Arjantin

Venezuella ve Arjantin ekonomileri dünya medyasında Türk ekonomisi ile sıkça benzetilir. Bu iki ülke ekonomisinde yaşananlar nedir görmek, tedbir açısından faydalı olabilir.

Arjantin toplam 2.791.810 km2 yüzölçümü ile Güney Amerika’nın ikinci, dünyanın sekizinci büyük ülkesi. 1870’li yıllardan itibaren zengin yeraltı kaynakları ve tarıma uygun toprakları sayesinde dünyanın en zengin devletlerinden biri olmuş. Ülkedeki ekonomik refah Arjantin’i özellikle 1870 ve 1930 yılları arasında bir göç merkezi haline getirmiş. Bu dönemde ülkeye gelen İtalyan ve İspanyol göçmenler, şimdilerde 45 milyon olan nüfusun yüzde 90’ını oluşturuyor.

Ülke, 1976’ya kadar askeri darbelere muhatap olduktan sonra 1983’te demokrasiye dönmüş. Başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Yirminci yüzyılın başından beri pek çok kriz deneyimine rağmen, sorunların üstesinden gelememiş. Bugün dünyada en yüksek faiz uygulayan ülkeler sıralamasında Venezuella ve Zimbabve’den sonra yüzde 38 faiz oranı ile üçüncü sırada. Dünya bankası verilerine göre Arjantin, 628 milyar doları aşan GSYİH ile Güney Amerika’nın en önemli ekonomilerinden biri. Geniş doğal kaynaklara ve bereketli topraklara sahip. Yenilebilir enerji için büyük potansiyeli var. 2004-2008 arasında yoksulluğun azaltılması adına en iyi performans göstermiş ülkelerden biri. O dönemde yüzde 11,8 büyümeyi başardı. Ancak 2008 sonrası ibre tersine döndü. Resmi istatistiklere göre 2018’in ilk yarısında halkın yüzde 27,3’ü gibi ciddi bir kısmı yoksulluk içinde yaşarken yüzde 5’i aşırı yoksulluk içinde yaşamaktaydı. 2014’ te, Arjantin’den borçlarını faizi ile birlikte kısa sürede geri ödemesi istendi ve Arjantin ikinci kez morotoryum ilan etti.

Borçlarını ödeyemeyeceğini söyleyerek, yapılandırma istedi. Bu gelişme Devlet Başkanı Kirchner döneminin bitmesine sebep oldu. 2015 sonunda IMF politikalarından yana olan sağ görüşlü Macri Devlet Başkanı seçildi. 2015 sonunda göreve gelen Macri, ekonomik enkaz devir almıştı. Popülist uygulamalarla teşvik ve sübvansiyonlara boğulmuş, alacaklıları ile kavgalı, ekonomik verilerin tahrif edildiği, katı kambiyo denetimi uygulayan, kamu açıklarının yüzde 5’leri aştığı bir ekonomi. Arjantin, IMF tarafından sahtekârlıkla suçlanan bir ülke olmuştu. IMF analistleri, ülkenin açıkladığı enflasyon oranı yüzde 11 civarında olmasına karşın, bunun gerçekte yüzde 25 olduğunu, aynı yalanın büyüme sayıları için de geçerli olduğunu söylüyorlardı. Ancak ihracat, Macri’den önce 2013’te 80 milyar doların üzerinde zirve yapmış iken, 2016’da 58 milyar dolara kadar geriledi. İhracatın azalmasının yanı sıra İthalat 64 milyar dolara çıkarak artış gösterdi ve büyüyen cari açık ekonomik krizi daha da alevlendirdi. Bunun yanında dış borçların da artması ülkeyi kötü etkilemişti. 2013’te 160 milyar dolar olan dış borç, 2018’de 260 milyar doları geçmişti. Başkan Macri yönetiminde ülkedeki enflasyon yüzde 20’nin altına hiç düşmedi. Kasım 2017’de 1 dolar 17,48 peso iken, Kasım 2018’ de 1 dolar 35,78 pesoya yükselerek yüzde 100’ün üzerinde değer kaybetti. Uzmanlara göre bunun nedeni, Merkez Bankası ve Hükümetin hatalı kararları idi. Oluşan güven kaybı ile dolara olan talep arttı ve bu da krizi arttırdı. Bir önemli etken olarak da 2015 yılında seçilen Başkan Macri’nin seçim döneminde, ihracat verimliliği konusunda söz verdiği iyileştirmeleri yapmaması ya da pasif kalması gösterildi. Gelişmeler sonrası Macri’nin oyları yüzde 32’lere kadar düştü ve 10 Aralık 2019’ da yapılan seçimlerde yerini sol görüşlü Fernandez’e bıraktı. Yeni Başkan karizmatik, tecrübeli ve halk destekli Peronist Kirchner ile 1980’lerden itibaren Latin Amerika ekonomilerini yönlendiren ve neo-liberal politikaların mimarları olan jenerasyondan IMF yanlısı, ABD destekli Guzman’ı bir araya getirdi. Fernandez’in bu dengeleyici liderlik çabası, Arjantin’in ekonomik kriz döngüsünün yeni seyrini belirleyecek. Ülkede şu andaki enflasyon oranı yüzde 45 seviyesinde.