Pandemi, savaş, enflasyon, maliye politikaları, deprem ve neticede taşınmaz ve kira dünyasında 2020-2023 arası yaşanan çılgın artışlar hepimizin malumu. Yanı sıra devletin konut kiralarına getirdiği %25 artışı ve ticari kiralamalardaki TÜFE artış sınırlamaları kira dünyasını allak bullak etmeye yetti.
Yüz binlerce kira artışı ve tahliye davası mahkemeleri tıkadı. Belki biraz çare olur diye yasaya işlenen arabulucuya başvurma zorunluluğu ise Eylül 2023’ü bekliyor. Mahkemeler ve hukuk dünyası bu haldeyken, salt bize mahsus paralel “muvazai kontratlar” furyalarıyla da uğraşıyor.
Kira geliri için şirketler, vatandaşlar ciddi vergiler ödemek zorunda. Gel gelelim mülk sahiplerinin ve ticari kiracıların ciddi bir kesimi maliyet yaratan bu vergileri ödememek için her yolu denemekte. Gerçi yeni bir hal değil, belki yaşım kadar eskiye gider. Pek çoğunuzun bildiği üzere özellikle ticari kiralarda mal sahibi kiraya verenin kira gelir vergisini düşük ödemesi, yanı sıra kiracının düşük miktarda stopaj ödemesi için sözleşmedeki aylık/yıllık tutarların düşük gösterilmesi maalesef yerleşik bir uygulama.
Yüz bin liralık aylık kiranın on bin lirası bankaya yatar, kalanı mal sahibine elden ödenir. Mal sahibi-kiralayan ilişkileri düzgün giderken bu durum devam eder. Ne zaman ki ilişkiler dahili ve harici etkenlerle bozulur sistem error verir. Mal sahibi çekmecedeki diğer yüksek miktarlı kontratı çıkarır ve atağa geçer. Kiracı da elindeki düşük miktarlı kontrata sarılır. Mahkemeler de vergi idaresi de herkes bu oyunu iyi ezberlemiştir esasen.
Noktanokta.com sitesindeki kira ve satış rakamlarını vergiye esas kabul edin, yüz milyarlarca liralık vergi açığını görmeniz için yeterli. Yanı sıra hiç beyan edilmeyen yüz binlerce kontrat vardır mesela mı? Bodrum, Çeşme, Antalya gibi yerlerde aylık evlerin kirası yüz binlerle ilanda. Hangisi için düzgün vergiler ödeniyor?
Bakalım mahkemelerimiz bu şekilde sunulan çift kontratların hangisine itibar ediyor? Her olayın kendisine has örgüsü ve de neticeleri var elbette ancak aşağıdaki karar bize bir ip ucu veriyor.
Kiracı tarafından ibraz edilen “düşük kira bedelli” ikinci kira sözleşmesinde ilk sözleşmenin feshedildiği ya da sona erdirildiği yönünde bir şerh bulunmadığı gibi ilk sözleşmenin yapılmasından sonra aylık kira parasının indirilmesinin de “hayatın olağan akışına aykırı olduğu” ve kiracının dayandığı kira sözleşmesinin kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle düzenlendiği anlaşıldığından tarafların iradesini yansıtan takibe dayanak… Başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesi dikkate alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir” denilerek, mahkemelerin taraflar arasındaki muvazaayı bir tarafa bırakarak yüksek miktarlı kontrata göre hareket etmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Bu nedenle PARALEL! Yani çift kontratlar düzenlerken vergi suçu işlenmesinin doğuracağı vicdani, ahlaki, mali, idari, cezai düşünceler ve yanı sıra alına yüksek riskler bir yana, doğuracağı hukuki sıkıntıları da düşünmek ve ciddiyetle sakınmak gerekiyor. En azından mahkemelerin bunu artık “yemediğini” yukarıdaki emsal Yargıtay kararı bize söylüyor.
Tüm okurların Ramazan bayramlarını kutlar esenlikler dilerim.