Kırkmerdivenlerden indim. Bir bahar günüydü. Hava sıcaktı. On beş yaşındaydım. Uludağ'dan gelen, daima akan buz gibi suyun başında durdum. Her o devrin Bursalısı gibi çeşmenin başında durup ellerimi yıkadım, boynumu ıslattım, doya doya o kış dağımıza yağmış karın suyunu içtim.
Niyetim karşıdaki Bursa Atatürk Stadı’na varmak ve kaçak maçak maça girmekti. Başımı kaldırdım ve bir turist çift gördüm. Büfeden şişelenmiş su almışlar içiyorlardı. “Çeşmeyi görmüyorlar mı bunlar, su neden satılıyor ki?” diye hayrete düştüğümü hatırlıyorum. Çok ama çok şaşırmıştım.
"Ne büyük lüks, bu ne gereksiz harcama. Suya para mı verilirmiş canım? Turistler ne kadar da zengin."
Birkaç gün sonra Güneş Gazetesi'nde gelecekte herkesin şişelenmiş su içeceğinden bahseden bir yazı okudum. Bu bir kurgu bilim yazısıydı benim için. Yani gelecekte uzaylılar Dünya'yı istila edecekler gibi bir hayal işte. Yaklaşık kırk sene önce.
Mahallemizdeki Sütlüce Çeşmesi'ni, Çarklı Değirmen Çeşmesi’ni, Pirinç Hanı Çeşmesi'ni bugün gibi hatırlarım. Derin izleri kaldı bende.
Bizim halka açık iş yerinin birkaç yerine koyduğum, kendi tasarımım, kapalı devre çalışan, daima akan tulumbalardan birine yaşlı bir amca yanaştı geçen gün. Elini dayadı, tam içecekken atıldım. "İçilmez, o su içilmez," dedim. Masamdaki hiç açılmamış pet şişeyi uzattım. Elinin tersiyle itti ve tulumbadan içti, çekti gitti. Kocaman içilmez yazısı falan umurunda değildi.
Su insanları çekiyor. Su hayat gerçekten bütün canlı organizmalar için.
Su bulunduğu plastik şişenin aklını alıyormuş. Biz içtiğimizde sadece su içmiyormuşuz, plastiğin aklını da içiyormuşuz. Plastiğin DNA’sı bize geçiyormuş falan, filan, fişmekan...
Arkam Çalı Ormanı... Altımızdaki ovada canhıraş bir inşaat savaşı var. Köylülerden kat karşılığı bütün arsaları topladılar. Bu ranta dayanmak mümkün değil. Köylünün bir anda yirmi dairesi birden oluyor. Bahçesi yok, bahçede tulumbası yok artık. Şimdi çeşmesi var. Ama akan su içilmiyor. Her ay kapısına fatura geliyor.
En taze tükettiği şeyi şimdi aylar önce şişelendiği için en bayatından içiyor...
Tazecik, buz gibi kaynak sularımız vardı. Taze bir hayatımız vardı, bayatladı.
Mor Yazma'm kitabımdan
Bursa/İzmir Yolu - 2 Haziran 2017