KDV sadeleştirmesine  ilişkin görüş ve önerilerimiz 

Kıymetli okurlar, malumumuz üzerine Katma Değer Vergisi (KDV) 1985 yılında hayatımıza girmiş ve ticari hayatın en önemli simgelerinden biri olmuştur. Yapılan mal ve hizmet teslimlerini konusuna alan KDV toplumun tüm kesimlerine ilgilendiren bir vergi türü olarak hayatımızda yer almaktadır. 
Kanunun yayım tarihinde tek oran %10 olarak uygulanan KDV, çeşitli oran değişikleri ile birlikte günümüzde istisna teslimler %0, %1, %8, ve %18 olarak uygulanmaktadır. Yayınlandığı günden tebliğ düzenlemeleri ile birçok değişikliğe uğramış KDV uygulama mevzuatı 120’nin üzerinde tebliğin birleştirilmesi ile KDV Uygulama Genel Tebliği ile tek bir çatı altına toplanmaya çalışılsa da hala KDV uygulamasına ilişkin karışıklıklar hala devam etmektedir. Özellikle istisnaların uygulanması ve yaratabileceği matrah farkı cezai işlemleri ve teslim hizmet oranlarında belirsiz birçok konu bulunmaktadır. 
Bu bilgilerin ışığında yakın dönemde yazılı ve görsel medyaya yansıyan haberlere göre Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın KDV uygulaması konusunda bir sadeleştirmeye gittiği ve buna yönelik kapsamlı bir çalışmaya başladığı bilgisi kamuoyunda dolaşmaktadır. Öncelikle belirtilmelidir ki başta sanayi olmak üzere tüm reel sektör kesimlerinde ortaya çıkan KDV oran indirimi beklentisinin çalışma içerisinde yer almamaktadır. Yapılan çalışma KDV uygulamasının açık ve net anlaşılmasına ve daha kolay uygulanabilir olmasına yönelik olacaktır. 
Bu sadeleştirme çalışmasına katkısı olması açısından aşağıda yer alan konu başlıkları ile önerilerimizi sıralamanın sağlıklı olacağını düşünüyorum.
1)Bilindiği üzere motorlu kara taşıtlarının teslimleri ülkemizde taşıt cinsine göre farklılık göstermektedir. Bu farklılık taşıtın binek otomobil mi yoksa ticari araç mı olduğu temelinde farklılık göstermektedir. Vergilendirme açısından bir aracı binek otomobil olarak tanımlayabilmek için o aracın 8 Seri No’lu Gümrük Genel Tebliği eki sınıflandırma kararının 87.03 tarife pozisyonunda yer alan şartları taşıması gerekmektedir. Burada mükelleflerin kafasında kaosa sebep olan konu araç ruhsatında ticari araç bilgisi bulunan arkası koltuklu ve camlı araçların binek otomobil statüsünde KDV uygulamasına tabi olmasıdır. Burada iadeden beklentimiz trafik sicil kayıtları ile bakanlık uygulamasının birbirine uyumlu hale getirilmesidir.
2)Daha önce bu köşede defahatle yazdığımız üzere, ülkemizin kalkınması, döviz kuru ve enflasyonla mücadele açısından ihracat işlemleri büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda ihracatçı şirketlerin finansmanı ve üzerlerindeki KDV yükü büyük bir önem arz etmektedir. Özellikle ihraç kayıtlı satış yapan imalatçı ihracatçılar açısından büyük önem arz eden KDV iade işlemlerine ilişkin olarak, artırımlı teminat nakden iade uygulamasının %120’den %80’e indirilmesi, teminat mektubu limit problemi yaşayan imalattan ihracatçılar açısından çok rahatlatıcı bir uygulama olacaktır. 
3)Konut teslimlerinde KDV uygulaması ve iadesi uzun dönemdir sorun teşkil etmektedir. Buna ilişkin metrekare kıstası ve arsa emlak vergisi bedeli üzerinden bir ayrım düzenlemesi yapılmış ve pek çok mevzuat değişikliğine konu edilmiştir. Piyasada yer alan bu uygulamanın kafalarda yer alan soru işaretlerini gidermediği yıllardır aşikardır. Bu doğrultuda bakanlığın özellikle lüks konut tanımını metrekareden bağımsız olarak net bir şekilde ortaya koyması gerek vergi tahsilatı açısından gerekse vergi adaleti açısından büyük önem arz edecektir. 
Şüphesizdir ki vergi tahsilatları ülkemizin kalkınması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple KDV sadeleştirme çalışmasının KDV oranı artırma veya azaltma işleminden bağımsız olarak etkin ve anlaşılabilir vergi uygulamaları ortaya koymak hayati önem taşımaktadır. Bu doğrultuda naçizane görüş ve önerilerimiz faydalı olmasını temenni eder, komisyonda sadeleştirme çalışmaları için çalışan tüm paydaşlara başarılı çalışmalar dileriz.