Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremler başta 11 ili olmak üzere tüm Türkiye’ye derinden etkiledi. Marmara Depremi riskiyle karşı karşıya olan ve 7 aktif fay bölgesinin bulunduğu Bursa’da da yapılarda deprem güvenliği gündem konularından biri oldu.
Bursa’da alanının duayen isimlerinden ve “Türkiye’de Endüstri Yapılarında Deprem Sorunu” başlıklı yüksek lisans tezinin sahibi olan Bursa Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Taş, sanayi yapılarında deprem güvenliğinin sağlanması için yapılması gerekenleri Ekohaber okuyucuları için yazdı.
BURSA DEPREM VE ENDÜSTRİ YAPILARI
Depremlerde hayatını kaybetmiş tüm insanlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Ülke olarak sözle anlatamayacağımız acılar yaşadığımız zor günlerden geçmekteyiz. Kaçınılmaz olan doğa olaylarının felakete dönüşmemesi için mesleki, akademik ve yönetsel olarak bütünleşip, bu alanda disiplinlerarası bilimsel çalışmalar yapılması, etkili stratejiler üretilmesi ve bunların taviz vermeden uygulanması zorunludur. Büyük felaketler karşısında kenetlenerek büyük ve güçlü bir ülke olabildiğimiz gibi felaketlerin oluşmaması ve nitelikli büyüme için bütünleşerek birlikte ortak çalışmalar yürütmeliyiz.
Bina yapmak bilimsel ve teknik çok yönlü bir dizi çalışma gerektirir. Bu çalışmalar bu konuda eğitim almış uzmanlarca yürütülür.
Jeofizik, jeoloji, geoteknik gibi yer bilimciler binanın yapılacağı yerin özelliklerinin belirlenmesi için çalışma yürütür.
Mimar, şehir plancı, harita mühendisi arazinin yapılaşma koşullarının belirlenmesi için gerekli planlama kararlarını oluşturur. Planlama kararları kalkınma planlarından uygulama imar planlarına kadar farklı ölçeklerde ilgili kurumlarca onaylanarak yürürlüğe girer.
Mimar, inşaat mühendisi, makina mühendisi, elektrik mühendisi, peyzaj mimarı, iç mimar bina inşa etmek için gerekli tasarım çalışmalarını yürütür.
Tasarım çalışmaları planlarda belirlenen imar durumuna göre alınan bilgilerle gerçekleştirilir. Tamamlanan proje çalışmaları ile ilgili kurumlar tarafından inşaat yapılmak üzere ruhsat düzenlenir.
Yüklenici, müteahhit, alt yüklenici ve taşeronlar, yapı kalfası, ustabaşı, yapı ustaları ve işçiler binanın teknik olarak projelerine göre inşasını gerçekleştirir. Mimar, inşaat mühendisi, makina mühendisi, elektrik mühendisi inşası yapılan binadaki işleri koordine eder, inşaatı denetler ve işleri yürütür. Hazır beton, kalıp, inşaat demiri, çelik, ahşap, tuğla, gazbeton, seramik, boya, boru, kablo, armatür, cihazlar vb. yapı malzemeleri ve gereçleri bu ürünleri üreten pazarlayan kuruluşlardan temin edilir. Aynı zamanda dozer, grayder, kamyon, vinç vb. büyük ve küçük ölçekli inşaat ve iş makineleri de yine bunları üreten pazarlayan, kiralayan kuruluşlardan tedarik edilir. Tüm inşaat işleri bağımsız yapı denetim kuruluşları uzmanları tarafından denetlenir. İnşaat fiilen bitirildikten sonra kullanmak için ilgili kurumlardan kullanma izni istenir. Kullanma izni verilen yapının kullanımı uygundur. Kullanım izni alamayan yapıların kullanılması can güvenliği açısından uygun değildir.
Yapıların yasal yollarla alınan izinlerle, uzman tasarımcılar tarafından projelendirilerek, yeterliği kanıtlanmış yükleniciler tarafından inşa edilmesi gerekir. Kullanım izni alan yapıların kullanım amacı dışında kullanılması, onaylı projeleri dışında izinsiz tadilatlar yapılması can ve mal güvenliği bakımından sakıncalıdır. Kullanılmakta olan mevcut yapılarda belli aralıklarda teknik bakım, onarım ve kontrollerin yapılması yapının ömrünü uzatır. Yapıların planlamadan, tasarıma, inşaatından denetimine ve kullanımına kadar her aşamada yapılacak hatalar olası bir deprem durumunda istenmeyen kötü sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir.
‘Türkiye’de Endüstri Yapılarında Deprem Sorunu’ başlıklı yüksek lisans tezini tamamlayalı tam 28 yıl olmuş. O gün bugündür insanımıza yarar getirmesi için gönlümüze bilimsel çalışma heyecanı düşeli de tam 30 yıl olmuş. Bu çalışmalar gerçekten çok büyük katkılar ve emeklerle gerçekleşiyor. Birçok insanımızın yararlanması için yaptığımız bu çalışmaların bir kişiye dahi yararı olması çok önemli.
Bırakın yazmayı, konuşmaya dahi moralimizin olmadığı, acılarımızın çok taze olduğu şu günlerde değerli büyüğüm Bursa’mızın basın duayenlerinden biri olan Tahsin Ardıç beyin iletişim kurarak yayınlamak üzere makale isteği beni yeniden heyecanlandırdı. Tahsin Ardıç Bey ülkemiz ekonomisi için büyük paya sahip, lokomotif sanayi şehirlerinden biri olan Bursa’mızdaki sanayi yapılarındaki deprem sorununa dikkat çekmek için bir özel sayı yapmak istediklerini belirtti. Bu konuda sektörün önde gelen birçok uzmanından görüş istediğini, akademik görüş konusunda eksiklik hissettiğini belirterek bu konuda benden görüşlerimi istedi. Bu nazik daveti kıramazdım elbette, kendisine çok teşekkür ediyorum.
Deprem/afet konusu çok geniş kapsamları olan bir araştırma alanı. Bir deprem ülkesi olan coğrafyamızda deprem ve afet konularına mimari bir bakış açısı ile bilimsel araştırma ve çalışmalar yapmaya gayret ediyoruz. Yukarıda sözünü ettiğim yüksek lisans tezi sonrası, deprem konusunda ülkemizde yaşanan sorunların temelinde yapı üretim ortamındaki sistemsel aksaklıklar olduğunu dile getiren hocalarımın desteği ile “Türkiye’de Yapı Üretiminin Yeniden Yapılanması İçin Bir Model Önerisi” başlıklı doktora çalışmasını tamamladım. Aynı yıllarda öğretim üyesi olan eşim Nilüfer Taş da “Olası Deprem Zararlarını Azaltacak Model Önerisi ve Bursa Metropolitan Alan İçin Bir Yöntem”, başlıklı doktora çalışmasını tamamladı. Bizleri bilimsel çalışma yapmaya yönlendiren değerli hocalarımız yaptığımız akademik çalışmaların bu alanda ihtiyaç duyulan bir soruna çözüm ve yarar getirmesi gerektiğini öğütlemişlerdi. Biz de bugüne kadar tüm çalışmalarımızı bu ilke ışığında geliştirmeye gayret edip, kendi lisansüstü öğrencilerimize de aynı ilkelerle bilimsel çalışma yapmalarının önemli olduğunu iletmeye devam ediyoruz.
Türkiye ekonomisinin önemli bir bölümünü oluşturan endüstri /sanayi/fabrika yapıları, aralarında Bursa’mızın da yer aldığı deprem kuşağı üzerinde bulunan yerleşim alanlarında yoğunlaşmaktadır. Bu yapıların olası bir depremde hasar görmesi halinde üretimin durması nedeniyle ülke ekonomisine büyük zararlar getireceği açıktır. Ayrıca bu yapıların büyük/geniş açıklıklı olarak düzenlenmesi başta mimari tasarım kararları ile başlayan deprem güvenliği ve bununla birlikte gelişmesi gereken taşıyıcı sistem tasarımına önem verilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
1960’lı yılların başında planlı döneme geçen ülkemizde 1963 yılında yapılan ilk kalkınma planının adı ‘sanayileşme planı’dır. Bu sanayileşme planında öne çıkan en önemli husus İstanbul’un Türkiye’nin lokomotif sanayi kenti olarak belirlenmesi ve aynı zamanda bu lokomotif sanayi kentini destekleyen yan sanayilerin kurulacağı iller olarak aralarında Bursa’mızın da olduğu kentler belirlenmiştir. Bu önemli kararın yansıması olarak 1963 yılında ülkemizin ilk organize sanayi bölgesi Bursa’mızda kurulmuştur. Bu gelişme ile tarım, tarih, sıcaksu/termal, turizm kenti kimliği olan Bursamız bir sanayi kenti kimliğine dönüşümü hızlanmıştır. Özellikle 1963 yılından günümüze kadar hızla artan nüfus artışı sebebiyle Bursamız kontrolsüz bir kentsel büyüme içine girmiştir. 1950’lerde 180 bin olan nüfusu, iç ve dış göçlerle bugün 3,2 milyona yaklaşan yoğun nüfus baskısı altında plansız ve gelişigüzel büyüme sebebiyle Bursamız maalesef “çağdaş bir şehir” olma şansını yitirerek; yaşanması güç azman bir şehir olmaya doğru hızla ilerlemektedir. Bu nedenle bugün bu kentsel alanların üretiminin yeniden organizasyonuna büyük bir gereklilik olduğu açıktır.
Depreme dayanıklı bir sanayi/endüstri/fabrika yapısı için;
Kullanıcı/mal sahibi/kiracı depreme dayanıklı bir yapı talebinde bulunmalıdır.
İmar planında deprem riski olmayan sağlam zeminli bir arazi/yer seçimi yapılmalıdır. Zemin özelliklerinin belirlenmesi için gerekli zemin testleri yapılmalıdır.
Mimari+statik+mekanik+elektrik tasarımları içeren depreme dayanıklı bütüncül bir bina tasarımı yapılmalıdır.
Depreme dayanıklı bina inşaatı konusunda uzmanlığını kanıtlamış bir yüklenici/müteahhit/taşeron belirlenmelidir.
Depreme dayanıklı bir inşaat süreci yürütülmelidir. İnşaat süreci baştan sona denetlenmelidir.
Kullanım sürecinde kullanıcıların binanın deprem güvenliği bakımından sorun/risk oluşturabilecek müdahalelerden/tadilatlardan kaçınılmalıdır. Binanın tüm bakım ve onarımları titizlikle yapılmalıdır.
Depreme dayanıklı sanayi yapısı üretimini ön planda tutan politikalar yürütülmeli ve titizlikle yürütülmelidir.
Mevcut sanayi yapılarının olası bir deprem durumunda zarar görmemesi için gerekli kontrolleri yapılmalıdır. Uzmanların belirttiği riskli durumların giderilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak; Türkiye’de yöresel deprem özelliklerine göre bütünleşik endüstri yapısı tasarım ve yapım kriterleri belirlenmelidir. Zemin özelliklerine göre uygun mimari tasarım yaklaşımları ile taşıyıcı sistem seçimi ve tasarımı; buna bağlı olarak malzeme ve yapım sistemi belirlenerek yapılar inşa edilmelidir. Bursa’mızın afet direncinin arttırılması için olası deprem zararlarını azaltacak afet yönetimi çalışmalarının yapılması ve sürekli güncellenmesi yapılmalıdır. Ülke ölçeğinden kent ölçeğine, tüm yapılardan sanayi yapılarına, toplumsal düzeyden bireysel düzeye kadar afet risk azaltma ve deprem hazırlık planları yapılmalı ve gerçekleştirilmesi titizlikle sağlanmalıdır.
Bir sanayici evladı olarak Bursalı sanayicilerimizin uzmanlık alanımızla ilgili ihtiyaç duyduğu konularda her zaman destek olacağımı bildirir, bize bu faydalı bilgileri değerli sanayicilerimize iletme fırsatı sağlayan değerli büyüğüm sayın Tahsin Ardıç beyefendiye tekrar teşekkür ve şükranlarımı sunarım.