çimento geçmişte 50 kg’lık kraft torbalarda paketlenerek satılırdı. Yıllar geçti, ülkemizde çimento satışları milyonlarca tona ulaştı. Dolayısıyla torba miktarı da ona paralel olarak arttı. Şantiyede çimentonun kullanımı için bu torbalar yırtılıyor ve çöp olarak kenara atılıyordu. Bu da önemli bir çevre kirliliği ve ciddi bir kağıt kaybı, yani ekonomik kayıp demekti.
Zaman ilerledikçe ve hazır beton kullanımı yaygınlaştıkça, kağıt torba kullanımı oransal olarak azaldı ama miktar olarak yine de önemli bir kayıp. Bunu kısmen tolere etmek için, çimento fabrikaları bir toplayıcı firma ile anlaşıp geri kazanımı onların çözmesini sağlıyor. Bu geri kazanım aynı zamanda çok miktarda ağacın kesilmemesi demek. Çünkü Kraft kağıdı, keresteden üretiliyor. Ambalaj konusuna, içinde yaşadığım uzun sürede, hep kullandığımız kraft torba konusundaki edindiğim tecrübeden dolayı başlamak istedim.
Aslında ambalaj günümüzde çok gündemde olan bir konu. Kullandığımız ve yediğimiz pek çok şey ambalajlı olarak tedarik ediliyor. Çok ciddi cirolara ulaşan bir ambalaj sektörümüz var. İhracat da yapan bir sektör. 2018’de 4,6; 2019’da 4,7 ve 2020’de 5,0 milyar dolarlık ihracat yapmışız. Toplam ciro ise 25 milyar dolara ulaşmış.
İçindekilerle birlikte düşünüldüğünde ambalajlı ürünlerin hacmi 400 milyar dolar civarında. Bir ürünün katma değerli olması için ambalajlı olması gerekiyor. Ambalajların yüzde 60’ı plastik. Hafifliği ve işleme, tasarlama kolaylığı plastik ambalajı öne çıkarıyor. Daha sonra kağıt-karton geliyor. Onlardan sonra da cam ve metal. Pandemi sürecinde evlere servis çoğalınca özellikle plastik ambalaj kullanımı arttı.
Ambalaj özellikle gıda sektöründe çok önemli bir gereklilik. Özellikle oksijen sızdırmaz ambalajlarda daha uzun saklama ömrü sağlanabiliyor. Ambalaj sayesinde ürünler daha hijyen koşullarına uygun şekilde son tüketiciye ulaşabiliyor. Bunun özellikle gıda sektöründe sağladığı sağlık güvenliğinin önemi ortada.
Ambalaj dünyada ve ülkemizde kişi başına ne kadarlık bir değer ifade ediyor? 2000 yıllarının başında, ülkemizde kişi başına ambalaj tüketimi 120 dolardı. Bugün 270 dolar dolayında. Marketler geliştikçe, ambalaja daha çok ihtiyaç duyuluyor. Avrupa ülkelerinde kişi başına ambalaj tüketimi 450 dolar. Bu rakam ABD’de 550 dolara, Japonya’da ise 650 dolara ulaşıyor. Ambalaj tüketiminde dünya ortalaması 100-120 dolar civarında. Afrika ülkeleri ortalamayı aşağı çekiyor.
Gelelim toplumumuzu çok yakından ilgilendiren çevre konusuna…
Çok sıklıkla kullanılan, duyurulan bir slogan var; “Ambalaj çöp değildir.” Ambalajı sokağı atarsak çöp olur. Geri dönüşümünü sağlarsak çöp olmaktan çıkar. Buradan şu sonuca varabiliriz: “Çevreyi ambalaj değil insan kirletiyor.” Çok inanılmaz gibi görünecek ama Japonya’da geri dönüşüm oranı yüzde 98.
Geri dönüşüm sayesinde hem doğa kirlenmiyor, hem de ekonomiye katkı sağlıyor. Geri dönüşüm sanayii kullandığı atıkların en az yüzde 25’ini yurt içinden temin etmek zorunda. Atık ayrıştırma kültürü yerleştikçe bu oran %50’ye, %75’e, hatta %100’e çıkabilir. Şu anda ayrıştırılmış geri dönüşüm malzemesinin çok önemli bölümü dışarıdan geliyor. 40 yıl önce Almanya’da bir kasabada ayrıştırılmış atık için yapılmış özel kutular görmüştüm. 20 yıl kadar önce İtalya’da Napoli yakınlarında çimento ile ilgili olarak yaptığım bir işyeri ziyaretimde, aynı firmanın ABD’ye gönderilmek üzere tasnif edilmiş ve paket haline getirilmiş atık hazırladığına tanık olmuştum. Firma sahibi bu işten ciddi bir kâr ettiğini söylemişti. ABD gibi bir ülkenin bile yakıt olarak ucuza mal ettiği atık kullanımı beni düşündürmüştü.
Sonuç olarak; gelişimin gerisinde kalamayız.Bu küreselleşen hayatımızda en iyi çözümleri, izlemeli ve kullanmalıyız.