Kadınların ve her yaştaki kız çocuklarının bilim, teknoloji ve girişimcilik alanlarına katılım ve erişiminin desteklenmesi, teşvik edilmesi amacıyla, Birleşmiş Milletler tarafından 22 Aralık 2015’te düzenlenen 81. Birleşmiş Milletler Genel Konseyi’nde her yıl 11 Şubat gününün Uluslararası Bilimde Kadınlar ve Kız Çocukları Günü olarak kutlanması kararlaştırıldı. Geçtiğimiz cuma günü kutlandı. Bizde yürekten destekliyor, kutluyoruz.
8-14 Mart ise Bilim ve Teknoloji haftası olarak, çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Günü geldiğinde bu kutlamalar pek bir hevesle yapılıyor, ancak bu hevesin günlük hayata, uygulamalara yansıtılmasında pek çok zaaf var. Bilim ve teknoloji ile bir türlü barışılamadığı, gerçek bilim adamlarının tespitlerine çoğu zaman değer verilmediği ortada. Hele ki hâkim gücün istemediği şekilde düşünen, görüş bildiren bilim adamının bilim adamlığı dahi tartışılır hale getirilebiliyor.
Bu bakış açısına kanıt olacak yüzlerce örnek var. Bazı örnekler de oldukça çarpıcı. Mesela:
Sanayi tesislerimizin %73’ü, barajlarımızın %95’ i, enerji santralımızın %43’ü birinci derece deprem bölgelerinde, aktif faylar üzerine yapılmış. Bu tercihler bilimsel bir etüdün sonucu olabilir mi?
İstanbul’un su ihtiyacına yıllarca katkı sağlayacak Melen Barajı’nın su tutacak beton duvarlarında, insan eli girecek boyutta, boydan boya çatlaklar oluşmuş. Bu ülke nice baraj ve nihayetinde GAP gibi dev bir proje yaptı. Bu tecrübeler çöp mü oldu şimdi? Zemin etüdü, beton kalitesi, statik donanım gibi bilimsel konular Melen’de nasıl ihmal edilmiş olabilir?
Akkuyu Nükleer Santral inşaatında, reaktörün oturacağı temel betonunda çatlaklar oluşuyor. Taşeron işçileri 4 aydır maaş alamıyoruz diye iş bırakıyor. Burada görev yapan insanlar, denetimciler, nasıl bir inşaatın sorumluluğunu üstlenmiş olduklarının farkında mı acaba? Trajikomik. Bu işin sorumluları, bir nükleer santralda, nükleer sızıntının nelere mal olacağının bilincinde mi, böyle bir yapının her aşamasında bilim insanlarının denetimi ve onayının şart olduğunun farkındalar mı?
2021’de binlerce hektar orman yandı ve Orman Bakanlığı’nın söndürme uçağı yok. Üstelik yıllardır orman yangınları ile mücadele eden bir ülkeyiz. Onlarca yıllık tecrübe ve birikim sahibiyiz. Bu bilimsel bir duruş mu? Geleceğimizi ipotek altına alan bu sonuca sebep olanların uzmanlık alanı ne? Peki sorumlulukları ne? Pek çok ülke, bilimin ışığında tarımsal verimliliğini birkaç kat arttırırken, binlerce hektar verimli toprağı ve tecrübesi ile hububat ihraç eden ülkemiz neden ithalat yapmak zorunda kaldı?
Örnekler sayfalara sığmayacak kadar çok ve vahim. Son günlerde gündemde olan ise çok enteresan. Trabzon’da deniz doldurulup, dolgunun üstüne 40 bin kişilik stadyum inşa edilmiş. Sentinel-1 Uydusundan alınan verilerle yapılan tespitlere göre, zeminde çökmeler ve kabarmalar oluşmaya başlamış. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden bilim adamları durumu tespit edip, bildirmişler. Ayrıca Stadyum binasında çatlaklar görüldüğü, bunların sıva ile kapatılmaya çalışıldığı da bildirilmiş. Bazıları da konuyu ciddiyetten uzak şekilde, her halde nükte olsun diye Trabzon seyircisinin çok zıplamasının sonucudur şeklinde hafife almış. Daha vahim olanı, aynı zemin üzerine bir de şehir hastanesi yapılmakta olması ve zemindeki sorunlar biliniyor olmasına rağmen, ilave bir tedbir düşünülmeden devam inşaatın ediyor olması. Dolgudaki sorunlar, 3 Kasım 2021’de “Geocarto International” adlı dünya çapındaki üst düzey bilim dergisinde yayımlanmış, hem 40 bin kişilik stadyumun kompleksinin, hem de dev hastanenin ciddi risk altında olduğu da belirtilmiş. Demek bu konudaki tecrübelerimizde işe yaramamış ya da bir yerlerde zaaf yaşanmış. Belli ki bu çok ciddi yatırımda bilimin ışığından gerektiği ölçüde faydalanılmamış. Uyarılar dahi dikkate alınmayarak, inşaat devam ettirilmiş. Bilime ve gerçek bilim adamına saygı göstermemek gelecekle ilgili kaygılarımızı arttırmaya devam ediyor. Üniversitelerimizin sayısı artıyor ancak kalitesi maalesef düşüyor.