Tekstilde ihracat ile ilgili taahhütlere mutabık kalmadan kullanılan Dahilde İşleme Rejimi, sektörde sıkıntılı bir ortam oluşturuyor.
Geçen hafta Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş'ün “Tekstilde ‘DİR' oyunu sektörü vuruyor” başlığıyla yaptığı açıklama, Dahilde İşleme Rejimi (DİR) yerli üretime darbe mi vuruyor, haksız rekabet yaratarak özellikle tekstil boyahanelerinin kapanmasını mı sağlıyor, yoksa ihracatı teşvik eden bir işletim sistemi mi tartışmalarını ortaya çıkardı.
Özgümüş'ün “DİR kapsamındaki vergisiz ithal edilen tekstil ürünlerinin katma değer eklenip ihraç edilmesi gerekirken, bu ürünler iç piyasaya satılıyor, bunun sonucunda da haksız rekabet nedeniyle birçok firmada üretim durdu” söylemi ile ilgili sanayicilerimizin yorumlarını aldık. Bu kapsamda DİR'in olumsuz sonuçlar doğurduğunu iddia eden sanayiciler hükümetten önlem paketi beklerken, karşı görüşler böyle bir tutumun ihracata darbe vuracağını vurguluyor.
Tekstilde ‘DİR' oyunu sektörü vuruyor
Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş, Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında vergisiz ithal edilen ürünlerin iç piyasada satılmasının tekstil sektöründe çok ciddi haksız rekabete neden olduğunu söyledi. ADASO Başkanı Özgümüş, ülkede az bulunan ara malların ithalinden sonra işlenip, katma değer ekleyerek dünya pazarlarına ihraç edilmesi amacıyla başlatılan DİR uygulaması kapsamında, ara malların Gümrük Vergisi, KDV, damping, referans fiyat, telafi edici vergi gibi korunma tedbirlerinden muaf tutulduğuna dikkati çekti. Özgümüş, “DİR kapsamında vergisiz ithal edilen tekstil ürünlerinin katma değer eklenip ihraç edilmesi gerekirken, bu ürünler iç piyasaya satılmakta, taahhüt kapatmak için de ithal edilenden farklı tekstil ürünleri yine iç piyasadan temin edilerek, ihraç edilmektedir. Gümrük denetimlerinin uzman seviyesinde artırılarak, DİR kapsamında ithal edilen ürünlerle ihraç edilenlerin aynı olduğunun tespit edilmesi gerekir. Türkiye'de ithal edilen poly viskon kumaşlarının yüzde 99,1 ‘i Çin'den DİR belgesi ile ithal edilmekte ve bu ürünlerin tamamının ihracatta kullanılacağı taahhüdü verildiği halde, İstanbul piyasasında bol miktarda ucuz ithal ürünler görülmektedir” dedi. Küresel kriz ile beraber korumacılık tedbirlerinin tüm dünyada en ağır şekilde uygulandığına dikkati çeken Özgümüş, ” Türkiye'de bu kanun dışı uygulama ile son yıllarda Çukurova, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde birçok iplik, dokuma ve terbiye fabrikası kapandı, yaratılan haksız rekabet sonucu birçok firma da üretimini durdurdu” diye konuştu.
İşte sanayicilerin görüşleri
Hüseyin Özdilek
Dahilde İşleme Sistemi ile dışarıdan ithal edilen malların fireleri tespit edilerek doğru şekilde ithal edilip, ihraç edilmediği takdirde haksız rekabeti meydana getiriyor. Anti-damping'li mallar Türkiye'ye giriyor. Bunlar da bizim sanayimize zarar veriyor. Çünkü içindeki işçilik ile bizim rekabet edebilmemiz mümkün değil. Elektrik enerjisi de orada çok daha ucuz. Ayrıca da devletten teşvik alıyorlar. Mısır'da ihraç edilen ürünlere yüzde 8 devlet teşviği var. Dolayısıyla hal böyle olunca biz burada 3,5 milyon'a yakın işsiz ile ilgili ne yapacağımızı düşünürken, mevcut fabrikaların da bu yüzden kapanmasına müsaade etmemeli, konu ile ilgili bir önlem paketi hazırlamayız.
Arif Özer
Özellikle konfeksiyoncular açısından düşündüğümüz zaman durum konfeksiyoncunun aleyhine olacak. Çünkü ucuz mal getirip, onu burada işleyip, üzerine katma değer konularak ihracatı yapılıyor. Diğer taraftan tekstilci açısından düşündüğümüz zaman ülkemizde o ürünlerin ihraç kaybıyla getirilip iç piyasaya verildiği zaman da gerçekten çok büyük bir haksız rekabet ortaya çıkıyor. Bu da tekstil sanayiini gerçekten zor duruma düşürüyor. O sanayinin yavaş yavaş erimesini sağlıyor. Bence burada yapılması gereken olay, ciddi bir denetim mekanizmasının geliştirilmesidir. Bunun altında çok temel problemler var aslında. Dahilde İşleme Rejimi ile ilgili özellikle Uzakdoğu'daki ürünlerin buraya gelmesi'nde etkili olan 1995 yılında üçüncü ülkelerle yapılan AB ikili anlaşmalarının da haksız rekabete yol açan birtakım sonuçları bulunuyor. Özellikle 2005 yılında kotalar kaldırılırken Türkiye, gelişmiş ülke olarak tanındı. Çünkü her ne kadar AB ülkesi olmasa da, Gümrük Birliği'ne bağlıydı. Bu nedenle üçüncü dünya ülkesinden gelen özellikle tekstil ürünlerinin ülkemize çok az gümrüklerle girmesinin sanayimiz üzerindeki negatif etkilerini hep birlikte gördük. Bunun da bir şekilde ortadan kaldırılması gerekiyor. Çok ciddi önlemler alınması lazım. Sadece devletin önlemi de yetmiyor. Özellikle ikili anlaşmalardan doğan haksızlıkların giderilmesi lazım.
Ferit Sünneli
Dahilde İşleme Rejimi'nin bir haksız rekabet yaratacağını düşünmüyorum. Bu ve buna benzer uygulamalar sadece bizim ülkemizde yok. Neticede siz devlete bir taahhütte bulunuyorsunuz bu kadar ihracat yapacağım diye. Ama bu ihracatı yapabilmek, ülkeye döviz kazandırabilmek için ihraç edeceğim bu ürünlerin bünyesinde kullanacağım ham, yardımcı işleme malzemelerini bu kapsamda yurda sokmam gerek diye bir taahhütte bulunuyorsunuz. Baktığınızda genelde sanayi ürünleri ihracatının bünyesinde bir ithal girdi varsa bu yine sanayileşmiş AB ülkelerinden oluyor ağırlıklı olarak. Zaten o ülkelerden yapılan ithalatta vergi yok. Onun için bu ithalat DİR kapsamında veya dışında olsun çok bir şey fark ettirmiyor. Sadece KDV istisnası vardır burada. Onun haricinde de bir şey yoktur.
Selim Yedikardeş
Tekstil sektöründe hem dokuma hem de boyahanecilik yapan bir işletme sahibiyim. Ben şu anda dahilde işleme rejimi ile ilgili mal getirebilmekteyim. Bu mal getirebilmeyle ilgili de ihracatçı şirket olduğumuz için bir tasarrufumuz olabiliyor. Ama bu ülkede Dahilde İşleme Rejimi getirmediğiniz zaman KKDF kullanıyorsunuz. Normalinde ülkenizden döviz çıkmasına sebebiyet veriyorsunuz. Ama devlet tarafından cezalandırılıyorsunuz. Size yüzde 100 ceza yazıyorlar. Paranın daha çabuk çıkması devletin işine gelmez. Biz büyüteç ile Ankara'dan bakanlardan, yani bürokrasiden muzdaribiz açıkçası. Dahilde İşleme İzin Belgesi hakkında şunu söylemek isterim ki hani biz globalleş miştik? Hani dünya ile rekabet gücümüz çok yüksekti? O zaman bizim böyle bir kanayan yaramız varsa, bu artık deşifre edilmişse bu konuda Sanayi Bakanı ve Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı'nın gerekli mevzuattaki yasal düzenlemeyi yapacağına inanıyorum.
Eyvaz Yılmaz
Dahilde İşleme Rejimi, Türkiye'nin ihracata teşvikte kullandığı mekanizmalardan biridir. Türkiye'nin ihracata ihtiyacı var. Ekonomik yenilenme sürecinde ancak ihracatla dış ticaret açığımızı kapatabileceğimiz ortaya çıkıyor. Ayrıca ülkemizin nüfusuna oranla ihracatımız çok düşük. Bu açıdan baktığımızda bu haksız rekabeti değil de ihracatı teşviğe yönelik uygulanan bir çalışmadır. Kaldırılması da sakıncalı olur diye düşünüyorum. İçeride teşviklenmesi gereken sanayicilerimiz elbette ki var. Ama dışarıda özellikle kullandığımız hammadde ithalatı zaten.
İbrahim Öztürk
DİR'in haksız rekabet yaratarak firmaların kapanmasına sebep olduğunu sanmıyorum. Yani kapanan firmaların büyük çoğunluğu bence kendi becerisizliklerinden ötürü kapandı. Öz sermayesi olmayan firmaların, finansman gücünü bulamamaları halinde sonucu bu olur. Yurtdışından iplik veya kumaş getirerek geçici ithalat yapıyor ve bunların üzerine boya-apre gibi işlemler yapıyorsun. Sonrasında da başka bir yere satıyorsun. Burada iplik yada kumaş üreticilerinin sıkıntılarının dile getirilmesi gerekiyor. Girdi maliyetlerini biraz düşürmeleri gerekiyor ki DİR'i kullanarak yurtdışından mal getirilmesin. Eğer ki bizim doğalgazımız, elektriğimiz düşer, vergiler belirli bir orana getirilir ve KDV'nin tekstil sektörü için tamamı yüzde 8'e çekilirse kimse zaten dahilde işlem vergisini kullanmak zorunda kalmaz.
Geçen hafta Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş'ün “Tekstilde ‘DİR' oyunu sektörü vuruyor” başlığıyla yaptığı açıklama, Dahilde İşleme Rejimi (DİR) yerli üretime darbe mi vuruyor, haksız rekabet yaratarak özellikle tekstil boyahanelerinin kapanmasını mı sağlıyor, yoksa ihracatı teşvik eden bir işletim sistemi mi tartışmalarını ortaya çıkardı.
Özgümüş'ün “DİR kapsamındaki vergisiz ithal edilen tekstil ürünlerinin katma değer eklenip ihraç edilmesi gerekirken, bu ürünler iç piyasaya satılıyor, bunun sonucunda da haksız rekabet nedeniyle birçok firmada üretim durdu” söylemi ile ilgili sanayicilerimizin yorumlarını aldık. Bu kapsamda DİR'in olumsuz sonuçlar doğurduğunu iddia eden sanayiciler hükümetten önlem paketi beklerken, karşı görüşler böyle bir tutumun ihracata darbe vuracağını vurguluyor.
Tekstilde ‘DİR' oyunu sektörü vuruyor
Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş, Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında vergisiz ithal edilen ürünlerin iç piyasada satılmasının tekstil sektöründe çok ciddi haksız rekabete neden olduğunu söyledi. ADASO Başkanı Özgümüş, ülkede az bulunan ara malların ithalinden sonra işlenip, katma değer ekleyerek dünya pazarlarına ihraç edilmesi amacıyla başlatılan DİR uygulaması kapsamında, ara malların Gümrük Vergisi, KDV, damping, referans fiyat, telafi edici vergi gibi korunma tedbirlerinden muaf tutulduğuna dikkati çekti. Özgümüş, “DİR kapsamında vergisiz ithal edilen tekstil ürünlerinin katma değer eklenip ihraç edilmesi gerekirken, bu ürünler iç piyasaya satılmakta, taahhüt kapatmak için de ithal edilenden farklı tekstil ürünleri yine iç piyasadan temin edilerek, ihraç edilmektedir. Gümrük denetimlerinin uzman seviyesinde artırılarak, DİR kapsamında ithal edilen ürünlerle ihraç edilenlerin aynı olduğunun tespit edilmesi gerekir. Türkiye'de ithal edilen poly viskon kumaşlarının yüzde 99,1 ‘i Çin'den DİR belgesi ile ithal edilmekte ve bu ürünlerin tamamının ihracatta kullanılacağı taahhüdü verildiği halde, İstanbul piyasasında bol miktarda ucuz ithal ürünler görülmektedir” dedi. Küresel kriz ile beraber korumacılık tedbirlerinin tüm dünyada en ağır şekilde uygulandığına dikkati çeken Özgümüş, ” Türkiye'de bu kanun dışı uygulama ile son yıllarda Çukurova, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde birçok iplik, dokuma ve terbiye fabrikası kapandı, yaratılan haksız rekabet sonucu birçok firma da üretimini durdurdu” diye konuştu.
İşte sanayicilerin görüşleri
Hüseyin Özdilek
Dahilde İşleme Sistemi ile dışarıdan ithal edilen malların fireleri tespit edilerek doğru şekilde ithal edilip, ihraç edilmediği takdirde haksız rekabeti meydana getiriyor. Anti-damping'li mallar Türkiye'ye giriyor. Bunlar da bizim sanayimize zarar veriyor. Çünkü içindeki işçilik ile bizim rekabet edebilmemiz mümkün değil. Elektrik enerjisi de orada çok daha ucuz. Ayrıca da devletten teşvik alıyorlar. Mısır'da ihraç edilen ürünlere yüzde 8 devlet teşviği var. Dolayısıyla hal böyle olunca biz burada 3,5 milyon'a yakın işsiz ile ilgili ne yapacağımızı düşünürken, mevcut fabrikaların da bu yüzden kapanmasına müsaade etmemeli, konu ile ilgili bir önlem paketi hazırlamayız.
Arif Özer
Özellikle konfeksiyoncular açısından düşündüğümüz zaman durum konfeksiyoncunun aleyhine olacak. Çünkü ucuz mal getirip, onu burada işleyip, üzerine katma değer konularak ihracatı yapılıyor. Diğer taraftan tekstilci açısından düşündüğümüz zaman ülkemizde o ürünlerin ihraç kaybıyla getirilip iç piyasaya verildiği zaman da gerçekten çok büyük bir haksız rekabet ortaya çıkıyor. Bu da tekstil sanayiini gerçekten zor duruma düşürüyor. O sanayinin yavaş yavaş erimesini sağlıyor. Bence burada yapılması gereken olay, ciddi bir denetim mekanizmasının geliştirilmesidir. Bunun altında çok temel problemler var aslında. Dahilde İşleme Rejimi ile ilgili özellikle Uzakdoğu'daki ürünlerin buraya gelmesi'nde etkili olan 1995 yılında üçüncü ülkelerle yapılan AB ikili anlaşmalarının da haksız rekabete yol açan birtakım sonuçları bulunuyor. Özellikle 2005 yılında kotalar kaldırılırken Türkiye, gelişmiş ülke olarak tanındı. Çünkü her ne kadar AB ülkesi olmasa da, Gümrük Birliği'ne bağlıydı. Bu nedenle üçüncü dünya ülkesinden gelen özellikle tekstil ürünlerinin ülkemize çok az gümrüklerle girmesinin sanayimiz üzerindeki negatif etkilerini hep birlikte gördük. Bunun da bir şekilde ortadan kaldırılması gerekiyor. Çok ciddi önlemler alınması lazım. Sadece devletin önlemi de yetmiyor. Özellikle ikili anlaşmalardan doğan haksızlıkların giderilmesi lazım.
Ferit Sünneli
Dahilde İşleme Rejimi'nin bir haksız rekabet yaratacağını düşünmüyorum. Bu ve buna benzer uygulamalar sadece bizim ülkemizde yok. Neticede siz devlete bir taahhütte bulunuyorsunuz bu kadar ihracat yapacağım diye. Ama bu ihracatı yapabilmek, ülkeye döviz kazandırabilmek için ihraç edeceğim bu ürünlerin bünyesinde kullanacağım ham, yardımcı işleme malzemelerini bu kapsamda yurda sokmam gerek diye bir taahhütte bulunuyorsunuz. Baktığınızda genelde sanayi ürünleri ihracatının bünyesinde bir ithal girdi varsa bu yine sanayileşmiş AB ülkelerinden oluyor ağırlıklı olarak. Zaten o ülkelerden yapılan ithalatta vergi yok. Onun için bu ithalat DİR kapsamında veya dışında olsun çok bir şey fark ettirmiyor. Sadece KDV istisnası vardır burada. Onun haricinde de bir şey yoktur.
Selim Yedikardeş
Tekstil sektöründe hem dokuma hem de boyahanecilik yapan bir işletme sahibiyim. Ben şu anda dahilde işleme rejimi ile ilgili mal getirebilmekteyim. Bu mal getirebilmeyle ilgili de ihracatçı şirket olduğumuz için bir tasarrufumuz olabiliyor. Ama bu ülkede Dahilde İşleme Rejimi getirmediğiniz zaman KKDF kullanıyorsunuz. Normalinde ülkenizden döviz çıkmasına sebebiyet veriyorsunuz. Ama devlet tarafından cezalandırılıyorsunuz. Size yüzde 100 ceza yazıyorlar. Paranın daha çabuk çıkması devletin işine gelmez. Biz büyüteç ile Ankara'dan bakanlardan, yani bürokrasiden muzdaribiz açıkçası. Dahilde İşleme İzin Belgesi hakkında şunu söylemek isterim ki hani biz globalleş miştik? Hani dünya ile rekabet gücümüz çok yüksekti? O zaman bizim böyle bir kanayan yaramız varsa, bu artık deşifre edilmişse bu konuda Sanayi Bakanı ve Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı'nın gerekli mevzuattaki yasal düzenlemeyi yapacağına inanıyorum.
Eyvaz Yılmaz
Dahilde İşleme Rejimi, Türkiye'nin ihracata teşvikte kullandığı mekanizmalardan biridir. Türkiye'nin ihracata ihtiyacı var. Ekonomik yenilenme sürecinde ancak ihracatla dış ticaret açığımızı kapatabileceğimiz ortaya çıkıyor. Ayrıca ülkemizin nüfusuna oranla ihracatımız çok düşük. Bu açıdan baktığımızda bu haksız rekabeti değil de ihracatı teşviğe yönelik uygulanan bir çalışmadır. Kaldırılması da sakıncalı olur diye düşünüyorum. İçeride teşviklenmesi gereken sanayicilerimiz elbette ki var. Ama dışarıda özellikle kullandığımız hammadde ithalatı zaten.
İbrahim Öztürk
DİR'in haksız rekabet yaratarak firmaların kapanmasına sebep olduğunu sanmıyorum. Yani kapanan firmaların büyük çoğunluğu bence kendi becerisizliklerinden ötürü kapandı. Öz sermayesi olmayan firmaların, finansman gücünü bulamamaları halinde sonucu bu olur. Yurtdışından iplik veya kumaş getirerek geçici ithalat yapıyor ve bunların üzerine boya-apre gibi işlemler yapıyorsun. Sonrasında da başka bir yere satıyorsun. Burada iplik yada kumaş üreticilerinin sıkıntılarının dile getirilmesi gerekiyor. Girdi maliyetlerini biraz düşürmeleri gerekiyor ki DİR'i kullanarak yurtdışından mal getirilmesin. Eğer ki bizim doğalgazımız, elektriğimiz düşer, vergiler belirli bir orana getirilir ve KDV'nin tekstil sektörü için tamamı yüzde 8'e çekilirse kimse zaten dahilde işlem vergisini kullanmak zorunda kalmaz.
Sayı: 723 - Sayı'nın Kapağı