Doğa canlıların yaşam pınarıdır

Bu sonbahar aylarında hiç yağmur yağmadı, kurak günler yaşadık, derelerimizde sular akmadı, barajla­rımız boşaldı. Kış geldi, yine yıl boyu derelerimizi besle­yen Uludağ’ımız yeni yıla karsız girdi, neredeyse kışın ortasına geliyoruz, normal iklim koşullarında 2-3m kalın­lıkta kar tabakasıyla kaplı olacakken hala 60 cm anca bi­rikti. Velhasıl yaşam pınarlarımız daralıyor, önümüzde zor günler bizi bekliyor. Tabii doğanın bu güzel bölümünde sadece biz yaşamıyoruz, doğanın içine girdiğimizde kuş­ların cıvıltıları, yaprakların hışırtıları bizim yalnız olmadığı­mızı hatırlatıyor bize.

Yer küre üzerinde iklim koşullarındaki değişimlerin insan sağlığı üzerindeki etkileri Birleşmiş Milletler uz­manlarınca da masaya yatırılmış ve sağlıklı yaşam çö­zümleri araştırılmış, gelin göz atalım;

İnsan olarak bizler içgüdüsel olarak doğanın bizler için değerli olduğunu biliriz ama yine de kentleşen dünya­mızı, doğal çevreyi ve onun biyolojik çeşitliliğini aşındı­ran bir ekonomik modeli üzerine inşa ettik.

Doğanın insan sağlığı üzerindeki yararları listelen­meyecek kadar kapsamlıdır. Doğa bize solunabilir hava, içilebilir su ve karnımızı doyura­cağımız besinlerimizi yetiştirecek verimli toprakları verir. Araştırmalar, doğada geçirilen zamanın sağlık sonuçlarını iyileştirdiğini, çocukların beyinlerinin kaygı ve dikkatli ha­reket ile başa çıkmak için gelişmesine, vücutlarının aynı hastalara reçete edilen stres giderici kimyasal üretmesine kadar güçlendirdiğini göste­riyor.

Doğal çevre elbette sağ­lıksızlığa da neden olabiliyor, gelişmekte olan ülkelere her yıl ishal ve sıtma yüzbinlerce çocuğun canına mal oluyor ve doğayı göz ardı etmek Ebola ve Kuş Gribi gibi has­talıkların artmasına neden olabiliyor.

Doğal dünyanın bozul­ması sağlık bakım maliyetlerini artırıyor ve orantısız bir şekilde en yoksul, en savunmasız insanları etkiliyor. Bu nedenle doğanın evrensel sağlık sigortasına ulaşabilme­miz, sağlık desteklerinden tam olarak yararlanabilmemiz ve olumsuz etkileri en aza indirebilmemiz için ekosistem­leri koruyan ve eski haline dönüştüren politikalara ve ey­lemlere öncelik vermemiz gerekiyor.

Ne yazık ki insanlık olarak bu dengeyi kurmaktan çok uzağız. Dünya Sağlık Örgütü, dünya genelindeki ölümle­rin neredeyse dörtte birinin insanların hava, su ve toprak kirliliği gibi risklere maruz bırakan sağlıksız ortamlardan kaynaklandığını açıklıyor. Tek başına iç ve dış hava kirliliği her yıl milyonlarca cana mal oluyor. Dünya Bankası hava kirliliğinin refah sistemine her yıl 5 trilyon dolardan faz­laya mal olduğunu tahmin ediyor.

Bir de biyoçeşitliliğe verdiğimiz zararlar var, mayıs ayı­nın başlarında Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Hü­kümetler Arası Bilim-Politika Platformu, doğanın eşi görülmemiş oranlarda azaldığını gösteren yıkıcı araştır­maları açıkladı. İnsanlık, karadaki çevrenin dörtte üçünü ve deniz ortamının üçte ikisini önemli ölçüde değiştir­miştir. Biyoçeşitlilikteki düşüş, her ikisi de sağlığın bariz belirleyicileri olan çeşitli ve besleyici diyetler sağlama ve yeni ilaçlar araştırma yeteneğimize zarar veriyor.

BM Çevre Programı’nın önceliği olan hava kirliliği, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybında olduğu gibi sağlıkta da yakından bağlantılı küresel zorluklarla gide­rek daha fazla karşı karşıya kalıyoruz. Yeniden vahşileş­tirme hareketlerindeki büyüme, doğanın öneminin giderek daha iyi anlaşıldığını gösteriyor. En önemlisi, dünyanın dört bir yanındaki gençler, Greta Thunberg, bu köşede sizlerle tanıştırmıştım, gibi genç iklim aktivistleri­nin oraya çıkmasıyla geleceklerini korumamızı talep edi­yorlar. Biyoçeşitliliğin korunmasını öne çeken tarım şekilleri uygulanabilir, insanları daha fazla bitki bazlı di­yete geçmeye teşvik etmek önemli rol oynayabilir.

Hibrit veya elektrikli araçların teşvik edilmesi gibi temiz ulaşımı destekleyen politikalar sera gazı emisyonlarını az­altır, hava kalitesini iyileştirir ve sağlık maliyetlerini düşü­rür. Bu tür üçlü eylem, ekonomimizi yeniden donatmanın maliyetlerini uygun koşullara dönüştürür. Paris İklim Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak yakla­şık 22 trilyon dolara mal olacak, ancak azaltılmış hava kirliliğinden 54 trilyon dolarlık sağlık yararı olu­şacak.

Hükümetlerin gerçek bir siyasi irade göstermesi, şirket­lerin doğanın sınırları içinde çalışması ve vatandaşların baskıyı sürdürmesi gerekiyor.

Doğa nihai sağlık sistemidir, ona bu şekilde dav­ranmaya başlamamızın zamanı geldi.