2020 sonrasında patlayan enflasyon döviz rakamları, ülkeye güneyden doğudan gelen milyonlarca yabancının konut ihtiyacı, deprem nedeniyle yüz binlerce kişinin, ailenin büyük kentlere göçü, batıda inşaat piyasasında kredi musluklarının kapalı olması nedeniyle yaşanan üretimsizlik ve darlık, yine Bursa gibi büyük kentlerde yeni konut alanları üretiminde yaşanan kıtlık gibi etkenlerle, yurt işi konut arzı fiyatları ve piyasasında oldukça zor günler yaşanıyor.
İnşaat dünyasındaki hareketlilikler beraberinde binlerce piyasayı zincirleme etkiliyor. Demircisi, perdecisi, yorgancısı, muhasebecisi, avukatı, her meslek ve sektör hatta vergi gelirleriyle devlet ve belediyeler kamu kuruluşları bile inşaat sektöründeki olumsuzluklardan doğrudan etkilenir. Biliyoruz ki Amerika’daki konut satışları endeksleri ekonominin gösterge faktörlerinden en önemlisi.
Konut piyasasındaki bu çalkantılar neticesinde kira fiyatlarında meydana gelen dengesizlikler ve olağanüstü artışlar için önce dövizle kira yasağı, sonra konutta belli bir süre yüzde 25 kira artış sınırı ve (geçtiğimiz Temmuz‘da kalktı) ticari kiralarda yıllık TEFE ile sınırlı artışlar.
Kira artışlarına dövizle kira yasağı ile beraber üst sınırlar gelip, artışlar piyasa rayiçlerini yakalayamayınca, bu kez de kira tespit davaları sayı olarak enflasyon yaptı, mahkemeler tıkandı.
Neredeyse her iki kiracıdan biri mülk sahibi, kiraya verenle mahkemelik ya da ihtilaf halinde. Hiper enflasyon ve bozulan ekonomik dengelerin bireyleri, halkı, kurumları, adliyeleri ne şekle soktuğunun resimlerinden biri. Yine enflasyon ve hayat pahalılığının toplumda kaos ve şiddeti körüklediğini en iyi sosyoloji bilimi anlatır. Ahlaksızlığın da kökenindeki en büyük etkenlerdendir kötü ekonomi.
Tekrar ana konumuza dönelim.
Kiraya veren mülk sahiplerinin, rayiçlerin çok altında kira bedelini yükseltebilmek için adli çare olarak başvurulan kira tespiti davalarına, sözleşme üzerinden beş tam yıl dolmadıkça açılamayacağını artık herkes biliyor.
Ancak, kira tespit davalarının da mal sahiplerinin beklentilerini karşılamadığının altını çizelim. Neden? Arabuluculukta anlaşamama tutanağı sonrası açılan davalarda keşifti, duruşmalardı, itirazlardı derken dava özellikle mahkemeleri yoğun büyük şehirlerde iki sene, üç seneye uzayabiliyor. İstinaf mahkemelerinin hali malum, giden dosya orada da yıllanıyor. Rayici belirleyen mahkeme delillerle bağlı ve misalen 100.000 lira kira getirisi olabilecek bir mülke 60.000 lira rayiç bildirildiğinde mahkeme bunu 50.000‘e düşürüyor. Fark varsa yıllar sonra farkını alabiliyor mülk sahibi. Avukatlık ücretleriydi, harçlarıydı, keşif giderleriydi derken kira tespitine dair dava da epey masraflı bir dava.
Özetle, “kira tespiti davası açtım, kiram hemen rayiç bedele çıkacak” diye bir sonuç- süreç yok. Süreç içinde binbir çile ve risk var. Bunun içindir ki tüm dostlara ve okurlara da önerim tavsiyem;
Ateşe bir odun da biz atmayalım. En kötü anlaşma, en iyi mahkeme kararından iyidir mottosu ile biraz vicdan, biraz akıl, biraz hak ile helal/haram gözeterek, daha da önemlisi fiyat artışlarından yakınırken en önemli sorumluluğun kendimizde oluğunun bilinciyle sonuna kadar anlaşma için çabalayalım.
Saygılarımla.
SPOT
En kötü anlaşma, en iyi mahkeme kararından iyidir mottosu ile biraz vicdan, biraz akıl, biraz hak ile helal/haram gözeterek, daha da önemlisi fiyat artışlarından yakınırken en önemli sorumluluğun kendimizde oluğunun bilinciyle sonuna kadar anlaşma için çabalayalım.