Maliyetler sürekli olarak artıyor. Malzeme fiyatları anlaşılmaz şekilde enflasyonun birkaç misli zamlanıyor. Satış rakamı belirlenemediği gibi, satış da yok. Yine herkes beklemede. Kimisi seçimleri, kimisi faizleri beklerken, kimisi etrafı takipte. Kimisi de neyi beklediğini bilmez durumda şaşkın ve kararsız ne yapacağını düşünmekte. Bunu nereden anlıyoruz. Aylardır süren piyasa durgunluğu sürerken şubat ayı daire satışlarında yüzde 1,5 kıpırdanma olmuş. Satışlar ipotekli değil. Yani kredisiz. Çok büyük çoğunluk ise mevzudan uzak ve en azından ne alsam, nereye yatırsam derdi yok. Bırakın yatırımı, mülk almayı falan, çarşı Pazar fiyatları dışında gailesi de yok. IMF tarafından yapılan dünyanın en mutlu ülkeleri sıralamasında Türkiye 106. sırada yer almış. Bu sonuç halkın büyük çoğunluğun yaşam kalitesinin üzüntü veren göstergesi.
Bugün enflasyon oranları Rusya’da savaşa rağmen yüzde 7,5, Hindistan’da 5,5, Bulgaristan’da 5,4, Savaşa rağmen Ukrayna’da 5,1, Norveç’te 4,8. Uzatmayalım İngiltere, İsrail, Fransa, Almanya, Kanada, ABD, İspanya, Yunanistan, Japonya, Hollanda, Belçika, İsviçre, Portekiz, İtalya ve Çin dahil 20 ülkenin enflasyon oranları toplamı yüzde 63,9 iken, Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı tek başına yüzde 64,8.
Yüksek enflasyon nedeniyle, doğal olarak TL sürekli devalüasyona uğramakta ve yabancı para birimleri karşısında eriyerek alım gücünü kaybetmekte. İthalata dayalı tüketim ekonomisini benimsemiş Türkiye’de doğal olarak fiyatlar sürekli yükseliyor. Bu seçimin yerel seçim olmasına rağmen, bizzat siyasiler tarafından genel seçim havasına sokulması, bakanların falan mitinglere katılması gibi nedenler, seçim öncesi belirsizlik ortamını arttırdı, hâkim güven sendromunu körükledi. Sadece bir yıl önce 19 TL olan dolar 32 TL’yi, 20 TL olan avro ise 35 TL’yi geçti. TL neredeyse son bir yılda dolar karşısında yüzde 70, avro karşısında ise yüzde 75 değer kaybetti ve bu hareket durmuyor, artarak sürüyor. Seçim nedeniyle kurların dizginlenmeye çalışıldığını, devalüasyona dönük bir baskı yapıldığını varsayarsak, seçim sonrası değişim hızlarını kestirmek zor. Belki yatırımcıda bunu bekliyor. Ancak o süreçte maliyet ve satış fiyatları da artacaktır. Mesele hangisinin daha fazla artacağı meselesi. Yatırımcının derdi daha çok kazanmak ve yatırım araçları arasında tercih belirlemek. Ve yazık ki para piyasaya girmeden piyasa canlanmıyor ve krizi derinleştiriyor.
Türkiye’nin bu sarmaldan kurtulması şart. Özellikle ithale dayalı enerji fiyat artışları enflasyonun en ciddi nedeni. Çalışanların ve daha çok emeklilerin gelirlerinde sağlanan artışlar ise bu enflasyon canavarınca kısa sürede emilip gidecek maalesef. Çare çalışana ve emekliye zam değil, çare enflasyonu durdurmak ve alım gücünü arttırmak. Aslında bütün bunları bilmeyen yok. Bilmek için ekonomist olmaya da gerek yok. Aslında çözümlerde bilinip, seçim çalışmalarında bolca kullanılıyor. Ne var ki bilmek ve söylemek yetmiyor. Mesele uygulamada.