Kıymetli okurlar, bilindiği üzere dalgalı kur sisteminin uygulandığı ülkemizde ülkeler arasında değişmekte olan para birimlerinin değişim oranları ile ilgili olarak iki farklı ülkenin parasının arasındaki değişim oranlarına, yabancıların milli para cinsinden fiyatlarına ‘kur’ denilmektedir. Bu iki para birimleri arasında değiştirilmesi sırasında alışveriş yapılırken oluşmakta olan fark da “kur farkı” olarak adlandırılmaktadır. Kur farkı işlemleri özellikle dönem sonlarında büyük bir önem arz etmekte ve vergisel anlamda çeşitli yükümlülükler doğurmaktadır. Bu işlemlere ilişkin yurt içi ve yurt dışı dövizli olarak yapılan mal ve hizmet teslimlerinin sonucunda kur farkına ilişkin lehte veya aleyhte vergisel işlemler doğabilmektedir.
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü tarafından 02.03.2021 tarih ve E-11395140-105[VUK1-24848]-172602 sayılı özelge ile geçici vergi dönemlerinde kur farkı değerlemesi sonucu fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği hususunda görüş bildirilmiştir.
Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 258’inci maddesinde, “Değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir” hükmüne yer verilmiş, 259’uncu maddede, değerlemede, iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz oldukları kıymetlerin esas tutulacağı hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun, 280’inci maddesinde ise, “Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığı’nca tespit olunur. Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir...” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, idare; yabancı para ve yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacak ve borçların, yıl sonlarında ve geçici vergi dönemlerinde Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre değerlemeye tabi tutulması zorunlu bulunduğundan, bir teslim veya hizmetin karşılığı olmayan bu değerleme işlemi sonucu oluşan kur farkları için fatura düzenlenmesine gerek bulunmadığı yönünde görüş bildirmiştir.
3065 sayılı KDV Kanunu’nun;
1/1 maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu, 24/c maddesinde, vade farkı, fiyat farkı, kur farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin KDV matrahına dahil olduğu, hüküm altına alınmıştır. KDV Genel Uygulama Tebliği’nin “III/A-5.3.Kur Farkları” başlıklı bölümünde;
“Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkları KDV matrahına dahildir. Buna göre, matraha dahil olacak kur farklarının hesabında, mal ve hizmet bedeline isabet eden kur farkları dikkate alınır, hesaplanan KDV’ye ilişkin ortaya çıkan kur farkları matraha dahil edilmez” ifadelerine yer verilir.
Buna göre, yıl sonlarında ve geçici vergi dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan değerlemeler sonucu oluşan kur farkları üzerinden KDV hesaplanmayacağı yönünde görüş bildirilmiştir.