Endüstri 4.0, diğer adıyla 4. sanayi devrimi, aslında Endüstri 3.0 ile başlayan endüstrideki bilgisayar çağının dönüşümünü yansıtıyor. Endüstri 4.0 ile robotik, veri analitiği ve yapay zeka gibi kavramlar üzerinden fiziksel dünya dijital dünya ile harmanlanıyor.
Endüstri 4.0’ın ana unsurlarından olan ve endüstriyel nesnelerin (donanımların) interneti olarak adlandırılan IIoT (Industrial Internet of Things) sayesinde endüstriyel operasyonlardaki donanımlar birbirine bağlanıyor. Bu donanımlarda üretilen büyük miktardaki veri depolanıyor ve analiz edilebiliyor. Veri çeşitliliği ve miktarı arttıkça da buradan yapılacak çıkarımlar bize yepyeni bir dünyanın kapılarını aralıyor. Proseslerde tespit edilemeyen verimsizlikler ya da sadece belli parametreler sağlandığında ortaya çıkan sürpriz sonuçlar bu sayede yakalanabiliyor ve sonraki operasyonlarda buradan elde edilen know-how kullanılabiliyor.
Örneğin bu dönüşümle hâlihazırda kullanılan akıllı üretim teknolojileri makinelerin boşta kalma sürelerini %30-50 azaltmak ve robotik teknolojileri kullandığımızda iş gücündeki verimliliği %45-55 oranında artırmak mümkün. Bunun sağlayacağı 150-200 milyar TL’lik katkı ülkemizin büyüme oranına %1 katkı anlamına geliyor.
ENDÜSTRİ 4.0 ALANINDAKİ PATENT
AKTİVİTELERİ GİDEREK ARTIYOR
Avrupa Patent Ofisi’nin (EPO) yayınladığı ilgili rapora göre, Endüstri 4.0 alanında Avrupa’da alınan patentlere ilişkin teknolojiler üç ana kategoride şu şekilde gruplanıyor:
Birbiriyle haberleşen nesneler (endüstriyel donanımlar) oluşturmaya yarayan çekirdek teknolojiler (donanım (veri toplama, sensör), yazılım, connectivity),
Bu çekirdek teknolojileri tümleyen teknolojiler (yapay zeka, kullanıcı arayüzler, analitikler, pozisyon belirleme, güç kaynakları, 3d sistemler, güvenlik çözümleri gibi),
Bu teknolojilerin uygulanma alanları (araçlar, binalar ya da evler gibi).
Yine aynı rapora atfen, Endüstri 4.0 alanındaki patent başvurularındaki artış hızı (+%50) tüm teknik alanlardaki patent artış hızının 7 katından fazla. Bu alandaki toplam patent başvuru sayısı 50 bin rakamını çoktan geçmiş durumda ve her yıl da bu rakama 5 binden fazla yeni patent ekleniyor. Bu patentler arasında Türkiye menşeili olanların sayısı binde ikiyi geneldeaşmıyor.
VERİ AKARKEN BİZLER BAKMAMALIYIZ
Bu aşamada Türkiye olarak ne yapılabilir derseniz ben size şu soruyu sormak isterim. Türkiye’de yoğunlukla yapılan ürün geliştirme midir, proses geliştirme midir? Benim oyum proses geliştirmeden yana olur. Endüstri 4.0 teknolojilerinin sanayide en çok sinerji yaratabilecek alanlardan birinin de üretim prosesleri olduğu gerçeği ışığında, burada ülkemiz için büyük fırsatlar yattığını görmemek mümkün değil.
Dolayısıyla üretim tesislerimizden bizlere veri akarken biz bakmamalıyız, daha proaktif olmalıyız. Endüstri 4.0 uygulamalarını üretim tesislerimize doğru şekilde adapte edip topladığımız verileri veri analitiği yöntemleriyle ve yapay zeka teknolojilerini de kullanarak analiz etmeliyiz. Bu çalışmalardan elde ettiğimiz çıktılarla bu konuda özgün algoritmalar geliştirmeliyiz. Tüm bu süreçte ortaya çıkan buluşları da patentlerle koruyarak kendimize güvenli bir liman yaratmalıyız.
Son olarak, toplanan bu veriler aslında sanayimizin bir anlamda DNA kodlarını ihtiva ediyor ve bu nedenle hem çok kıymetli, hem de çok stratejik. Bununla ilintili olarak, Endüstri 4.0 dönüşümlerinde belli durumlarda yabancılar tarafında geliştirilen donanımları ve yazılımları kullanmak zorunda olduğumuzu düşündüğümüzde, bence Endüstri 4.0’da siber güvenlik konulu çalışmalara da ağırlık vermemiz gerektiğine inanı- yorum. Umarım faydalı bilgiler aktarabilmişimdir. Bu vesileyle tüm EKOHABER okuyucularına sağlıklı, huzurlu günler dilerim.