İngiltere Başbakanı Boris Johnson, İngiltere’nin 14 yılda karbon ayak izini %78 azaltma taahhüdünde bulundu. Bu takvim bir önceki taahhütlerinin 15 yıl ilerisinde. İngiltere, evlerine, arabalarına ve fabrikalarına güç verme biçiminde, halkı yönlendirmede ve CO2’i azaltmada yeniden yapılandırmayı planlamaktadır.
Başbakanın bu beyanı, Çin ve ABD’nin iklim değişikliğiyle mücadelede daha güçlü taahhütlerin gerekli olduğu konusunda hem fikir olmalarından günler sonra, geçen hafta gerçekleşen ABD İklim Zirvesi ve Kasım ayında Glasgow’da toplanacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı öncesinde, yayınlandı.
Johnson, ‘’İklim Değişikliği ile mücadelede çıtayı yükseltmeye devam etmek istiyoruz ve bu nedenle dünyadaki emisyonları azaltmak için en iddialı hedefi belirliyoruz.’’ dedi ve bu alanda öncü işletmeleri ve yenilikleri İngiltere’ye çekeceklerini de sözlerine ekledi. Başbakan bu beyanı yaparken İngiltere’nin, ülkeleri küresel sıcaklık artışını mümkün olduğunca 1,5C dereceye yakın tutmaya yönelik adımlar atmaya çağıran 2015 Paris Sözleşmesine uygun olarak, 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyon hedefini bir defa daha vurgulamış oldu.
Hükümete göre, İngiltere’nin karbonu 1990 seviyesine kıyasla, 2035 yılına kadar %78 oranında azaltmasını içeren bu yeni hedef, 2050’deki sıfırlama hedefinin dörtte üçünden fazla olması anlamına gelmektedir. Bu hedefi yakalamak için de, ulaşım, ısıtma ve endüstrinin fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji üretim sistemlerine ve hidrojene geçmesi gerekmektedir.
Bunlara ek olarak bina yalıtım sistemlerinin iyileştirilmesi, diyetlerin yüksek karbonlu etten uzaklaşması ve daha fazla ağaç dikilmesi planlanmaktadır. Bütün bu hedefler ve çalışmalar İngiltere’nin daha yeşil bir ekonomiye geçişin rotasını belirlemekte ve bu rotayı çizecek on maddelik planlarının olduğu, açıklanmaktadır. İngiliz muhalefet partileri ve çevre kampanyacıları hükümetin önlerine koyduğu bu hedefi memnuniyetle karşılıyorlar ve de destekliyorlar. Ancak hareketin, şimdiye kadar benzer hedeflere ulaşma politikalarının eksikliğinden zarar gördüğünü ve ülkenin daha az iddialı hedeflere ulaşmada bile zorlandığını, uyardılar.
Bu arada uluslararası sivil toplum örgütü Greenpeace, ülkede yeni yolların ve havaalanı pistlerinin yapımının durdurulması gereğini açıkladı ve ‘’Hedefleri belirlemek, ulaşmaktan çok daha kolay, bu nedenle zorlu çalışma şimdi başlıyor.’’ dedi. Yapılan eleştiriler içinde, eski bir hükümet danışmanı, İngiltere’nin emisyonları azaltma yaklaşımının şimdiye kadar koordineli bir yapısal değişiklikten ziyade çok çeşitli uç noktalarda hedefler içeren bir ‘’Boris Av Tüfeği’’ gibi göründüğünü, söyledi. Oxford Üniversitesi İklim Değişikliği Gurubu da, çalışmalarda odaklanmanın CO2’e yönelmesi gerektiğini ve gazı tekrar Kuzey Denizi altına enjekte ederek güvenli bir şekilde imha etmenin her zaman pahalıya mal olduğunu, zira atmosfere salıvermenin çok ucuz olduğunu, vurguladılar. Size bu İngiltere örneğini, İklim Değişikliğinin Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Joe Biden’ın daveti ile Dünya İklim Zirvesinde yaptığı konuşma ile ülke yönetimimizin gündemine girme kapısının aralanması ile çeşitli sivil toplum kuruluşlarımızın ve iş dünyamızın yavaş yavaş ta olsa, içine girmeğe başladıkları bu mücadelenin gelişmesinde, artılarıyla, eksileriyle, katkı koyması umuduyla, değerlendirmenize sunuyorum.