Dünyada başka hiçbir ülkenin taşıyamıyacağı Amerika’nın dış ticaret açıkları ve bağlı olarak borç miktarları rekorlara imzalar atarak büyümektedir. Sürekli karşılıksız para basarak bunu sürdürmekte olan Amerika’nın ticari verileri ve bunun dünya ülkelerine etkileri başlı başına ele alınması gereken bir konudur. Biz ülkemizin durumunu kısaca özetlemeye çalışalım. Bu arada komşumuz Yunanistan’ın GSMH ile borç durumu da ilginizi çekebilir. Komşumuzun 2020 itibari ile borcu 415,1 milyar dolar. Ekonomik büyüklüğü ise 210 milyar dolar. Borcunun milli gelire oranı %198. Neyine güvenmişte bu kadar borçlanmış bilmem. Anlaşılan sırtını iyice AB’ye dayamış.
Türkiye’nin 1970’de 2,7 milyar dolar olan borcu 1970 ile 2000 yılları arasındaki 30 yıllık dönemde 103,1 milyar dolar artarken, 2000 ile 2018 yılları arasında arasındaki 18 yıllık dönemde 350,6 milyar dolar artarak 453,7 milyar dolara ulaşmıştır.
2001 yılında yaşanan küresel ölçekteki ekonomik kriz, hatta yaşanan resesyonun sonucu borç 113,6 milyar dolara düşmüş gözükse de borcun GSYH’ya oranı o döneme kadarki en yüksek seviyeye, %56,1’e çıkmıştı. 2010 yılına kadar borç stoku her yıl artarak devam etmiş ve 2010 yılında 291,2 milyar dolar olarak açıklanmıştır.
2010 yılından günümüze Türkiye’nin brüt borcunu incelediğimizde ise son 10 yılın özellikle 2. yarısında oldukça negatif veriler ile karşı karşıyayız. 2014 yılına kadar her yıl artış gösteren borç, 2015 yılının son çeyreğinde 399 milyar dolar’a, 2018 yılının ilk çeyreğinde ise 467 milyar dolar’a kadar yükselmişti. 2018 yılının 2. yarısında Türkiye’de yaşanan döviz kriziyle beraber yükselen dolar kuru neticesinde brüt borç stoku da dolar bazında azalışa geçti fakat 2019 yılının 2. çeyreğinde dış borcun GSYH’ye oranı tarihin en yüksek seviyesine, %60,3’e çıktı. 2019 yılı sonunda da 434,5 milyar dolar olan borç stokunun GSYH’ye oranı ise %57,1 olarak açıklandı. 2020 yılının 3. çeyreğine dair açıklanan en güncel verilere göre de brüt borç stoku 435,1 milyar dolar, GSYH’ye oranı ise bakanlığın açıkladığı veriler içerisindeki en yüksek 3. oran, yani %59,1 olarak gerçekleşti.
Dünya Bankası, IMF gibi kurumlar, ülkelerin Borç/GSYH, Borç/İhracat, Borç Servisi/İhracat, Borç faiz servisi/İhracat gibi oranlarını inceleyerek, kredibilitelerine, risklerine, ödeme güçlerine karar vermekteler. Bu oranlar kolay yada zor borç bulabilmelerini, borçlanma faiz oranlarını belirleyen oranlar. Türkiye’nin 2002’deki borcu 129,5 milyar dolar iken ve 2004’den 2009’a kadar toplam 39 milyar dolar cari açık vermişken, 2009 ile 2015 arasındaki cari açıklarının toplamı 300 milyar doları bulmuş. Aynı dönemde, borç miktarı da benzer süratte tırmanışına geçmiş. Son iki senede reel kesim 62,3 milyar dolar borç azaltmış, ancak kamu borcu 29,2 milyar dolar artmış.
Görünen o ki cari açıklar ve kamu harcamaları borç stoğunun hızla artmasında en belirgin kalemler ve ülkemizin kredibilitesini etkileyen tüm göstergelerin negatife dönmesinde de başroldeler. Mevcut durumda riskli ülke olmamız, hazinenin borç bulma zorluğu ve yüksek faize muhatap olacağı, yüksek kura rağmen ithalatın artması, borç stoğunun dahada artacağının göstergeleri. Diğer taraftan belli ki döviz ihtiyacı ile talebe bağlı olarak kur hareketleri devam edecek. Faiz ve enflasyon ikilemi realize olmak zorunda. Pandemiyide değerlendirirsek bir kısır döngü riski yüksek görülüyor.