Geçen hafta Bursa ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle oluşan taşkınlar, kent gündeminin ön sıralarını doldurdu. Ben de meslek yaşamı DSİ’de geçmiş bir Bursalı olarak taşkın haberlerini yakından takip ettim. Özellikle yamaçlardan akan yan derelerin tahribatı dikkat çekiciydi. Ülkemizin birçok kentinde daha dehşet verici taşkın görüntüleri de izledik.
Aslında Bursa Ovası’nın ana suyolu Nilüfer Çayı, üzerindeki iki barajla, Nilüfer ve Doğancı barajlarıyla su akımı kontrol altında tutuluyor. Ancak şu anda barajlar doldu, artık havzaya düşecek yağış, barajların dolu savaklarından ve çayın yan kollarından ana yatağa ve de Bursa Ovası’na ulaşacak, diğer bir değimle artık kontrol altında değil, doğal yapısıyla su akımlarını ovaya ulaştıracak.
Gelin bu suları taşıyacak Nilüfer Çayı’nın ovadaki yapısına göz atalım. Rahmetli Hikmet Şahin Başkanımız döneminde çayın ovaya indiği bölümde yüksek kapasiteli Yunuseli kanalı açılarak akışın büyük bölümü bu kanala çevrildi ve yerleşim alanları sel baskınlarından korundu. Acemler’den itibaren, dönemimde yaptığımız çevre yollarının arasında kalan ana yatak da park haline getirildi. Ben her gün Hayvanat Bahçesi’ne gidip gelirken bu güzel, yemyeşil parkı bir DSİ’li olarak içime biraz kurt düşerek izliyorum. Zevk almıyor muyum, alıyorum, ama o kurt endişelerimi tırmalıyor, bakın neden?
Yatak içindeki o düzenleme yapılırken projeyi yürüten uzmanla temas kurdum, her ne kadar Yunuseli kanalıyla büyük taşkınları ana yataktan uzaklaştırıyorsunuz ama lütfen ana yatağı da olağanüstü taşkınlarda ek bir kapasite olarak düşünün ve yaptığınız park düzenlemesinde dikeceğiniz ağaçları yatağın dış kenarlarına, çevre yollarının dibine dikin, ortada su akımını yavaşlatacak engeller oluşturmayın, dedim ama dinletemedim, hem yatağın her noktasına, aslında peyzaj olarak çok güzel görüntüler veren ağaçları diktiler, bunlar yetmiyormuş gibi, dış görüntüsü çok güzel olan, ama işletmeye alınmadığı için içini bilmediğimiz iki adet te tek katlı servis binalarını yerleştirdiler, böylece yatağın sutaşıma kapasitesini çok aşağılara çektiler.
Evet, sizler gelip geçerken hayranlıkla bu güzellikleri izliyorsunuz, ben de izliyorum ama DSİ kültürümle, bir de dünyanın yüz yüze gelmeğe başladığı iklim değişikliği gözlüğüyle baktığımda bu güzellikleri rahatça ruhuma dolduramıyorum ve de endişe etmekten kendimi alamıyorum.
Gelin kötü senaryoyu düşünelim, barajların ikisi de dolu, havzaya bugüne kadar yaşanmayan, projelendirmelerde de hesaba alınmayan büyüklükte yağışlar sonucu su akımı oluştu ki bu oluşumu iklim değişikliği etkisiyle dünyanın her noktasında görüyoruz. Bu su ovaya indiğinde büyük bölümü Yunuseli kanalıyla yerleşim alanlarından uzaklaşacak, ama yine de ana yatağa bugünkü dokusuyla taşıyamayacağı büyüklükte su kalacak ve de çevre yollarının üzerinden aşacak, yerleşim alanlarını, Botanik Parkı ve de en tehlikelisi, Hayvanat Bahçesini sular altında bırakacak, düşüncesi bile titretiyor beni…
Bu kötü senaryo ihtimaline karşı Büyükşehir Belediyemize ve DSİ Bölge Müdürlüğümüze bir çağrı yapıyorum, gelin kol kola girin, önce DSİ yatağın bu haliyle ve de orta yataktaki ağaçlar kaldırılınca oluşacak su taşıma kapasitelerini hesaplasın, sonra da yatak ortasındaki ağaçları yatak kenarlarına nakledin. Bu konuda Park Bahçeler Müdürlüğü’nün çok yetenekli kadrosu var, ağaçları budayıp, yeni yerlerine canlı olarak nakledebiliyorlar, böylece Nilüfer Çayı’nın doğal yatağının da kapasitesini artırarak kentimizin taşkın güvenliğini artırın.
Aslında büyük taşkınlar için bir güvenlik alanı olacak olan Nilüfer Çayı ana yatağı, genelde yine kentimizin değerli bir yeşil alanı olarak hizmet verebilir. O yemyeşil vadi içindeki bisiklet ve yürüyüş yolları, alan üzerinde açık, kilitli bisiklet kiralama noktaları oluşturularak kullanıma sokulur. Mevcut çocuk oyun alanları da herhangi bir taşkında su akışına engel olmayacak düzenlemelerdir.
Evet, olağanüstü bir taşkında bu tesisler, akışa mani olmadan yok olabilir ve de taşkın sonrası yeniden düzenlenebilir.
Gelin olaya olumlu ve fakat tedbirli açıdan bakalım…