Geçen hafta birkaç arazi görme amaçlı İzmir Seferihisar tarafına gitmek gerekti. Bu geziye eşim de katılmak isteyince günübirlik düşündüğüm iş gezisi önce bir geceliğe, sonra akşam sohbetinde konuşulunca Efes antik kentini 35 sene sonra yeniden görme fikri ile iki geceye döndü.
Eşim gelmeyi arzulayınca, bir turizm şirketinden bir oda almak uygun olacaktı. İnterneti kullanarak sinema filmleri ile, TV dizileri ile ünü artan Sığacık beldesini görmeyi arzuladık ve otel odasını oradan kiraladık. Sığacık doğası, denizi ile muhteşem bir sahil kasabası. Ancak maalesef ki esnafı birden gelen üne ayak uyduramamış. Turiste bakış açıları ve davranış biçimleri, “Ben bu işten en az emek ve yatırım ile en çok ne kadar kazanabilirim” düşüncesi ile sınırlı. Tutturamayacağını anlayınca ise gerçek yüzleri ortaya çıkıyor. Sanıyorum ciddi bir turizm eğitimine ihtiyaçları var. Denizdeki ve çevredeki çöpü temizlemek işi ise belediyeye havale edilmiş. Yani uzaktan bakıldığında cennetten bir köşe olan Sığacık, içine girildiğinde farklı görünmeye başlıyor. Bir esnafla kısa bir süre sohbet ettim. Kendisine bu film ve dizilerden evvel burayı ziyaret edenlerle şimdi gelip gidenler arasındaki farkı sordum. Sayısal manada on, belki yirmi misli fark olduğunu, Türkiye’nin her bölgesinden insanların geldiğini, hafta sonlarında park sorunu yaşandığını söyledi. Biz film ve dizilerden önce böyle bir şey görmemiştik, sadece yerel halk gelirdi şeklinde konuştu. Yüksek fiyatlara rağmen gerek otelin gerekse çevredeki küçük işletmelerin bakımsızlığı ve hizmet kalitesindeki düşük seviye, bu cevap ile anlaşılıyordu.
İkici gün ise eşimin arzusu ile sadece bir saat mesafedeki Efes Antik şehrini bir kez daha görmek için Selçuk istikametine hareket ettik. Gitmişken, Meryem Ana Evi ile 7 Uyuyanlar’ı da görmeden dönmek olmazdı. 7 Uyuyanlar’ın kapalı olduğunu öğrendik. Meryem Ana Evi saat 5 civarı kapanıyormuş. Efes antik kenti ise saat 24.00’e kadar açıkmış. Etraf Japonya ve Tayvan ağırlıklı pek çok değişik ülkeden yabancı turistten geçilmiyordu. 35 sene önce gördüğüm Efes Antik kenti neredeyse 3 misli büyüklüğe ulaşmış ve kazılar hala devam ediyordu. Orada gördüğümüz muhteşemlik, kazıların en az 100 sene daha devam edeceğini gösterecek boyutlarda idi. 2500 yıl önce insanların dolaştığı bir kentin sokaklarında dolaşıyorduk. Sokaklar yontulmuş taşlardan bazı bölgelerde mozaiklerden yapılmış, yolların kesişme noktalarında heykeller ile süslenmiş, altında kanalizasyonu olan caddelerde, muhteşem kapıların altından geçerek yürüdük. Efes muhteşemdi.
Saat ise ilerlemişti ve Bursa yaklaşık 5 saat mesafede idi. Yine seneler önce gelip bir gece kaldığımız Şirince köyünde kalalım diye düşündük. Daha önce kaldığımız, köylünün ağırlamak için çırpındığı o güzelim köyün 300 metre kadar aşağısına başka bir Şirince kurulmuş gibi geldi. Tam turist avcısı çirkin bir bölge. Fiyatlar alabildiğine uçuk ve köylü olmadığı çok belli sağda solda oturmuş, ne sattığını anlayamadığım garip insanlar. Bu bölge içinde de pek çok pansiyon yazan mekanlar. Gece dönüşe karar vermişken köyün 3 km aşağısında yeni bir tesis gözüme çarptı. İnip konuştum. Bankacılıktan emekli tüm ailesi Şirince köyünün yerlisi bir beyefendi, bu tesisi yapmış, çok saygın bir hanımefendi eşi ile çalıştırıyormuş. Yer olduğunu öğrenince burada kaldık. Kahvaltı sonrası memnun ayrıldık. İş gezisi, eşim sayesinde en azından ikinci aşaması muhteşem bir dinlence ile tamamlandı.