İŞ İNSANI NE İSTER?

Gereken tecrübe ve olgunluğun kıymetini anlamış iş insanlarının büyük çoğunluğu için ideal olan, güvenli piyasalarda istikrar ve canlılık aranan ortamdır. Güven ve süreklilik, risklerden arınmış dürüst ticaret, karlılığı az da olsa sağlıklı büyümenin en sağlam ve en bereketli yoludur. Kimileri her krizde fırsatlarda vardır derler. Elbette vardır. Fırsatlar her zaman vardır ve yüksek kazanç sağlayabilir. Ne var ki yüksek risklerde taşır ve bu riskler bazen sermayenizi tehdit edebilecek boyutlarda olabilir. Riskli ortamlar, aynı zamanda ticari ahlakın bozulmasının da en önemli nedenlerinden biridir. Ne demek bu derseniz. Son zamanlarda sıkça duyulan stokçuluk, deprem bölgelerinde kiraların hızla artması, yüksek faizle kredi verme, icradan satılan malları bekleme ve alma vb. pek çok örnek sunulabilir.

   Bir zamanlar kapısını kilitlemeden Cuma namazına giden, komşusunun siftah etmesi için müşteri yönlendiren esnaftan, komşusunun müşterisini çalan, fahiş fiyatı ticaretin içinde mübah sayan esnafların barınabildiği günlere geldik. Ticari ahlakın giderek bozulması elbette durup dururken olmuyor.

   İngilizlerin “businees friendly” şeklinde tanımladığı bir işe bakış şekli vardır. Sistemin çok doğru kurgulandığı iş hayatında, toplumun ve devletin iş insanına bakış şeklinin mantığını anlamlandırır. Vergi kaçırmak büyük suçtur ama yaşamınız için gerekli olan harcamalarınızın tamamını vergiden düşebilirsiniz. Çocuğunuzun eğitim masraflarını, market harcamalarını bile. Sistem akılla kurulmuştur. Örneğin yerli aracın vergisi düşüktür. Yeni aracın sigorta primi düşük, eski aracın sigorta primi yüksektir. Bizdekinin tam tersine. 5 dakikada yapılan sözde araç muayenesi içinde binlerce lira ödenmez.

   Fabrika kurmaya niyetlenen iş insanına devletin bakışı ve yaklaşımı akıllı destek şeklindedir. Açıkça “siz iş alanı üretmeye, işçi çalıştırmaya niyetlendiniz. Bu büyük çaba sizi yeterince yıpratacak. Yükünüzü hafifletmek için yanınızdayız” mantığı hakimdir. Mesela yatırım amortismanı sağlanana kadar vergi almazlar, makine alet ve hammadde girdileri vergisizdir. Gerektiğinde çok düşük faizli kredi temin edilir. Fabrika inşaatı yapılacaksa, elektrik, su, doğal gaz, kanalizasyon, yol gibi devlet hizmetleri önceden kapısına kadar getirilir. Ve işletme amortismanını sağlayana kadar devletin eli iş insanının yanındadır. Ancak yapılan hiçbir yanlışı affetmezler. Toplumun iş verene bakışı da son derece olumludur. Mesainin bitiminden sonra Patronla kapıdaki bekçinin aynı mekânda eğlendiklerine Avrupa’nın pek çok ülkesinde şahit oldum. Almanya’da Dünya çapında bir şirketin genel müdürünün işçilerle birlikte sıraya girip aynı saate kart bastığını da gördüm. Bizde fabrika yapmaya mı niyetlendiniz. İlk günden sağılmaya başlarsınız. Sonrasında Allah yardımcınız olsun.

   Son yılların ekonomi yıldızı Çin’e iş için defalarca gitmiş bir insanım. Çalışan insanların işyerlerini nasıl koruyup, savunduklarını gördüm. En çok şaşırdığım konu, en küçüğünden en büyüğüne bütün iş yerlerinde çalışanların her sabah ve akşam topluca spor yaptıklarını ve sporun bitiminde iş verenlerine ve devletlerine teşekkür ve destek vereceklerine, iş yerlerini evleri gibi koruyacaklarına dair topluca sözler verdiklerini gördüm. Bunu çalışanlarla yaptığımız sohbetlerde de hissettim. Şöyle diyorlardı; “İşverenimiz ve devletimiz kalkınacak ki bizde kalkınalım.” Devletin akıllı planlamaları, başta farklı kur olmak üzere iş insanlarına verdiği destek, Çin’in ekonomik başarılarının önemli nedenlerinden yalnızca birisidir. Yakın gelecekte Çin, tüm dünya ticaretini yönetecek bir konuma gelirse şaşırmayalım.