Kent içi ulaşım özellikle büyük kentlerde giderek artan bir sorun olarak gündemdeki yerini koruyor. Bunun zaman, çevre ve parasal yönden yarattığı kayıplar tüm toplumu etkiliyor. Bursa, Türkiye'nin nüfus açısından dördüncü büyük kenti ancak genel ekonomiye sağladığı katkı bakımından ikinci büyük kenti.
Nüfus yoğunluğu çeşitli sorunlar oluştururken, en göze çarpanlardan biri trafik sorunudur. Sabah ve akşam saatleri özellikle işe gidenler ve öğrenciler için kent içi yoğunluk büyük aksamaların yaşanmasına yol açıyor. Kent planlamalarında bu sorunun öncelikle göz önünde bulundurulması gerekiyor.
Bursa bir büyük sanayi kenti. Kent büyüyor, büyüdükçe de sorunları artıyor. Bunların başında da kent içi trafik sorunu geliyor. Uzmanlar bu konuda çeşitli çözüm yollarına kafa yoruyorlar. Yeni yollar mı açmalı, toplu taşımaya mı ağırlık vermeli, yoksa her ikisini de mi gündemde tutmalı?
Ama Bursa gibi bir ana kentin dolmuş-taksi ve dolmuş-minibüslerden kurtulamamış olması onun ayıbı olsa gerek. Avrupa kentleri bu sorunu raylı yerüstü taşımaları ve metro ile çözmüş. Tabii orada kentler büyümelerini tamamlamış ve kent nüfusları artmıyor.
Ülkemizde bu minibüs sorununda iki örnek verilebilir. Örneğin, Kayseri olumlu yönde çözümlemiş. Ama bizatihi yakın tarihlerde gözlemlediğim Trabzon'da tam bir minibüs/dolmuş tıkanıklığı var. Bu ne kadar sürdürülebilir bilemiyorum.
Kent için trafik yoğunluğu toplu taşımayı zorunlu kılıyor. Dolmuşların da yollardan, hatlardan çekilmesi kaçınılmaz duruma geldi. Her sokak ve cadde dolmuş-taksi, dolmuş-minibüs, servis minibüsleri ve taksilerden geçilmiyor.
Çözüm ne olabilir?
Dolmuşlar yerine halk otobüslerine ve raylı sisteme daha çok ağırlık verilmesi gerekiyor.
Bir örnek: Belçika'nın başkenti Brüksel'de sabah ve akşam saatleri metro istasyonlarına vagon geliş aralığı bir dakika. Brüksel’deki AB ile ilgili bir komisyon toplantısına 20 yıl, yılda birkaç kez gittim. Otelden toplantı binasına taksi tutmadım. Biraz yürüme ve metro ile çok daha kısa sürede gelişimi-gidişimi tamamlıyordum. Taksi ile gitmek çok daha pahalı ve daha uzun süre alıyordu. Çünkü Avrupalılar da o tarihlerde işlerine kendi araçlarıyla gitmeyi tercih ettiklerinden caddelerde trafik yoğun oluyor ve çok yavaş ilerliyordu.
Ülkemizdeki durum ciddi bir eğitim ve tanıtım zorunluluğu getiriyor. Yerel yönetimler çözüm için büyük çabalar gösteriyor, bunu görüyoruz. Ama eğer bir kişi bir kilometrelik bir mesafeyi bile kendi aracıyla gitmeyi tercih ediyorsa çözüm çok zor.
Bir süre önce, Güney Kore'nin başkenti Seul’e giden bir arkadaşım anlatmıştı. Eğer geçmek durumunda oldukları bir köprüde araçta sadece sürücü varsa paralıymış ama araçta birden fazla kişi varsa ücretsizmiş. O yüzden, araçlar köprü gelişlerinde bekleyen kişileri araçlarına alır ve bu olanaktan yararlanırlarmış. Bu sadece bir örnek. Bursa'ya uygun sayılmaz ama buna benzer başka çözümler denenebilir.
Günümüzde zaman, çevre ve diğer unsurlar çok pahalı. Bunları israf etmeyelim. Yatırımları bu unsurları daha çok gözeterek yapalım.