İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ Bill Gates'in Gündeminde -1 -

Aslında zenginiyle, fakiriyle tüm insanlığın yer küre üzerindeki yaşam koşullarını zorlaştıran, zorlaştırmaya devam edecek olan doğa felaketi, İklim Değişikliği, dünyanın en zengin insanının da gündemine yerleşmiş, bu konudaki düşüncelerini gelin kendi kaleminden okuyalım; ‘’Enerji yoksulluğu sorunu üzerinden dolaylı olarak İklim Değişikliğine odaklanmaya başladım, yaklaşık bir milyar insanın elektriğe güvenilir bir şekilde erişemediği ve bunların yarısının Sahra altı Afrika’da yaşadığını öğrendim. Eşim ve ben, o bölgede yaşayan ve evlerinde açık ateşte yemek pişirebilmek için günlerinin büyük bölümünü, yakacak odun toplayarak geçiren kadın ve kızlarla tanıştık, ödevlerini mum ışığında yapan çocuklarla tanıştık.


‘’Enerji yoksulluğu sorunu üzerinden dolaylı olarak İklim Değişikliğine odaklanmaya başladım, yaklaşık bir milyar insanın elektriğe güvenilir bir şekilde erişemediği ve bunların yarısının Sahra altı Afrika’da yaşadığını öğrendim. Eşim ve ben, o bölgede yaşayan ve evlerinde açık ateşte yemek pişirebilmek için günlerinin büyük bölümünü, yakacak odun toplayarak geçiren kadın ve kızlarla tanıştık, ödevlerini mum ışığında yapan çocuklarla tanıştık. Onların yaşam düzenini gördüğümde dünyanın, enerjiyi yoksullar için nasıl uygun fiyatlı ve güvenilir hale getirebileceğini, düşünmeye başladım. Ama konunun derinine inince, Enerji ve İklim Değişikliği ikilemini daha iyi anladım. Dünyada yaşayan yoksulların yaşam koşullarının iyileştirilmesi için daha fazla enerji sağlanması gerekmekte olduğunu, ancak bu enerjinin üretim sürecinde atmosfere bırakılan karbon salınımlarının İklim Değişikliğini pompaladığı gerçeğini de görmezden gelemeyeceğimi, önüme serdim.
Enerji üretimi ve ulaşım araçları gibi sera gazı salınım kaynakları bu pompalamada çok dikkat çekiyor, ancak bunlar yalnızca bir bölümü, İklim Değişikliğinde en büyük katkı payı, %31 ile sanayinin üretim sürecinde, ikinci sırada %27 ile enerji üretimi, ardında %19 tarım mahsulleri üretimi geliyor. Ulaşım %16 ile dördüncü sırada yer alırken bunları binaların ısıtılması/soğutulması sistemleri takip ediyor. Bu oranlar İklim Değişikliğine genel bakış içinde çok önemli değildir. İklim Değişikliğine karşı uygulanacak herhangi bir kapsamlı plan, salınımlara neden olan tüm kaynakları hesaba katmalıdır, beş alanın hepsine bakmadığınız sürece, nasıl bağlanırız, nasıl bir şeyler üretiriz, nasıl hareket ederiz, nasıl serin veya sıcak kalırız, sorunlarını çözemezsiniz.
Atmosfere karbon salınımlarında sıfıra ulaşmanın kaça mal olacağını anlamak ta çok önemlidir. Şu anda dünyanın bu kadar fazla sera gazı yaymasının birincil nedeni, fosil yakıt teknolojilerinin genel olarak en ucuz enerji kaynakları olmasıdır. Bunun nedeni de, fiyatların oluşan çevresel zararı kapsamamasıdır. Başka bir değişle, muazzam enerji ekonomimizi ‘’kirli karbon yayan’’ teknolojilerden sıfır salınımlı teknolojilere taşımanın maliyeti ne olacaktır? Örneğin ABD’de son birkaç yıldır 1 galon jet yakıtının ortalama perakende fiyatı 2,22 dolardır. Jetler için geliştirilmiş biyo-yakıtlar galon başına 5,35 dolardır, iki yakıt arasında 3,13 dolarlık fark vardır, bu da %140’ın üzerinde bir fazlalık demektir.
İklim Değişikliğiyle ilgili yaptığım her konuşmada, tüm sıfır karbon salınım seçenekleri için değiş tokuşlar hakkında tartışmalar açabilir, olduğumuzu vurguladım. Yeşillenmek için ne kadar ödemeye hazırız? Jet yakıtından iki kat daha pahalı olan gelişmiş biyo-yakıt satın alabilecek miyiz? Geleneksel malzemelerden iki kat daha pahalı yeşil çimento satın alabilecek miyiz? Küresel anlamda ‘’biz’’ demek istiyorum, sadece Amerikalıların ve Avrupalıların bu fiyatları karşılaması değil, fiyatların düşük tutulmasına o kadar çok ihtiyacımız var ki, herkes karbondan arınabilsin. İklim Değişikliği felaketine neden olmadan herkes için uygun fiyatlı enerji sağlama, çözüm için gereklidir.
Şimdi, hangi sıfır karbon seçeneklerini kullanmalıyız? Sorusunun cevabına ABD elektrik enerjisi üretimi güzel bir örnek oluyor, tüm gücümüzü rüzgar, güneş, nükleer enerji ve ürettikleri karbonu yakalayan cihazlarla donatılmış kömür ve doğal gazla çalışan tesislerle karşılamayı hedef alıyoruz. ABD elektrik sisteminin tamamını sıfır karbon salınımlı kaynaklara çevirmek, çoğu insanın bugün ödediğinden %15 daha fazlasını ödemesine yol açacaktır, her ev için aylık 18 dolarlık bir ek ödeme gerektirecektir ki bu da ABD’de son on yılda güneş enerjisi alt yapısı maliyetlerindeki önemli düşüşlerden kaynaklanmaktadır. Avrupa da benzer konumdadır.
Bu düşük maliyetler, ABD ve Avrupa’yı sera gazı salınımlarını sıfıra indirmede önemli rol oynayacakları, anlamına gelmektedir. Yenilenebilir enerji üretimlerini ekonomik oldukları her yerde hızlı bir şekilde konumlandırmalıyız ve bunlardan en iyi şekilde yararlanmamıza izin verecek alt yapıyı oluşturmalıyız. Ne yazık ki bu konuda ABD kadar şanslı birkaç ülke daha var. Biraz güneşi olabilir ama rüzgarı olmayabilir veya rüzgar yıl boyunca eser ama güneş az olabilir.’’
Bill Gates’in tanımladığı o birkaç ülkeden biri, o bilmez ama biziz, hem güneşi hem de rüzgarı bol bir ülkeyiz. Ama ne yazık ki, bazı gelişmeler olmasına rağmen, bu değerli doğa kaynaklarımızı, sıfır karbon salınımlı ve de ucuz enerji üretimimizde tam kapasitesiyle henüz kullanamıyoruz.
Bill Gates konuşmasını şöyle sonlandırıyor;
‘’İklim Değişikliği tehdidi üzerimizde varken, gelecekten umutlu olmak zor olabilir. Ancak, gerçeklere dayalı bir dünya görüşüne sahip olduğumuzda, bir iklim felaketinden kaçınmak için ihtiyaç duyduğumuz bazı şeylere sahip olduğumuzu görebiliriz ve bu engellerin üstesinden gelmek için yapmamız gereken tüm çalışmaları sürdürebiliriz…’’