İznik gölünde iklim değişikliği çanları çalıyor

İznik Gölünün, DSİ’nin uzun yıllardır devam eden ra­satlarına göre maksimum su seviyesi 85,50m, en düşük su seviyesi de 83.30m olduğu bilinmektedir, ama şu anda göl seviyesi 82,96 metrede, yani en düşük seviye­nin altında. Bütün meslek yaşantım DSİ’de geçti, İznik Gölü’ne akan dereler üzerinde yine uzun yıllar boyu yaptığımız akım rasat değerlerine dayanarak gölün su kullanım kap­asitesini belirle­miştik. Bu kapasite esas alınarak İznik ve Orhangazi ova­larında sulama sis­temlerini oluştur­muş, tarımsal verimi artırmıştık. Gölün kapasitesi­nin tarım ağırlıklı kullanılması üze­rinde de mücadele vermiştik, göle akan derenin suyunu kullanan Cargill firmasının kurulmasına da karşı çıkmıştık.

Ama bugün mücadele edemeyeceğimiz bir güçle, İklim Değişikliğiyle karşı karşıyayız, yıllardır göl suyun­dan çevredeki tarım arazileri sulandı durdu, çevredeki tesisler de kullanma sularını gölden aldılar ama göl­deki bu görüntüleri hiç görmedik.

İşte size iklim değişikliği doğa felaketinden bir gö­rüntü de bizden, gelin şimdi de daha büyük görüntü­lere göz atalım, dünyanın büyük nehirlerinden Colo­rado nehir havzasındaki kuraklığı önümüze serelim;

İklim değişikliği üzerinde çalışmalar yürüten ABD’li bilim adamları, 2000 yılında başlayan mega kuraklığın 2020’den bu yana şiddetini artırdığını vurguluyorlar, Colorado nehri çevresindeki yedi eyaletin su ihtiyacını karşılamada, önümüzdeki yıldan itibaren kısıntıların olacağını söylüyorlar. 20 yıldır ağır tren kazası gibi izle­nen olay hızlanıyor, hesap verme zamanı yaklaşıyor, 25 milyon Amerikalının Colorado Nehri’ne ulaşımı zorlaşı­yor.Yine bilim adamları iklim değişikliğinin, kuraklık ko­şullarını gittikçe daha kötüleştirdiğini izliyorlar, son iki yılda bölgede havanın 1,1C daha sıcak geçtiğini tespit ediyorlar. Yedi ay önce California, Arizona ve Nevada eyaletleri Mead Gölü’nden daha az su çekmek üzere anlaşma imzalıyorlar, aksi halde Glen Canyon barajı elektrik üretemez duruma düşecekti. Yerel yönetimler ve su yönetimleri su kullanımına kısıtlamalar getiriyor, haftada iki gün su kesintileri yapmaya başlıyorlar, Colo­rado nehrindeki kuraklık krizi evlere ulaşıyor.

Güney Kaliforniya ve Arizona’daki geniş su kullanan tarım imparatorluğu da alt üst olmakta, hidroelektrik ve evsel kullanımları kısıtlanma tehdidiyle karşı karşıya kalıyorlar.

Evet iklim değişikliği gerçeği, bizde ve dünyanın her noktasında ‘’Ben geliyorum’’ diyor, insanlığın bu doğa felaketi karşısında durdurma gücü yok, sadece suyu dikkatli ve tasarruflu kullanarak yavaşlatma imkanı var. Bu mücadelenin başlatılacağı en etkin alan da çocukla­rımızın içinde eğitildiği okullarımız.

Anaokullarından itibaren çocuklarımızın eğitim programları içine, İklim değişikliğine neden olacak yaşam biçimlerini önleyecek davranışların yerleşti­rilmesi büyük önem taşımaktadır. Doğayı tahrip et­memek, doğal kaynakları dikkatli kullanmak, ormanla­rımızı, sularımızı ve sulak alanlarımızı korumak ve dikkatli kullanmak küçük beyinlere işlenmelidir.

Aslında yazılı ve sözlü medyamız da her fırsatta iklim değişikliği felaketiyle mücadele yollarını önümüze ser­melidir. Velhasıl insanlığın topyekûn bir dik durma ey­lemidir bu doğa felaket karşısında, ben her vesileyle, örnekler vererek bu çağrıyı yapıyorum, belki ‘’DUR’’ di­yemeyiz ama, ‘’YAVAŞ OL ARKADAŞ!!!’’ diyebiliriz gün­lük yaşamımızı şekillendirerek…