Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun aldığı kararları seçim sonrası ele alacağız. Bugün yerel seçimlere değinmek istiyoruz.
İlk defa bu kadar heyecansız, inançsız bir seçim ortamı yaşamaktayız. Partiler ve adaylar seçim atmosferinin ayakta tutmak için çalışmıyor değil ama durum bu. Diğer taraftan ülke olarak bu kadar büyük bir ekonomik problem yaşarken, gerçekleştirilen harcamalar moral bozmaktan başka işe yaramıyor. Bırakın kullanılan materyallerin ithal olmasını, tanıtım işini yapan şirketlerin dahi yabancı olması hayretler uyandırıyor.
Sonuçta vatandaşın parası, ihtiyaç duyulan bu zaman diliminde hovardaca harcanıyor.
Bu seçimde bazı ilkler yaşanmakta.
Bunlardan birincisi neredeyse tüm partiler tanıtım materyallerinde hakim olan rengi yeşil olması. Sorunca, deniyor ki insanın gözünü yormayan tek renk yeşilmiş; acaba yeni bir keşif mi bu?
Diğeri; adaylar afiş ve posterlerinde parti amblemlerini kullanmıyor. Adayların partileri arasına bu kadar mesafe koyduğu bir seçim tarihimizde yoktur.
Yerel seçimlerde temel fark ise, partilerin ve adayların tamamen sosyal destekler üzerinden propaganda yürütmekte oluşlarıdır. Biri et veriyorum diyor, öteki but vereceğim, biri emekliye 2000 TL vereceğim diyor, diğeri rakamı 5000 TL’ye çıkarıyor, gençlerin kartlarına ne kadar para yükleyecek, bebek yardımı kaç para olacak, internet kime bedava olacak, toplum ulaşım kime ücretsiz olacak? Yüz binlerce sosyal konut verilecek, öğrencilere biri süt verirken, diğeri nasıl bir kahvaltı vaat ettiğini anlatıyor. O kadar uzun bir sosyal vaat zinciri var ki, burada sonunu bulamayız…
Kanun maddesi yerel yönetimlere” imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları (Bu Kanunun 75 inci maddesinin son fıkrası, belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler tarafından, orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları ile devlete ait her derecedeki okul binalarının yapım, bakım ve onarımı ile tefrişinde uygulanmaz.); sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini” yerine getirme görevi vermektedir. Görüleceği üzere yerel yönetimlerin sosyal hizmet ve yardım dışında çok önemli temel görevleri vardır.
Bugün daha bir ay önce asfalt atılan dört şeritli yolun yarısında yağmur yağdığında göl oluyorsa, belediye görevini yapmıyor demektir. Aynı şekilde yolda rögar kapaklarına çarparak ya da çukurlara düşerek yol alıyorsanız, yerel yönetimin işini yerine getirmediği anlaşılır. Teknik açıdan uygun olamayan duraklarınız varsa, otobüs veya minibüs şoförlerinizin eğitime ihtiyacı varsa, belediyenin değnekçileri mevzuata aykırı işler yapıyorsa, otopark sorunuzu çözemiyorsanız, trafiği düzenleyici çalışmalar yapılmıyorsa, bir vizyon ortaya koyup uzun vadeli altyapı yatırımlarını yapmıyorsanız her şeyden önce halkın katılımıyla şehri halkla yönetemiyorsanız görevinizi yerine getirmiyorsunuz demektir.
Öyle olunca da vatandaş; bunlar gelince kimi, nasıl ihalelerle, imar izinleriyle zengin edecek diye düşünür, seçimlere ilgi göstermez.
Ümit ederiz, bu yerel seçimler sosyal alanda popülizmin ilk ve son örneği olur. Yerel seçimlerin ülkemize ve Bursa’mıza hayırlı olmasını diliyoruz.