2002 - 2009 arasında dış ticaret müsteşarlığı yapmış sayın Kürşad Tüzmen’i unutamam. Son derece ihracatçıdan yana bir insandı. İhracattaki problemlerimizi kendisine götürür, anlatırdık. Çok haklı olduğumuzu, tamamen bizim gibi düşündüğünü ifade eder yollardı bizi. Umutla beklerdik ama nadiren küçük değişiklikleri saymazsak, genelde değişen bir şey olmazdı. Benzeri başka örnekler de az değildi. Seçilir ya da atanır mevkii ve güç sahibi olurlar ancak çözüm mercii oldukları akıllarına gelmez. Çarşamba günü BTSO İnşaat Komitesi’nin yaptığı toplantıyı duyunca, çok benzerlik olmasa da nedense aklıma o günler geldi.
BTSO inşaat komitesi ile akademik odalar birlikte basın toplantısı yapmışlar. Toplantıda Kentsel Dönüşüm İlke Kararları başlıklı bir metin okunmuş. Basın açıklamasını yapanın BTSO İnşaat Komitesi adına konuşmasından anlaşıldığı kadarı ile organizasyon ve açıklanan metin BTSO İnşaat Komitesi tarafından hazırlanmış, Akademik odalar mutlak ki önceden okuyarak metne destek vermişler gibi algılanıyor. Metin son derece güzel düzenlenmiş, söylenecek her şey söylenmiş. Kendilerini samimiyetle tebrik edelim. Ne var ki bu metinde söylenenlerin tamamı daha önce de defalarca söylenmiş ve yazılmıştı. Bunları akademik oda başkanları zaten defalarca söylemişti. Konu ile ilgili basın toplantıları yapılmış, hatta vali yardımcıları, Büyükşehir dahil belediye başkanları ve görevlileri, bizzat BTSO başkanı, üniversitelerimiz, bakanlık temsilcilerinin bulunduğu ortamda tartışılmıştı.
Yani BTSO İnşaat Komitesi ismini Kentsel Dönüşüm İlke Kararları koyduğu bu metinle yeni bir şey anlatmıyor. Neredeyse bütün yetkililerin hatta artık vatandaşın bildiği yapılması gerekenleri tekrar ediyor. İyi güzel de bu mesele, bu noktayı çoktan geçti. Hepimiz biliyoruz ki sorun tespitte değil uygulamada. Uygulama adına yetkisi olanlar meseleye yeterli ivmeyi kazandıramıyor. Yapılanlar ise son derece yetersiz kalıyor. Kolay olduğunu söylemiyoruz ancak geçen süre zoru kolaylaştırmak için bulunabilecek yöntemlere defalarca yeterli idi. Ve belki birazda işin siyasi boyutu aşılamadı. Siyasi endişeler oy kaybı endişeleri öne geçti.
Şimdi, geç de olsa BTSO yapması gerektiği gibi bu işin içine giriyorsa, böyle cılız değil, ismi ve gücü seviyesinde beklentilere cevap verecek kadar etkili olmalıdır. Bilemiyorum ama en kalabalık komiteleri inşaat sektöründe olan, Bursa gibi bir metropolün tüm iş insanlarını, müteşebbislerini, yatırımcılarını, sanayicilerini, ihracatçılarını hasılı 4. büyük sanayi şehri, 3. büyük ihracatçı şehrinin, ekonomiyi ayakta tutan bütün dinamiklerini üye olarak içinde barındıran BTSO, deprem gerçeği ile karşı karşıya olan ve 3 milyon yaşayanının tamamını doğrudan ilgilendiren, bu hayati meseleyi daha şovdan uzak, daha samimi, daha güçlü, daha yapıcı ele almalıdır.
Herkes farkındaki ismi Kentsel Dönüşümde İlke Kararları konsa da BTSO İnşaat Komitesi bu konuda karar alabilecek ya da uygulama yapabilecek yetkilere sahip bir kurum değil. Ancak BTSO isminin ifade ettiği güç ile Bursa kentsel dönüşümünde gereken tüm sorumlulukların paylaşılmasını, bu konuda karar alabilecek ve uygulamayı harekete geçirebilecek, hızlandırabilecek bütün yetkili makamları, bakanlıkları, özel sektörü, harekete geçirme canlandırma ve gereken yasal düzenlemelerin süratle yapılması konusunda etkili olabilecek yeterliliğe sahip, bu hayati konunun önünü açabilecek en yetkin ve önemli kurum. Kaldı ki hayati risk taşıyanların içinde tüm Bursa var. Hiç kimse kendini güvende hissedecek durumda değil.
Demem o ki, işin içinde BTSO olunca insanın beklentileri tavan yapmalı. Bu kurum hepimizin. Bursa’nın kentsel dönüşümünün tamamlanması en az 30 yıl alacak, bu süre geçtiğinde bugün sağlam diye baktığımız bir kısım bina da riskli olacaktır. Hemen başlanması elzem hale gelmiş, kaybedilecek zaman kalmamıştır. Körfez Depremi 22 yıl, Kentsel Dönüşüm Yasası çıkalı neredeyse 10 yıl oldu. Başta yöneticilerimiz ve karar merciinde olanlar olmak üzere hepimiz vebal altındayız. Günahsız evlatlarımızı, torunlarımızı ve Türkiye’nin geleceğini unutmamak zorundayız.