Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türkiye’de yalnızca siyasi bir rejim değişikliği yaşanmadı, aynı zamanda kadınların toplumsal konumları ve hakları açısından da köklü bir dönüşüm süreci başladı. Bu yeni yönetim şekli, Osmanlı İmparatorluğu döneminde büyük oranda kamusal alandan dışlanmış olan kadınları topluma yeniden kazandırma amacı güdüyordu. Cumhuriyet devriminin temel amaçlarından biri de kadınların eğitim, iş, siyaset ve hukuk gibi çeşitli alanlarda eşit fırsatlara sahip olmalarını sağlamaktı.
Cumhuriyet’in kurucusu ebedi liderimiz Mustafa Kemal Atatürk, kadınların toplumdaki rolünü güçlendirmek için birçok adım atmış ve bu konuda devrimci sayılabilecek bir perspektifle hareket etmiştir. 1926 yılında yürürlüğe giren Medeni Kanun ile kadınlara miras, boşanma, evlenme gibi haklar tanınmış, böylece kadınlar hukuki alanda erkeklerle eşit bir statü kazanmıştır. Bu kanunla birlikte çok eşlilik yasaklanmış ve tek eşlilik ilkesi kabul edilmiştir. Bu değişiklikler, kadınların toplumda eşit bir birey olarak görülmesi yolunda önemli adımlar olmuştur.
1930 yılında belediye seçimlerinde, 1934 yılında ise genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı kazanan Türk kadınları, birçok Avrupa ülkesinden daha önce siyasi haklarına kavuşmuştur. Bu haklar, kadınların toplumsal yaşamda aktif rol oynamaları ve kendi geleceklerini belirlemeleri adına önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Cumhuriyet’in erken döneminde açılan okullar ve kız çocukların eğitiminin teşvik edilmesi, kadınların meslek sahibi olabilmelerinin önünü açmıştır. Atatürk’ün “Kadınlarını geri bırakan millet, geride kalmaya mahkumdur” sözü, Atamın kadının eğitimine verdiği önemin büyüklüğünü gösteren bir ifadedir.Cumhuriyet’in kadınlara sunduğu haklar, o dönemin koşullarında ilerici bir devrim olarak görülse de bugün hâlâ kadın haklarının tam anlamıyla sağlandığını söylemek güç. Günümüzde kadınlar hâlâ toplumsal cinsiyet eşitsizliği, şiddet, ekonomik bağımlılık gibi birçok engelle karşı karşıya. Ancak, Cumhuriyet’in sunduğu değerler ve kadınlara tanıdığı haklar, kadınların bu mücadelede dayanabilecekleri güçlü bir temel sunmaktadır.
Cumhuriyet, kadınları toplumsal hayatın içine katma ve onlara haklarını tanıma konusunda köklü bir değişim başlatmıştır. Kadınların eğitim, çalışma ve siyaset gibi alanlarda özgürce varlık göstermeleri, ülkenin ilerlemesi ve çağdaşlaşması adına hayati bir önem taşımaktadır. Bu nedenle, Cumhuriyet’in kadınlara sunduğu haklar, yalnızca bir tarihsel kazanım değil, bugün de özgürlük, eşitlik ve adalet için güçlü bir dayanak olmaya devam etmektedir. Kadınlar, Cumhuriyet ile kazandıkları hakları savundukça ve geliştirdikçe, daha güçlü bir toplum yaratmanın temelleri de atılacaktır.
Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Kadınların Emeği ve Gücü.