İnsanlık 1950lerde dünya ikliminde bazı değişimler olduğunu fark etmeye başladı, daha ileriki yıllarda konu iyice ısındı, bilim dünyasını da sardı, onların bulguları ülkeleri Birleşmiş Milletler çatısı altında bu felaketle mücadeleye sürükledi, çeşitli konferanslarda ülkeler çözüm yollarını tartıştı. Son olarak Paris’te 191 ülke bir araya geldi, iklim değişikliğinin yavaşlatılması için tedbirleri ve taahhütleri belirledi ve 2015 yılında Paris Anlaşması’nı imzaladı, ülkeler tarafından onaylanarak 2016’da yürürlüğe girdi.
Ülkeler bu taahhütleri ile atmosfere sera gazı salınımlarını azaltacaklarını ve 2050 yılında sıfırlayacaklarını taahhüt etmiş oldular. Ve bu süreç içinde atmosfer sıcaklığının en fazla +1,5C artacağını da kabul etmiş oldular.
Ama bu hafta bütün bu çabalar adeta boşa çıkmış gibi, İklim Değişikliği ülkelerin kulağını çekmeye, ben buradayım demeye başladı, örneğin İngiltere’de şimdiye kadar hiç yaşanmamış 40,2 C dereceyle bir sıcaklık rekoru kırıldı. Ülke tarihindeki en yüksek sıcaklık 2019 yılında 38,7 C olarak kayıtlara geçmişti.
Fransa ve Almanya da rekor sıcaklıklarla boğuşuyor, rekor sıcaklıklar kayıtlara geçiyor, Almanya’da 2019’da 41,2 C sıcaklık ölçülmüştü, bu hafta bu da aşıldı.
Geçen hafta açıklanan Dönüm Noktası başlıklı analize göre Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen ortalama sıcaklık kriterlerine uyulursa küresel ekonomi 43 trilyon dolar büyüyecek. Aksi durumda, sıcaklığın 3 C artması, küresel ekonomiyi 178 trilyon dolar zarara uğratacak.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 23 ülkede küresel ekonomiye yön veren şirketlerin CEO’larıyla yapılan bir araştırmada, katılanların %49’u son 6 ayda yaşanan kuraklık, orman yangınları, aşırı sıcaklık ve şiddetli fırtına gibi iklim kaynaklı olaylarla karşılaştıklarını ifade ettiler, %89’u iklim konusunda acil önlem alınması gerektiğini, %79’u da iklim krizi konusunda kritik noktaya gelindiğini vurguladılar.
İklim krizine neden olacak hava sıcaklıklarının artması üzerinde iki senaryo üzerinden değerlendirme yapıyorlar. İlk senaryoda dünyanın ortalama sıcaklığının 3C arttığı, ikinci senaryoda ise Paris İklim Anlaşması uyarınca küresel ısınmanın 1,5C ile sınırlandırılacağı öngörülüyor.
2070 yılına kadar dünyadaki ortalama hava sıcaklığının 3 C derece artması senaryosunda oluşacak iklim krizi nedeniyle, iş dünyasındaki birçok şirketin kapanacağı, yatırımların duracağı, insanların evlerini ve iş yerlerini kaybedeceği, yeterli gıda ve sağlık hizmetine erişilemeyeceği var sayılıyor. Bu krizden en fazla etkilenecek bölgenin Asya-Pasifik ülkeleri olacağı, bölge ekonomisinin 96 trilyon dolar zarar edeceği tahmin ediliyor. Aynı dönemde Amerika kıtasında 36 trilyon dolar, Avrupa’da 10 trilyon dolar, dünyanın geri kalanında da 40 trilyon dolar zarar olacağı bekleniyor. Sadece Avrupa’da 110 milyon kişinin işini kaybedeceği öngörülüyor. Bu arada ABD’nin tek başına zararı 14,5 trilyon dolar olacak.
İkinci senaryoda ise dünyadaki sıcaklık artışının Paris İklim Anlaşması’nda belirtilen kritere uyacağı öngörülüyor, küresel ısınma 1,5C ile sınırlanır ve dünya yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşabilirse, 2070’e kadar dünya ekonomisinin 43 trilyon doları aşan bir büyümeyi yakalayacağı tahmin ediliyor.
Bu bilgiler ışığında ekonomi uzmanları, tüm hükümetlerin, şirketlerin ve insanların iklim konusunda cesur kararlar almalarını, hızla net sıfır karbon salınımına ulaşmaya yönelik cesur adımlar atmalarını, ekonomilerini Paris İklim Anlaşmasında belirlenen kriterlere uyacak şekilde dönüştürmelerini ve düşük emisyonlu bir gelecek için gereken tüm yatırımlarını bir an önce harekete geçirmelerini öneriyorlar.
Kulağımızı çekmekte olan ve de yaşadığımız ve yaşayacağımız sıcak iklim koşullarıyla yavaş yavaş canımızı acıtmaya başlayan İklim Değişikliği gerçeğini artık bizim de, hem ülke olarak, hem bireyler olarak önümüze açmamızın ve gereken adımları atmamızın önemini önünüze bir defa daha seriyorum.