediği zaman yer alabilir.
EKOhaber: Hayalleriniz...
Özkul: İş hayatı olarak, böyle bir işletmenin yetkilisi olma hayalim yerine geldi. Ama yeterli değil. Daha geniş bir alanda, daha büyük, günün ölçülerine göre uygun bir sağlık tesisinin de kurulması lazım. İkinci nesil olayı sahiplenir, arzu ederse ve talep ederse, bunu yapabileceğimiz bir altyapıyı oluşturduğumuzu düşünüyorum. Zaman içinde bu kurumu ikinci nesile devrettikten sonra da asıl arzu ettiğim sosyal çalışmalar. Bu çerçevede de kreşinden huzurevine kadar bir sağlık kompleksi olabilir mi, diye düşünüyorum. Hatta bunlar bir vakıf haline getirilse, uzun süreli devam eden bir kurumsal yapı olsa diyorum. Hayallerim bunlar. Öğrencilere ve öğrenci hizmetlerine önem veriyoruz. Hem tıp fakültesinde, hem sağlık okullarında bu kurumun burs verdiği öğrenciler de var. Hem hayata hazırlamak hem de sağlık sistemi içinde olmasına çalışıyoruz.
Sayı: 615 - Sayı'nın Kapağı