2020-2022 arası pandemi nedeniyle başkalaşan dünya ekonomisi, akabinde 2022’de fitili ateşlenen Rusya-Ukrayna savaşının getirdiği olumsuzluklarla boğuşuyor. Bu olum­suzluklardan hemen her kesim paylarımızı alıyoruz. Sanayici, esnaf, memur, doktor, mal sahibi, kiracı, ki­raya veren, neredeyse herkes mutsuz. Ancak herkesin türküsü farklı.

Muhalefetin ekonomiye ilişkin eleştiri dozu artarken, devlet idarecileri ve destekçileri ise dünya ekonomisini örnek göstererek topu dış etkenlere atıyor. Gösterilen örnek enflasyonlar tek haneliyken, Haziran 2022’de enflas­yonda üç hanelilere yaklaştık (kimi bağımsız kuruluşlara göre ise maalesef geçtik). Paramız da düzenli olarak değer kaybetmeye devam ediyor.

Arsa, inşaat, konut dünyası; bu düzensizlikten en fazla nasibini alan ve on milyonları etkileyen sektörler­den. Hele konut dünyası ki, fiyat artışları ile en masum enflasyon ra­kamlarına bile kısa za­manda birkaç kat takla attırmış durumda. Her­kes aynı soruyu soru­yor, bu paralara bu evler nasıl alınır? Bu ki­ralar nasıl verilir? Kim alı­yor, kim satıyor? Diğer tarafta bakıyorsunuz ki, alıcı çok, satıcısı yok.

İnşaat maliyetlerindeki inanılmaz artış, arsa ra­yiçlerindeki yükselişlerle birlikte, müteahhitlerin bu riskli ve hesaplana­maz dünyada yeni proje­lere girmekteki isteksizliği, sonuçta konut arzında daralma getiriyor. Bir yanda diğer finansal araçları tercih etmeyerek “dünyada mekan ahrette iman” la­fını baş tacı eden milletimiz, diğer yanda ucuz paramızla vatandaşlık yatırımı peşinde olan Orta Doğu ve yakın coğ­rafya ülkeleri vatandaşlarının mülk sevdası, konut ve çatılı işyeri fiyatlarını ve kiralarını bir uçurumun kenarına getirdi.

Bu ekonomik gelişmelere paralel olarak da, kiracı-mülk sahipleri arasında bir kapışmadır başladı gidiyor.

Haziran 2022 başında yenilenecek kira bedellerinde yıllık artış %39,33. Her geçen ay artıyor bu oran. Eğer kira dönemi beş yıldan fazla uzamış ve kira emsalleri, ödenmesi gereken rayici yakalayamamış ise; rayiç be­dele yükseltme davası açılabiliyor. Mahkeme rayiç be­deli bilirkişilere belirletip %10 kadar indirim yapıyor. Fazla heveslenmeyin, bu dava da senelerce sürdüğü için siz siz olun kiracı da olsanız, mülk sahibi de olsanız, anlaşın. “En kötü anlaşma, en iyi mahkeme kararından iyidir” lafı var ya... Bu söz, basit davaların bile yıllarca süründürüldüğü bu düzende, sanki bizim memleket için icat edilmiştir.

Kiracısının verdiği kiradan memnun olmayan mülk sa­hiplerinin sayısı artıyor. Çünkü malın fiyatı ile ödenen kira mukayese edildiğinde makas da açılıyor. Bu durumda mülk sahipleri tahliye davasını ancak sınırlı sebeplerle açabildik­leri için, “muvazaalı” satışlar yaparak, yeni alıcı üzerinden ih­tiyaç söylemiyle tahliye davaları açmaya, ve yeni kiracılara yüksek bedelli kiraya vermelere yöneliyor. Yargıtay’ımız ise, hukuk bilimcilerin görüşlerinin aksine, bu muvazaa hadise­sini sükûnetle kabul edip, tahliye kararı veriyor.

Bu şekilde giderse, yıllarca kira davası görmeye alışık ol­mayan hakimler, avukatların portföyleri, bu davalarla dolup taşacak.

Hep söyleriz, yazarız ya; “İçki değil, enflasyon kötülük­lerin anasıdır.” Toplumun ekonomik, sosyal, ahlaki değer­ler ve başlıca göstergelerinin temelini çatlatan en önemli bozulmalardandır.

Bu bozulmaya karşı çare arayan devlet idarecilerinin şim­dilik etkili bir çözüm üretmekten uzak olduğunu üzülerek izliyoruz. Yanı sıra kira bedellerinde düşünülüp dillendirilen çözümlerin de geciktiğini görüyoruz. Mülk sahiplerinin ev­rensel ve anayasal mülkiyet hakkı ile sosyal devlet ve ka­musal düzen arasında sıkışan karar vericilere derim ki, “ne şiş yansın ne kebap” ile maalesef bu işler olmaz. Sonuçta milyonları ilgilendiren huzursuzluk, adaletsizlikler varsa; burada kamu gücü elbette acil ve adil bir şekilde devreye girmeli.

Saygılarımla.