BİR HASTANE MACERASI

Başıma gelenlerden bazen bahsetmek zorunda kalıyorum sevgili okurlar. Ben bir SSK emeklisiyim, eşim de öyle. Sigortalı olduğum senelerde hatırladığım kadarı ile 2 veya 3 defa sosyal sigorta hastanesine gittim. Ama emekli olduktan sonra gerek paralı doktora, gerek sağlık ocağına ve de hastanelere defalarca gittim. Tabii insan yaşlandıkça buralara başvurmak zorunda kalıyor. Hani ne derler, Allah muhtaç etmesin ama devletin hizmetlerini de biz vatandaşlardan eksik etmesin.

         Yaşlandıkça şeker hastalığı ile karşılaşıyorsunuz. Ona dikkat etmek zorunda kalıyorsunuz. Erkek yaşlılarda prostat hastalığı çıkıyor. Bütün bunları hastanelerde baktırabiliyor ve tedavi ettirebiliyorsunuz.

         Bizim gibi muhasebe, yeminli mali müşavirlik ve benzeri mesleklerde iseniz, tabii ki 10 parmak klavye kullanıyorsunuz. Ama bu takdirde de sinir sıkışması veya bileklerde ağrılarla karşılaşıyorsunuz. İnternetten baktığımda şu hastalıkla karşılaştım.

         Karpal tünel sendromu en sık görülen sinir sıkışmasıdır. Median sinir adı verilen yapının el bileği çevresinde sıkışması sonucu meydana gelir. Bu sinir kolun üst bölümlerinden başlayarak baş parmağa kadar uzanım gösterir. Bilekten geçiş noktası karpal tünel adı verilen bir yapı içerisinden olur.

         Bileğimde nasıl bir ağrı bilemezsiniz, tahmin edemezsiniz. Sanki bıçak sokuluyor bileğinize. Keskin bıçak şarkısını söylemeye başlıyorsunuz.

         Bu durumda ne yapacaksınız, tabii ki hastaneye müracaat edeceksiniz. Gittiğim hastanenin ismini vermeyeceğim. Ama hastanedeki doktor ve hemşireler o kadar iyi karşılıyorlar ki sizi, hasta olmasanız bile hasta olacağınız geliyor.

         Doktor hanımefendi, muayenemi yaptı. Bileğimin MR’ının çekilmesi gerekiyormuş. Sosyal Güvenlik Kurumundan çekilecek veya özel çekilecek. Ama çok sıra varmış. Hastalar bu yüzden ya 10-15 gün sonraya sıra alıyorlar veya hastane sizi çevredeki kasabalara – eğer istiyorsanız – sevk ediyor.

         Beni de müsait olan Mustafakemalpaşa hastanesine sevk ettiler. Tabii ki gidebilirim dedim. Hanımla beraber 80 kilometrelik bir yolculuğa çıktık. MR çekim saati 16,40.

Hastaneye geldik ki, maalesef MR aletimiz bir haftadır bozuk ve sizi sevk eden hastaneye bunu defalarca bildirdik, çekemeyiz dediler. Etme eyleme canım şarkısı eşliğinde yakındaki Karacabey’e sevk edemez misiniz dedik. Mümkün değil dediler. Şunu yapacaksınız, bunu yapacaksınız deyip durdular.

         Bir de bizi sevk eden hastaneye telefonla ne olabiliri soralım dedik. Sen misin soran, karşımıza bir hanım görevli çıktı. O olmazmış, bu olmazmış, pat telefon yüzümüze kapatılıyor.

         Hastanenin başhekim sekreterini bulduk. Hala Mustafakemalpaşa’dayız. Vaziyet öyleyken böyle dedik. Görevli hanımın bize BEKÇİ MURTAZAİYELİK yaptığını söyledik. İsmini vermediğini söyledik. Siz lütfen sabah gelin elimizden geleni yaparız diye bizim yüreğimize su serptiler.

         25 Nisan Perşembe günü sabahı hastaneye gittim. Başhekimin erkek sekreterine de uğradım. Maalesef yapılabilecek şey şu dediler ve Gemlik hastanesine 3 gün sonra gece 01,30’a gün verdiler.

         Danışmadaki insanların yanına gerekli evrakı almak için uğradım ki bir genç hanım görevli, Aydından gelmiş bir hastaya konuşuyor. Sesi tanıdım, benim karşıma telefonda çıkıp ismini vermeyen hanım bu. Bana nasıl olumsuz konuşuyorsa Aydın’dan gelen hastaya da aynı şekilde işi çıkmaza sürerek konuşuyor. Tam bir Orhan Kemal bekçi Murtaza’sı, daha doğrusu bekçi MURTAZAİYESİ. Ben şu şuyum. Dün benimle siz mi konuşmuştunuz dedim. Evet dedi. Hala her şeyi yapmamak için uğraşıyorsunuz, sizi şikayet edeceğim haberiniz olsun dedim ve şikayet ettim.

         Aydın’dan gelen adama git Aydın’dan sevkini yaptır diyor. Bir çözüm üretmiyor. Ne diyeyim. Yani bazen televizyonlarda ve haberlerde görüyoruz. Hastane personeline şiddet uygulamışlar vs. vs. vs.

         Bu tip karşılaştığım insanlara çifte şiddet uygulanır gibi geliyor bana. Bu ne kardeşim, sizi hiç mi yetiştirmiyorlar. Bir kere devlet dairesine kapağı attınız mı, kral siz oluyorsunuz, karşınızdaki insanların hastalığı, yaşlılığı, zayıflığını hiç düşünmüyorsunuz düpedüz onu zor duruma sokmak için uğraşıyorsunuz. Yazıklar olsun, yazıklar olsun.

         Devlet memurlarına 65 yaşına kadar iş garantisini kaldırın kardeşim, işini yapmayan, yapamayanların işine son verileceğine dair düzenlemeler yapın lütfen. Daha fazla yazmak istemiyorum.