Aslan gibi gençler gitti. Arkalarında yaşlı gözlü analar, babalar, gelinler, bebeler, yanan yürekler bırakarak sonsuzluğa geçtiler. Allah’ın bileceği iştir ama dileriz ki cennettedirler.
Bu hazin kayıplar ilk değildi. Kaç kere bu sorumsuzlukların bedeli ödendi? Ve daha kaç kere ödenecek? Kayıpları geri getirmeyecek ama kaç sorumlu yargılandı da hüküm giydi?
Bu sorumsuzlukları “Kader” diyerek geçiştirmeye, görevlerini layığı ile yapmayıp felaketlere çanak tutan gerçek suçluları korumaya devam edildikçe biliniyor ki bu ucube kazalar bitmeyecek, yürek acıları dinmeyecek. Ve daha nice kayıp canlar için yas tutmaya devam edilecek. Ya da belki bir gün biz ya da yakınlarımız, sevdiklerimiz benzeri kazalarda kaybedilecek. Belki tuzak gibi ya da planlanmış bir suikast gibi, ihmaller, hatalar, umarsızlıkla dolu belki bir tren, belki de bir trafik kazası nice canlar alacak ve geride yaşlı gözler, yanan yürekler bırakacak ve kader diye kaza diye geçiştirip gidecekler.
Acaba sadece bizde mi madenler var? Gelişmiş ülkelerdeki yüzlerce maden ocağında neden böylesine sık kazalar yaşanmıyor? Avrupa’nın kıskandığı bizde “kader” diye geçiştirmeye kalktığımız maden kazalarının, tren kazalarının, iş kazalarının, trafik kazalarının olmasının ya da gelişmiş ülkelerde 8 şiddetinde depremde 2 kişi yaralanırken bizde binlerce insanın göçük altında kalmasının bir sebebi olması gerekmez mi?
Belki bunun en önemi nedeni gerekli tedbirleri, önlemleri almayan bunu becermekten aciz liyakatsiz yöneticileri göreve getiren, rutin kontrol ve denetimleri, uyarıları düzenli yapmayan, geçiştirenler olabilir.
Ya da herkesi eşit kılan ve hak aramasını sağlayan adalet ve hukuk sistemini ve yasaların herkes için eşit ve tarafsız olduğunu unutanlardır sebep. İnsan hayatının değersiz olmasını sağlayanlar, umutları baltalayanlardır.
Belki de görev anlayışını ucuz ve değersiz yapanlardır. Hataların bedelini insanımıza canıyla, tüm millete malıyla ödetenler, hatayı yapanların yaptığının yanına kalmasına göz yumanlardır.
Belki siyaset, makam ve rantı diğer her şeyin önünde tutanlar sebeptir. Siyasete makam ve rant gözü ile bakmak, makamların liyakat ile değil, bedeli mukabili edinilmesini sağlamaktır.
Belki hamili kartın dokunulmaz olmasıdır. Bu kartla denetim, kontrol, hesap verme gibi bütün sistemleri anlamsız kılanlardır sebep.
Belki de hepsi birdendir. Belki “He de geç” tavrının siyasetçi ya da yönetici felsefesi yapılmasındandır. Umursamamak, dikkate almamak, hesap vermemek rahatlığındandır.
Bütün bunlar demokratik ve çağdaş ülkelerde olmaması gereken tavırlar. İnsanca yaşamanın önündeki önemli engeller. Ekonomi başta hemen her konuyu derinden etkileyen faktörler.
Dileğimiz bir daha olmaması, ülkemizde böylesi felaketler yaşanmaması. İnsanın sebep olduğu hatalardan meydana gelen felaketlere mutlaka “dur” denmeli. Allah’tan gelen afetlere ise her zaman hazır olmalı, Allah’ın verdiği aklı doğrular için kullanmalı ve gerekli her önlemi almalı. Güvenle çalışmanın, güven içinde yaşamanın başka yolu var mı?