2011 Yılında yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu bir çok yenilikler getirmiştir. Bu yenilikler hayırlı mı yoksa hayırsız mı olmuştur, yazımı okuyanlar kendileri düşünsün.
Bu yeniliklerden biri de Uluslararası Bağımsız Denetim (UFRS-TFRS-BOBİ FRS) uygulamalarının ülkemizde de yürürlüğe girmesidir. Söz konusu sistemler bizim yıllardır uyguladığımız Vergi Usul Kanunu’na göre muhasebe sistemine aykırıdır. Ama uluslararası sisteme uyacağız diye bunlara da boyun eğdik.
Söz konusu sistemler uluslararası otoriteler tarafından hazırlanır ve maalesef ülke olarak bunların değiştirilmesi veya kabul edilmemesi konusunda hiç ama hiçbir yetkimiz yok. Olduğu gibi kabul etmek zorundayız. Bu sebeple UFRS-TFRS-BOBİFRS sistemleri ülkemizde uygulamaya geçerken ülke olarak birtakım yetkilerimiz olmalı konusunu işleyen bir çok yazı ile karşı çıkmıştım.
Kanunda bir çok eksiklikler vardı, zamanla düzelir diye bekledik ama aradan 11 yıl geçti o aksaklıklar hala düzeltilmedi. Bunları bu yazımda tek tek yazmayacağım. Daha önemli bir konu olan Yeniden değerleme konusunu gündeme alacağım.
2021 yılından itibaren VUK kapsamında yeniden değerleme ve sürekli yeniden değerleme uygulaması, yıllar sonra tekrar mevzuatımıza alınmış ve uygulanmaya başlanmıştır. Hatta enflasyon düzeltmesi de gündemimize girmiştir.
Ancak BOBİ FRS/TFRS kapsamında ise maddi duran varlıklarda böyle bir ölçüm yöntemi bulunmamaktadır. Bu sebeple VUK’tan bağımsız denetime göre yapılan dönüşüm kayıtlarında maddi duran varlık yeniden değerleme kayıtları iptal edilmektedir.
BOBİFRS/TFRS kapsamında değerleme ancak gerçeği uygun değer esas alınarak yapılabilmektedir. Oysa bağımsız denetime tabi şirketlerin çoğu masraftan kaçınmaları sebebiyle dışarıdan uzmanlardan faydalanıp bağımsız denetime uygun değerleme raporu düzenletmemektedirler.
Vergi Usul Kanunu’na göre ise sürekli yeniden değerleme yapabilirler. Her yıl yeniden değerleme oranları ise Uuuslararası sistemin de bir şekilde kabul ettiği devlet otoritesi tarafından yayınlanmaktadır. Yeniden değerleme oranları ile yapılan yeniden değerleme, rayiç değer veya gerçeğe uygun değerden farklı olsa da bilançolardaki farklılığı azaltmaktadır.
Bu durumu uluslararası bağımsız denetim esasları kabul etmemektedir. Bana göre bu yanlış bir olaydır. Siz yeniden değerleme yaptığınızda gerçeğe uygun değerle olan farkınızı azaltıyorsunuz, bunu bir şekilde göz önüne almanız gerekir.
Hele hele, şirket olarak VUK kapsamında yeniden değerleme yapıp da meydana gelen fonu sermayeye ilave etmişseniz ne olacak, bu durumda sermaye artışını iptal mi edeceksiniz? Bağımsız denetime göre hazırlanan finansal raporlarda nasıl bir yol izlenecektir. Türkiye’deki bağımsız denetim otoritesi olan KGK bu durumu göz önüne alan bir çalışma yapmamıştır. Bana göre yapması gerekir.
Böyle bir durumun kesinlikle dönüşüm tablolarında ve dipnotlarda gösterilmesi gerekir. Zaten bir başka konu da her yıl yapılan aflarla doğan fonların durumudur.
Bu yazımda çözüm önerileri sunmuyorum, ama ülkemizdeki bağımsız denetim otoritesi olan Kamu Gözetim Kurumu’nun yazımda belirtilen aksaklıkları göz önüne alarak çözüm getiren açıklamalar yapması gerekir diyorum.
Bir sözüm de üniversitelerimizde bağımsız denetim konusunda eğitim veren öğretim üyelerine, onlar da bu durumun çözümü için teklifler sunmalı ve çalışmalar yapmalıdır. Ülke olarak ya ağırlığımızı koymalıyız, ya da sistemi olduğu gibi kabul edeceksek tablolar arasında geçiş düzenlemelerini tam olarak gösteren sistem ve açıklamaları yapmalıyız.