Kıymetli okurlar, hepimizin malumu üzerine gecikme faizi uygulaması ticaret hayatının rutin uygulamaları içerisinde sıkça karşımıza çıkan bir uygulamadır. İşletmeler çeşitli şekillerde gecikme zammına muhatap olmakla birlikte, gecikme zamlarında pek tabi ki vergisel uygulamaya ilişkin birçok soru işaretini de beraberinde taşımaktadır.
İstanbul Defterdarlığı Gelir Kanunları Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü E-64597866-125- sayılı özelgesi ile yurt dışında mukim firmalardan internet ortamında almış olduğu reklam hizmeti ödemeleri üzerinden %15 oranında yaptığı kesintiyi muhtasar beyanname ile beyan eden ve ödeyen, Konu ile ilgili vergi mahkemelerinde açılan bazı davaların şirketiniz lehine sonuçlandığı, vergi dairesi tarafından vergi asılları ve tahsil tarihinden itibaren işleyen tecil faizi oranında hesaplanan faizlerin şirketinize iade edildiği, iade alınan vergi kesintisi ve faiz tutarlarının mahkeme kararının verildiği tarihin içinde bulunduğu dönemde gelir kaydı yapılarak kurum kazancının tespitinde dikkate alındığı, şirket aleyhine sonuçlanan söz konusu üst mahkeme kararları uyarınca vergi dairesi tarafından ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinin altıncı fıkrası gereği vergi asıllarının iade tarihinden istinaf mahkemesi kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplandığı ve vergi dairesine ödendiği belirtilerek, söz konusu madde kapsamında ödenen gecikme faizlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda görüş bildirilmiştir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6’ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesindeki giderler, hasılattan indirim konusu yapılabilecektir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasında indirilebilecek giderler sayılmış olup, aynı fıkranın (3) numaralı bendinde, işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır.
Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, bu Kanuna göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizlerinin, kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 213 sayılı vergi Usul Kanununun "Özel Ödeme Zamanları" başlıklı 112’nci maddesinin altıncı fıkrasında, "İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır." hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketin yurt dışı mukimi firmalardan internet ortamında almış olduğu reklam hizmeti ödemeleri için ihtirazi kayıtla beyan ederek ödediği vergilerin dava süreci sonunda gecikme faizi ile vergi dairesine ödenmesinde söz konusu vergiler için Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinin altıncı fıkrası gereği hesaplanan faizlerin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmadığı hususunda görüş bildirilmiştir.